Absürt tiyatro...
15 Temmuz hain darbe girişiminden bu güne ülkemizde absürt bir tiyatro oynanıyor. Hangi konudan, hangi açıdan bakarsak bakalım tam bir absürt tiyatro oynanıyor ve ne yazık ki hep beraber seyrediyoruz. Bizler seyrederken bile canımız yanıyor içimiz acıyor. Bir de bu oyunda istemeden rol almak zorunda kalanlar var. İşte onlar hiçbir günahları olmadan bu zor ve karanlık günlerin bedelini ödeyenler ve hala ödemeye devam edenler. Kimileri orduyu ve devleti ele geçirme planlarına engel olarak görülüp haince ve kalleşçe komplolarla ordudan ve bürokrasiden koparılanlar, şeytanın aklına gelmeyecek şekilde üniversite sorularını çalarak gelecekleri karartılan gençler. Bütün bu tehlikeleri görüp halkımızı uyarmaya çalıştıkları için gazaba uğrayan gazeteci, yazar aydınlarımız. Bütün bu insanlara en azından özür borcumuz var. En çok da oy uğruna ülkeyi adeta anahtar teslimi Fetö'ye teslim eden iktidarın özür borcu var. Hal böyleyken bir bakıyoruz Fetö ile aynı maklubeye en çok kaşık sallayanlar, Fetö ile mücadele uzmanı kesilmiş. Fetö'yü en hararetli savunan kişi Fetö'yü Araştırma Komisyonu'na başkan olmuş. Hain darbe girişiminin ele başlarından bir generalin abisi büyük elçi olmuş. Fetöcülükten hapiste olan birinin kardeşi bakan olmuş. Elbette suçun şahsiliği vardır. Abisinin sucu kardeşini bağlamaz ama bu görevlere getirilenler işlerinin uzmanı olsa hadi bir derece diyelim. Milletin aklıyla bu kadar alay edilmez ki.
Birincil görevi ülkemizi iç ve dış tehlikelerden korumak olan iktidar ki bunun için emrinde başta istihbarat kurumları olmak üzere bir çok kurum var ama iktidar Fetö'nün terör örgütü olduğunu görememiş Fetö ne isterse vermiş onlar suçsuz. Fakat sıradan vatandaşlar Fetö'yü dini bir cemaat zannetmeleri suç.iktidar hain darbe girişiminden sonra Fetö'yü tarif ederken "altı ibadet, ortası ticaret üstü hıyanet" demişlerdi. Hıyanet içinde olanların bir kısmı yakalandı. Bir kısmı kaçtı, kaçırıldı. Bir kısmı saf değiştirdi itirafçı oldu. Ticaret içinde olanlar parasını verdi hapse girmekten kurtuldu. Fetö'yü dini cemaat zanneden büyük çoğunluğu iyi niyetli, mütedeyyin on binlerce insan acınacak hale düşürüldü. Sırf iktidardakiler acınacak hale düşmesin diye. "İyi de bu bir trajedi! Absürtlük bunun neresinde?" diyeceksiniz. Daha önce Fetö'ye her istediğini verenler,gazetelerde televizyonlarda göz yaşları içinde Fetö'ye biat edenler utanmadan sıkılmadan Fetö'ye hakaret ediyorlar, daha önce Fetö düşmanı diye suçladıklarını Fetö'ye yardım ediyor diye suçluyorlar. İşin en absürt yanı daha önce Fetö'yü deşifre ettikleri için saldırıya uğrayıp yargılananlar, şimdi Fetö'ye yardım ediyor diye saldırıya uğrayıp yargılanıyorlar, mahküm ediliyorlar. Halbuki onlara Fetö'nün gerçek yüzünü ilk görüp uyardıkları için ödül vermemiz gerekirdi.
Absürtlük her alanda tüm hızıyla devam ediyor. Mesela ekonomi! Cumhur başkanımızın bir tezi var: Faiz enflasyonun sebebidir. Faiz inerse enflasyon iner. Kayınpeder-damat bunu ispat etmek için 128 milyar dolar sattılar. İktidardakilerden bir Allah'ın kulu çıkıp "Sayın Cumhurbaşkanım, ekonomi bir bilimdir. Bilimsel olarak ispatlanmış konularda tez ileri sürülemez. Sizin teziniz dünyanın düz olduğunu savunmakla aynı şey. Bizim insanlarımız saygıdan belki gülmezler ama dünyayı kendimize güldürürüz" diyemiyor. Ya içlerinde ekonomi bilen yok, ya da kendine güvenen yok.
Bir de TÜİK var gözümüzün içine baka baka yalan söylüyor. Enflasyonu, işsizliği düşük gösteriyor. "Ücretler enflasyona göre belirleniyor" diye düşük gösteriliyor. Halbuki iktidar doğruları söyleyip, "Enflasyon bu kadar ama devletimiz bu yıl anca bu kadar zam yapabilir" dese halkın gözünde daha çok büyürdü.
Pandemiyle mücadelemiz de absürt de komedi mi trajedi mi bilemedim. Bütün dünyaya maske dağıttık bir tek kendi ülkemize dağıtamadık. Pandemi ile mücadelede yerel yönetimler yok, Türk Tabipler Birliği yok, sendikalar yok, barolar yok, demokratik kitle örgütleri yok, milletçe el ele vermek yok. Ne var? Cumhurbaşkanı talimatları var. Cumhurbaşkanı talimat verince her şey halloldu zannediyorlar. Cumhurbaşkanı talimat veriyor toplu taşıma araçları kapasitesinin yarısı kadar yolcu taşıyacak. Tamam talimat verdik de, kapasitenin yarısı kadar yolcu mazot parasının yarısını karşılar diğer yarısını kim verecek? Şoförün yevmiyesini kim verecek? Bir yönetici karar alırken kararın tüm sonuçlarını hesap etmez mi? Karar alınıyor 65 yaş üstü dışarı çıkmasın. Her halde zannediyorlar ki onlar hepsi emeklidir, ekonomik sorunları yoktur. Halbuki o insanların büyük çoğunluğu çalışmak zorunda. Kimi bir ofiste telefonlara bakıyor kimi simit satıyor kimi kağıt topluyor. "Çalışanlar dışarı çıkabilir" deniliyor. Bu insanlar çalıştıklarını nasıl kanıtlayacaklar? Kafeler kapatılsın, lokantalar al-git yapsın.talimatı vermek ne kadar kolay. O işletmelerin sahipleri, çalışanları ne yiyip ne içecekler? Bunun çaresini kim bulacak? Pandemi sürecinin başından itibaren Sağlık Bakanlığı hasta ve vefat sayılarını açıklıyor. Başta herkes inanıyordu. Ama şehirlerden hasta manzaraları gelmeye başlayınca, açıklanan rakamlarla manzaranın birbirini tutmadığı görüldü. Bir de baktık ki rakamlar gerçekleri yansıtmıyor. İktidar işine geldiğinde gerçekleri saptırmakta hiçbir sakınca görmüyor. 31 Mart'daki İstanbul seçimlerini saat 23:00'de "Kazandık" dediler. Ekrem İmamoğlu'nda bulunan sonuçlar onlar da yok muydu? Elbette vardı. İmamoğlu'nda yoktur diye düşündüler, "Atı alır Üsküdar'ı geçeriz" dediler. Yalan tutmadı "oylarımızı çaldılar" deyip seçimi yenilediler. Oyları çalan falan yoktu. TÜİK Başkanı'nı değiştirdiler, işsizliği, enflasyonu düşük gösterdiler. En son hasta ve vefat sayılarını da saklamaları iktidarı "Yalancı çoban" fıkrasında olduğu gibi artık doğruları da söylese büyük çoğunluğumuzun inanmayacağı duruma düşürdü. "Uzaya dört şeritli yol yaptık" deseler inanacak kaç kişi kaldı bilmiyorum ama içeride ve dışarıda güvenilirlikleri kalmadı.
Absürt olayları romanlarda okurken filmlerde izlerken hoşça vakit geçirebilinir ama ülke yönetiminde kabul edilebilir ve sürdürülebilinir yanı yok. Bütün bu olayların aşırı yorgunluk ve iktidarı kaybetme korkusundan kaynaklandığı açıkça belli oluyor. İktidar kroke durumda bazen öyle alakasız kararlar alıyorlar, öyle demeçler veriyorlar ki anlaşılır gibi değil. Mesela pandemiyle ilgili önlem paketinde, uçak seyahatleri yasaklandı ama uçuş ücretlerinde KDV kaldırıldı. Ev alacaklara evin yüzde 80'i yerine yüzde 90'ı kredilendirildi. En son Cumhurbaşkanımız pandemiden etkilenen ülkelerin bütçelerini düzeltmeleri için yardım ettiğimizi açıkladı. Belli ki Hazinede hiç paramızın kalmadığını kamufle etmek için konuştu. Öyle ya başka ülkelere yardım edebiliyorsak demek ki paramız var.
Bu güne kadar rakamlarla oynayarak, gerçekleri saptırarak algı yönetimleriyle gelindi ama artık mızrak çuvala sığmıyor. İktidarın devasa hale getirdiği sorunlar karşısında yapabileceği bir şey kalmadı. Hazine ve Maliye Bakanı'nın istifası ve istifa ederken yaptığı açıklamalar, bu absürt tiyatronun son perdesinin oynandığını belli etti. Yeter ki muhalefet de absürt bir şeyler yapmasın.
Bu güne kadar ülkemizde erken seçimler hep siyasilerin isteği ile oldu bu sefer halkın isteği ile olsun. En kısa zamanda olsun. Çünkü her geçen gün ülkemizin aleyhine işliyor.
Bu absürt trajikomik korku filminden bıktık. Birbirini seven, el ele sorunlarının üstesinden gelebilen, içinde saygı, sevgi, adalet, özgürlük ve mutluluk olan gerçek bir aile filmi yaratalım.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.