Abartmayı seviyoruz...
Bir yazı yazmıştım, başlığı “Pireyi deve yapmak” idi. Dilimizde kimi söylemlerimizin pek abartılı olduğunu belirtmiştim. Danimarka’dan ve Almanya’dan ilgi çekici iki örnek olay notlarımın arasında gözüme çarptı. Bunları okurlarımla paylaşmayı düşündüm.
Danimarkadan örnek şuydu. Bunu daha önce de yazmışım ama, hoşgörün artık. On beş on altı yaşlarında bir Türk kızı Danimarkalı kız arkadaşının evine gider. İki arkadaş ders çalışır oyalanırlar. Neden sonra kızımız bakar ki, vakit ilerlemiştir ve eve geç kalmıştır.
“Eyvah geç kaldım, şimdi annem beni öldürür” der.
Bu ne demektir. Annem öfkelenmiştir demek değil mi?
Danimarkalı bunu böyle anlamaz. Öldürmek nasıl oluyorsa bunu öyle anlar. Ve genç kızımız eve ulaşmadan polisler kapıya ulaşırlar ve kızı koruma altına almaya kalkışırlar. Anan yahşi, baban yahşi polisi güçlükle inandırırlar.
Almanya’dan örnek...
Edirne kız Ögretmen okulu mezunu bir arkadaş. Öyle faal bir arkadaş ki, ögrencilerine halk oyunları öğretiyor. Onların giysilerini kendisi dikiyor. Mandolin çalışmaları yapıyor. Çocuklara şarkılar öğretiyor.
Tiyatro Çalışmaları yaptırıyor. Kostümleri kendisi hazırlıyor. Öğretmen arkadaşının tiyatro gösterilerinde sahne dekorunu ve kostümleri o hazırlamasaydı arkadaşı başarılı olamayacaktı. Daha bin bir hüneri var. Saymakla bitmez. Dört dörtlük bir öğretmen.
Ancak işte bu arkadaş yıllarca Almanya’da başarılı biçimde ögretmenlik yaparken, bir gün ögrencinin birine kızıyor ve “Öldürürüm seni...” diyor. Sınıfta başka bir öğrenci koşup bunu Alman sınıf öğretmenine söylüyor. Bizim arkadaşı müdür çağırıyor.
“Bundan böyle tek başına sınıfta öğretmenlik yapamazsın” diyor. “Alman sınıflarına gidip, onların nasıl öğretmenlik yaptığını görecek, onlarla birlikte derse gireceksin” diyor.
Arkadaşımız “Bizim kültürümüzde bu gibi sözler normaldir, ben onu nasıl öldürürüm” dediyse de dinletemiyor. Mesleğini çok seven bu başarılı arkadaş mesleğe devam edemiyor. Sinirleri bozuluyor. Sürekli rapor alıyor ve erken emekli oluyor.
Bu yazımı gülümsetici bir fıkrayla bitireyim.
Köyde, harmanda sekiz on kişi bir sofrada buluşmuşlar. Orta yerde koca bir tas içinde ayran. Tepede kızgın güneş ve o kadar kişiye de bir tek kaşık varmış. Kaşığı ilkin kapan cingöz harmancı bir kaşık buz gibi ayranı gövdesine indiriyor ve arkasından da “Ooohh, öldüm...” diyormuş.
Diğerleri ağızları açık bekliyorlarmış. Adam Ohh öldüm... Ohh, öldüm derken...
Bakmışlar ki kaşığı bırakmaya hiç niyeti yok. Güçlü kuvvetli biri adamın bileğine yapışmış.
“Arkadaş” diye haykırmış. “Ver şu kaşığı da biraz da biz ölelim....”
Ne diyebilirim? “Hadi iyi ölmeler” demek yakışmaz, değil mi? İyi gülmeler arkadaşlar.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.