2017’de Bir Mucize Olur mu?
Yeni bir umutla 2017 yılına girdik. Sonda söyleyeceğimi, en başta söyleyeyim: Sadece ekonomi ve iş çevreleri olarak değil, millet olarak zor bir sene bizi bekliyor. Mucize olmayacak, beklentilerimizi, gelecek planlarımızı, buna göre yapıp, atacağımız her adımı buna göre atmamız gerekiyor.
Dünyanın büyük bir bölümü için kara bir yıl olarak anımsanacak olan 2016’da ülke olarak biz de hem içeride, hem dışarıda yaşanan bir dizi olumsuz gelişmeyi ardı ardına göğüslemek zorunda kaldık. İçeride eşi görülmemiş bir demokrasi direnişine dönüşerek akamete uğratılan bir darbe girişimini atlatan Türkiye, artan terör olayları, siyasi belirsizlikler, yoğun mülteci göçü ve toplumsal kutuplaşmaların olumsuz etkilerini her alanda yoğun bir biçimde hissetti. Çoğu Türkiye’nin komşusu ve doğal pazarı olan ülkeler de 2016’da, ya ekonomik kriz ve ambargolarla, ya da savaş ve iç çatışmalarla boğuştu. Uluslararası ilişkilerde her an değişen dengeler, bozulan ilişkiler, tırmanan gerginlikler de cabası… Petrol fiyatları ve dövizdeki dalgalanmaları da hesaba katarsanız, nasıl bir tablonun içinden geçtiğimiz, daha iyi anlaşılacaktır. Özellikle ihracatçıları doğrudan ilgilendiren tüm bu gelişmelerin ekonomik yansımasının pozitif olmasını beklemek elbette mümkün değil. Nihayetinde Türkiye ekonomisi bir daralma sürecine girdi. Fakat aynı zamanda, yılı %3,2’lik bir büyüme ile kapatarak güçlü bir ekonomiye sahip olduğunu da gösterdi.
Yeni yıla girmeden bizzat Başbakan Binali Yıldırım tarafından açıklanan 2017-2019 dönemi Orta Vadeli Program (OVP), hükümetin, yaşanan ekonomik darboğazı aşmak için kararlı olduğunu ve çözüm yolları üzerinde ciddi bir biçimde durduğunu gösteriyor. Zaten Başbakan Yıldırım, programı açıklarken "Üretimle ihracatla uğraşan sektörün sıkıntılarını biliyoruz," vurgusu yapmıştı. KOBİ’lere, üretici ve sanayicilere nefes aldıracak 250 milyar TL'lik bir kaynak müjdesinin de yer aldığı program piyasalara moral oldu. Reel sektörün nakit akışına yönelik hayata getirilen bu paketin, 2017 yılında her şeyi yoluna koyacak bir süreci başlatmasını dilerim ama gerçekçi olmakta fayda var. Çünkü biliyoruz ki ne üretiyorsan üret, asıl mesele malı satacak pazarı bulmaktadır. İç pazarda daralma varken; dışarıda mal satacak pazarlar allak bullak olmuşken, nakit akışında bir anlık canlanma bir mucize yaratmayacaktır. Bununla birlikte Hükümet’in bu anlamda elinden geleni yaptığını düşünüyorum. Bundan sonra sıra bizlerde, yani reel sektörde… Eminim üretim ve pazarlamada edindiğimiz deneyimlerimiz, tecrübelerimiz, ilişkilerimiz bizlere yeni kapılar açacak, yol gösterecektir. Biliyorum, yeni pazarlara ulaşmak zaman alıyor. Artan terör olayları ile birlikte dışarıda negatif yönde seyreden bir Türkiye algısı varken, belki şu dönem mevcut müşterilerinizi dahi Türkiye’ye getirmekte zorlanıyorsunuz. Fakat bundan vazgeçemeyiz. Çünkü vazgeçersek, bütün bu terör saldırılarının, kapalı kapılar ardında oynanan oyunların amacına ulaşmasına yardım etmiş oluruz. Öyle hassas bir dönemden geçiyoruz ki hem birlik ve beraberliğimizi korumak; hem de ümitsizliğe kapılmadan yılmadan çalışmaya devam etmek zorundayız. İçinde bulunduğumuz dönemde ülke genelinde yaşanan olumsuzlukların, mevcut ticari programları sekteye uğratmasına izin vermememiz gerekiyor.
Sözlerimi burada noktalarken, 2017’nin hepimize ağız tadıyla ticaret yapacağınız bir dünya getirmesini diliyor, yılınızın bereketli geçmesini temenni ediyorum.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.