AİDİYET ŞAHSİYET VE DENGE
Bir kişiye, bir aileye, bir guruba, bir takıma, bir topluluğa veya bir cemiyete duygusal olarak bağlanmaktır aidiyet. İnsanın kendisini bir yere ait hissetmesi, o yer içerisinde güvenlik ihtiyacının giderildiğini görmesi ve kendinden büyük bir bütünün parçası olduğuna inanması ile mümkündür.
İnsanın en temel ihtiyaçlarından biridir aidiyet. Kendimizi ilk ait hissettiğimiz yer ailemizdir. Orada kabul görür, rahat ve güvende oluruz. Orada kendimiz olmamıza izin verilir, orada değer görür, olduğumuz gibi kabul ediliriz. En az beslenme kadar önemli olan sevilme ve önemsenme ihtiyacımız ailemiz tarafından karşılanır. Sosyal hayatın kuralları ve çevremizle kuracağımız ilişkinin şeklini orada öğreniriz. Orada yalnızlık korkusunda kurtulur, ruhsal doyuma ulaşırız.
Her birimizin içinde bulunduğumuz topluluğa değer katma, bir fark oluşturma ve önemsenme ihtiyacı yatar. Bu yüzden insan, rahat bağlantı kuracağı ve birçok konuda rahat hareket edeceği insanlarla dostluk kurar. Burada duygu, düşünce ve görüşlerini açıklamaktan çekinmez. Düşünce ve davranışlarından dolayı yargılanmayacağını bilir. Katkı koymaya istekli olur. Varoluş değerlerine bağlı kalındığı sürece de orada olmaktan keyif alır. Ait olduğu topluluk ya da kurumun başarısı için aklının yanı sıra yüreğini de işe koyar, sahiplenir ve savunmaya başlar.
duygusunu güçlendirmenin ön şartıdır adalet. Bu da adil olmakla başlar. Liyakat esaslarına göre sorumluluk ve yetki verme ile devam eder. Bize verilen görev de, Türk Milletinin temel değerleriyle problemi olmayan herkese kucak açmak, samimiyetle çalışmak isteyenleri İYİ parti saflarına davet etmek ve liyakat sahibi her insanımıza partimiz içinde bir yol açmaktır.
İnsanın bulunduğun ortamı her şeyiyle sevip benimsemesi, karşılıklı güven ve ortamda kendinden bir şeyler bulmasıyla mümkündür. Böylece kendini oraya daha ait hissederler. Kendini evindeymiş gibi davranır, yabancılık çekmez. Ortak mevzuların olması ve bu mevzulara kendinin de katkıda bulunması, yaptığı katkının değer görmesi karşılıklı güveni pekiştirir. Gönül kapılarının kilidini açan anahtardır güven. Her ortamda ilişkilerin üstüne inşa edildiği temeldir. Güven ilişkilerde insanları birbirine bağlayan görünmez bir yapıştırıcıdır.
Aramıza yeni katılan arkadaşlarımızın yanımızda kendilerini iyi hissetmelerine azami dikkat göstermeliyiz. Kendilerini aramıza kabul ettiğimizi sözlerimizle söylemekle yetinmemeli, davranışlarımızla da bunu hissettirmeliyiz. Konuşmalarını dikkatle dinlemeli, anlamaya çalışmalıyız. Ortak noktalarımıza yoğunlaşmalı, yeteneklerinin farkına varmalıyız. İnsanlar coşku ve heyecanın olduğu yerlere akın ederler. Coşku ve heyecanı artırmalı, geleceğe dair güçlü bir inanç oluşturmalıyız. Burada herkesle uyum içerisinde çalışabileceklerini, engellemelerle karşılaşmayacaklarını, zor zamanlarında yanlarında olacağımızı göstermeliyiz.
Bağımsız bağlılık aidiyet ve şahsiyet için önemlidir. Kendini bir yapıya ait hissetmek, oraya bağımlı olmak anlamı taşımaz. Bir yere ait olmakla birlikte kendimiz olmamıza da müsaade edildiğinde, güven duyar, oraya bağlanır ve yaratıcı düşünceye katkı koyarız. Aramıza yeni katılanların söze katılmalarını ve gurubun önemli bir parçası olduklarını hissetmelerini sağlamalıyız. Güven ortamı tesis etmek istiyorsak, öncelikle biz örnek olmalıyız. Öncelikle biz onlara güven duymalı ve bunu açıklıkla göstermeliyiz. Bizler de beklentilerimiz karşılandığı oranda orada oluruz. Değer gördüğümüz kadar da benimser, sahipleniriz.
Yetkilendirmede liyakat esasına göre davranılmadığında paydaşlar arasında huzursuzluk başlar, şüphe oluşur. Görevlilerin insan ilişkilerindeki bilgisizliği ve iletişimdeki başarısızlığı da birlikte karar vermeyi zorlaştırır.
Gurup içerisindekilerin bireysel yeteneklerinin bilinmemesi, görmezden gelinmesi, yok sayılması ya da yeteneklerinin ortaya çıkarılmasının engellenmesi kuruma bağlanmayı ve dolayısıyla aidiyet duygusunun gelişmesini engeller. “Ben de varım” duygusuna cevap bulamayan kişi bulunduğu ortamda kendisini değerli hissetmez. Aidiyeti zayıflar. Aidiyet bağının zayıf olduğu topluluklarda karşılıklı güven de zayıflar. Aidiyet yoksa kişiler arası güven de olmaz. Güven yok olduğunda her şey yok olur.
Arkadaşlarınızın bazılarına diğerlerinden fazla zaman ayırıp değer veriyorsanız, hele bu gruplaşmalar, bir de çıkar ilişkisine dayanıyorsa, bu size karşı güven bunalımına yol açar. Bu gruplaşmalar sık sık diğerlerini dışlayıcı bir özellik gösterir. Dışlanmışlık da takım içerisinde güven ilişkisini örseler. Takım içerisinde meydana gelen gruplaşmalar takım çalışmasına vurulacak en büyük darbedir. Bu gruplaşmalar çoğunlukla diğerlerinin dışlanmasına ya da diğerlerinde böyle bir duygunun oluşmasına sebep olur.
Bulduğunuz yerde size adil davranılmadığını düşünüyorsunuz. Size göre kurumda çokça entrikalar dönüyor. Ahbap çavuş ilişkisi en üst düzeyde, hakkaniyet yok, emeğinizin karşılığını alamıyorsunuz. Ne yaparsınız? Emeğinizin karşılığını alıyorsunuz, size iyi davranılmıyor, saygı görmüyorsunuz, gördüğünüz muamele tutarsız. Ne yaparsınız? Emeğinizin karşılığını alıyorsunuz, saygı da görüyorsunuz. Ne var ki emeğinize gösterilen saygıyı fikrinize gösterilmiyor. Ne yaparsınız? Size iyi davranılıyor, emeğinize ve fikrinize saygı gösteriliyor ancak birileri önemli işlere yönelirken siz boş işlerle uğraştırılıyorsunuz. Ne yaparsınız? Size iyi davranılıyor. Yaptığınız hizmetin karşılığını alıyorsunuz. Saygı görüyor, fikirleriniz değer veriliyor, çalışmalara yaratıcılıkla katılıyorsunuz. Ama diğer çalışanlara, diğer paydaşlara, tedarikçilere ve müşterilere yalan söyleniyor. Aldatılıyorlar siz de bunu görüyorsunuz. Ne yaparsınız?
Böyle bir ortamında ne olur? Organizasyonlarda kişilerin fikirlerine değer verilmediğinde veya yok sayıldıklarında üç şey yaparlar. Birincisi oraya ait olmadıkları düşüncesiyle uzaklaşırlar. İkincisi kötü niyetli itaat eder. ( iş yapmaz, yapıyormuş gibi görünür) Üçüncüsü de konumunu korumak için isteyerek boyun eğerler, biat ederler. Aidiyet şahsiyet dengesi bozulur ve kişiliksiz bir yapı oluşur. Her üç durumda da organizasyonda gelişime durur, Çöküş başlar.
Hiçbir yapı önceden belirlenmiş genel tanımlar doğrultusunda varlığını sürdüremez. Dünün doğruları dünde kaldı. Dünün doğrularıyla geleceği inşa edemeyiz. Her eylem kendi düzlemi içerisinde değerlendirilmelidir. Ezber bozacağım diye yola çıkan bizler eski ezberleri tekrar etmeyeceğiz. Eskiyi tekrarlamakla ezber bozulmaz. Ezber bozma niyetinde olanlar eski alışkanlıklarını bir kenara bırakmalı, yeni bir şeyler yapmalıdır.
Her birimiz birilerine, bir yerlere ait olmaya, birileri tarafından kabul edilmeye, sevilmeye, korunmaya, şefkat görmeye ihtiyaç duyarız. İnsanlarımızın, “ben de varım” duygusuna cevap bulacağız. Her vatandaşımızı kucaklayacağız, her birini dinleyeceğiz. Ve samimi duygularla bu ülkeye hizmet etmek isteyen herkesi İYİ Parti çatısı altına davet edeceğiz.
Yüzde yüzün hayır duasına talip olan bizler önce birbirimizin hayır duasını alacağız. Her birimiz görev ve sorumluluğumuzun farkında olacağız. Birbirimize kucak açıp, sorgulamadan, yargılamadan, kanıksamadan birbirimizi olduğu gibi kabul ederek, her birimizin daha güçlü bir aidiyet bağı ile İYİ partiye bağlanmasını sağlayacağız. 20.03.2018
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.