AK Partili İdris Bal: Çözüm süreci konusunda kaygılıyım
AK Parti Kütahya Milletvekili ve Dışişleri Komisyonu Üyesi İdris Bal, çözüm süreci konusunda kaygılı olduğunu söyledi.
İdris Bal, TBMM’de basın mensuplarının sorularını cevapladı. Basın mensuplarının, PYD’nin sınırı kontrol etmesi ihtimali ve muhalefetin bu konuda takındığı tavır konusundaki sorularına ilişkin Bal, şunları söyledi: “Uzun süredir dikkatli olunması gerektiğini söyledim. Bu görüşüm de milletimi, devletimi, hükümetimi sevdiğimden dolayı, ülkemizin menfaati gereği, istikrarın devam etmesi gerektiğinden dolayı idi. Maalesef görüyoruz ki bu kaygılarımın yersiz olmadığı bir bir gerçekleşiyor. Tabi ki tedbir alınacaktır. Hükümetin bir parçası değilim. İlgililer, ilgili bakanlarımız yeri zamanı geldiğinde açıklama yapacaktır. Ama şunu unutmamak lazım, belirli bir süreç içerisinde zamanında adım atmazsanız eğer, belirli hatalar yapılırsa daha sonra hangi adımı atarsanız atın bunun maliyeti yüksek olur. Dolayısıyla bu süreci bizim daha iyi okumamız gerekiyordu. Zira bir gerçek var. Bugünün gerçeği, Mart’ın gerçeği, geçen yılın gerçeği değil. Uzunca süre uluslar arası kamuoyunda uluslar arası sistemde birileri bölgede yeni yapılanma istiyordu. Bunu ta Saddam indiğinde orada fiili bir yapılanma yaptırdılar. Türkiye’de 1984’ten beri zaten bir gayret var ve aynı zihniyet Suriye'de kaos olduktan beri sanki birilerinin kulağına fısıldayarak ‘bakın burada da bir şeyler yapın, burada da bir sütun oluşturun, ileride oluşturacağınız o yapılanmanın, devletin ayağı burada da olsun' dedi. Dolayısıyla gayret sarf etmeye, çaba sarf etmeye başladılar bunlar. Türkiye’nin de, başkaları da bundan rahatsız olması lazım. Tabi burda şu uyarıyı yapmak istiyorum. Biz böyle derken bazıları da diyor ki ‘Kürtler de devlet kursun orada, bundan neden rahatsız oluyorsun.’ Bu Kürtlük, Türklük, Araplık meselesi değil.”
"AVRUPA, ULUS KİMLİKLER ÜZERİNE YENİ YAPILANMA ETRAFINDA BİR ARAYA GELMEYE ÇALIŞIYOR"
Avrupa’nın etnik kimliklerden kurtulmaya çalıştığını belirten Bal, “Bakınız Avrupa ne yapıyor. Avrupa etnik kimlikler üzeri, ulus kimlikler üzeri yeni bir yapılanmanın etrafında bir araya gelmeye çalışıyor. Demokrasi diyor, insan hakları diyor, refah diyor, hayat standartları diyor, vizeleri kaldırıyor, sınırları kaldırıyor. Entegrasyon var. Avrupa bunu yaparken neden biz hala benim ülkemde, bölgemde etnik milliyetçilik diyelim, mezhepçilik diyelim neden biz küçük kırılmalar içine girelim. Dolayısıyla meseleye biz etnik gözlükle bakmıyoruz. İnsan hakları, demokrasi, refah, huzur bağlamında bakıyoruz. Dolayısıyla benim bu uyarılarım herhangi bir etnik gruba karşı değildir. Kim yaparsa yapsın artık bu bölgenin etnik kırılmaya değil entegresyona, insan haklarına, eğitime, sağlığa, hayat standartlarının yükseltilmesine, kadının standartlarının yükseltilmesine ihtiyacı varken biz neden yeni yeni kırılmalara girelim. Ben meseleyi bu çerçevede görüyorum. Ama şu anda gelinen noktada ne adım atılacaktır, bunu ilgilileri yeri zamanı geldiğinde açıklayacaktır." şeklinde konuştu.
"BM GÜVENLİK KONSEYİ'NDEN ADALET BEKLEMEK GERÇEKÇİ OLMAZ"
Basın mensuplarının Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun BM Güvenlik Konseyi'ni göreve çağırması konusundaki soruyu Bal, “BM’nin yapısı bellidir. BM, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulmuştur. 2. Dünya Savaşı'nın galipleri kendilerine başrolü vermiştir. Dolayısıyla orada bir mahkeme yoktur, orada adalet dağıtılmamaktadır. Orada siyasi bir mekanizma vardır, ama tabi hiç yoktan iyidir. Netice itibari ile belirli bir platformdur. Ama orayı adalet dağıtan bir mekanizma olarak görmek çok yanlıştır. Bosna’da gördük, bir karar çıkarabildik mi Bosna’da. Kosova mesela, BM Güvenlik Konseyi'nden bir karar çıkmadan müdahale oldu. Bence en iyi müdahalelerden, en adil müdahalelerden biriydi. Neden? Çünkü orada insanların ölmesinin önüne geçildi. Dolayısıyla Suriye’de de Rusya oldukça, Çin oldukça bir karar beklemenin ben gerçekçi olmayacağını düşünüyorum. En azından onların ikna edilmesi gerekir diye düşünüyorum. Netice itibariyle maalesef bölgemiz, ülkemiz için gelişmeleri kaygıyla takip ediyorum. Bu kaygım kesin, etnik bir kaygı değildir, insani bir kaygıdır. Bu gelişmeler ülkemizin hayrına gelişmeler değildir. Umarım farklı aktörler de kendilerine ders alırlar, bu bölgede yeni kırılmalara zemin hazırlamazlar diye ümit ediyorum.” şeklinde cevapladı.
'Tezkere kullanılmalı mı?' sorusuna ilişkin olarak da İdris Bal, şöyle konuştu: “Ben yetkili değilim. Yetkililer kararını verecektir. Önleyici hekimlik bir şey olduğu gibi sosyal ilişkilerde de önleyici adımlar vardır. Hasta ettikten sonra onu iyi etmek için gayret sarf edersiniz, ama maliyeti fazla olur. Hastaya daha baştan tedbir almak gerekirdi. Açıkça söylemek lazım, birileri bizim iyi niyetimizi yine suistimal etmek istiyor, yine ediyor, yine etti. İçeride taban çalışmaları yapılıyorsa, dağa çıkmalar devam ediyorsa, mesele uluslar arası hale getirilmek isteniyorsa, orada bir yapılanma olduysa ki bunlara dikkat etmek lazım. Bunları defalarca söyledim. Tabi bunu geriye götürmek çok çok daha maliyetli olacaktır. Karşınızda birilerini göreceksiniz. Tabi maliyet geçmişe nazaran 5-10 defa artacaktır. İlgililer tedbirini alacaktır. Meseleler daha kangren haline gelmeden tedbir alınması gerekirdi. Ona yol açacak sürece dikkat edilmesi gerekirdi.”
"SÜREÇ KONUSUNDA KARŞI TARAFTA PİŞMANLIK GÖRMÜYORUM"
Basın mensuplarının Abdullah Öcalan’ın basın toplantısı isteği konusundaki sorusu ile ilgili olarak İdris Bal, tarihten bir örnekle cevap verdi. Bal, “2. Abdülhamit’e bir vatandaş suikast düzenliyor. 2. Abdülhamit camiden birkaç dakika geç çıkıyor ve bu suikast gerçekleşmiyor. Ve bu insan pişman oluyor. Devlet hesabına ömür boyu çalışıyor. Bir pişmanlık varsa, gerçekten terör bırakılıyorsa, gerçekten şiddet bırakılıyorsa ben inanıyorum bu millet onları kucaklayacaktır. Sağcısıyla solcusuyla, müslimi ile gayrımüslimi ile onları kucaklayacaktır. Dinde nasıl bir tevbe kapısı varsa sosyal ilişkilerde de işte böyle bir vazgeçme nedamet kapısı, pişmanlık vardır. Bu kapı zorlanabilir. Ama ben gerçeğe baktığım zaman böyle bir pişmanlık görmüyorum. Terörü bırakma görmüyorum. Öyleyse insanların da şiddete devam etmek isteyenlere karşı, yeni şiddetin hazırlığını yapanlara karşı hoşgörü göstermesi doğru değildir. Onları kucaklaması tam tersine saflık olur, iyi niyetimi kullandırtmak olur diye düşünüyorum.” dedi.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.