Aklımdaki deli sorular...
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum:
Ordumuzu, ordumuzun sınır ötesi harekatını bütün kalbimizle destekliyoruz.
Gelinen bu aşamada, ŞER GÜÇLERE KARŞI devletimizin, devletimizi temsil edenlerin yanındayız.
Aziz TÜRK MİLLETİ, TÜRK VATANI için her türlü fedakarlığa hazırız.
Bunlar bir tarafa…
Ama kafamdaki ‘DELİ SORULAR'a da mutlaka cevap bulmam gerekir.
Kimsenin vatanseverliğini sorgulamıyorum.
Hiç kimse de bizim vatanseverliğimizi sorgulamasın!
Biz bu yaşa, bedel ödeye ödeye geldik. Kimi kardeşlerimiz bizim kadar şanslı değillerdi, onlar hayatının baharında Rahmeti Rahmana kavuştular, hepsine rahmet diliyorum. Kısaca bugünkü bazı sahte kahramanlar gibi sütre gerisinde hiç saklanmadık.
Evet deli sorular dedik. Sorular açık ve net kimse rahatsız olmasın!
- Bu Suriye belası nereden çıktı?
- Bu belayı başımıza kim sardı?
- Bu bela bize neye mal oldu?
- 2011’den önceki durumumuz ne idi şimdi ne?
- Olumsuzluklardan, ders aldık mı almadık mı?
- Dostumuzu düşmanımızı tanıyabildik mi tanıyamadık mı?
- Ve sonuç ne olmalı?
Biz millet olarak, olayları çabuk unutma gibi bir özelliğimiz var.
İsterseniz biraz gerilere gidelim... Ama çok değil.
2011 Yılına kadar Suriye bizim hem 911 km sınırımız olan komşumuz, hem de canciğer dostumuzdu.
Zamanın Dışişleri Bakanı ’komşularla sıfır sorun’ diyordu, birden sorunlar yumağı oluştu.
Yine ‘stratejik derinlik’ diyordu, çekildiğimiz Ortadoğu bataklığının derinliği oldu...
Bugün SURİYE’ye müdahil olan ülkeler, yani ABD ve RUSYA Suriye’ye sınır değil.
ARAP BAHARI, BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ gereği sıra Suriye’ye geldi ve iç karışıklıklar başladı.
Buna karşı biz ne yaptık? Suriye ile barış politikamızı ters yüz ederek, düşmanlık üzerine kurduk ve Emevi Camii’nde Cuma namazı için abdest tazeledik.
Sonuç düşündüğümüz gibi olmadı.
Bir anda 5 milyona yakın göçmeni kucağımızda bulduk.
Bunlar için 40 milyar dolar harcadık, hala harcamaya devam ediyoruz.
Ülke güvenliği için, sınır ötesi harekat yapmak mecburiyetinde kaldık, maddi yönü bir tarafa şehitlerimiz için ciğerimiz yanıyor.
Ülkemizin demografik yapısı ciddi ölçüde tehlikeye girdi.
PYD/PKK denilen terör örgütlerinin sınırımızda uydu ‘kanton ‘devlet kurma çabaları ağırlık kazandı.
Malumunuz milletler camiasında bir ağırlığımız vardı, başımız dik sözümüz pekti.
Kimsenin tehdidine, hakaretine, aşağılamasına maruz kalmıyorduk.
‘PELUŞ KAFA’LI şerefsizin herzeleri…
Din kardeşimiz Arapların (!) tavırları millet olarak üzdü bizi.
Şimdi şapkayı önümüze koyup düşünelim.
Bütün bu ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel kayıplarımızda bizim bir dahlimiz yok mu?
Bu kadar olumsuzluğa rağmen, ülke olarak ne kazandık?
Oyun büyük, hem de arenada iki emperyal güç var…
Birisi stratejik ortak ABD,
Diğeri dostumuz(!) Putin’in RUSYA’sı.
İkisi de bize elma şekeri uzatıyor, öbür tarafta da hassas noktamız teröristleri eğitip donatıyorlar.
Kimsenin buna sesi çıkmıyor habire bizi kınıyorlar…
Bakınız ABD’nin planlarını kendi resmi ağızlarından dinleyelim:
ABD Senatörleri soruyor. Yetkililer cevaplıyor.
Senatör MC Connel: Müttefikimiz (TABİRE DİKKAT) YPG’nin gücü nedir?
SDG’yi kuran General Thomas: 38 Bin YPG savaşçısı var eğitip donattık. Aylık 400 dolar maaş veriyoruz. Ayrıca Suudiler'den de ek para alıyorlar.
Senatör Peters: Kontrolümüzdeki IŞID’i niçin kullanmıyoruz?
Albay Ryder: Bizimle beraber hareket eden 12 bin İŞİD’liyi hava yoluyla Herat bölgesine taşıdık. Bunları gerekli yerlerde gizlice kullanıyoruz, kullanacağız. Bunları kamufle etmek için de, Ermeni soykırımı, Kıbrıs işgali, ekonomik, askeri yaptırım ve diğer tehdit unsurlarını kullanıyoruz.
Senatör Schumer: YPG, Kürdistan?
Albay Caggins: Pentagon’un onayladığı, Türkiye’nin istediği güvenli bölgenin güneyinde kalıyor Suriye petrol yatakları. Hem orası korunacak hem YPG Savaşçıları. ABD ve İsrail için hayati önem taşıyan BÜYÜK KÜRDİSTAN oluşturulmaya çalışılacak.
Başka söze gerek var mı? Sayın G. EVREN’in bu bilgileri niye ses getirmedi anlamıyorum.
Televizyon kanallarında yorum yapan, basiretsiz bazı kişiler yavaştan YPG’yi muhatap almak gerektiğini gevelemeye başladılar bile, hem de malum kanallarda…
Son söz:
Milletler arası dostluk, düşmanlık, stratejik menfaatler doğrultusunda oluşuyor.
Hissi saiklerle, sevmek, nefret etmek iyi netice vermiyor. Irki ve tarihsel bağlar hariç. Bunu anlamışızdır herhalde. Filistin, Arap ülkeleri//Macaristan, Türk Cumhuriyetleri… Kim dost, kim dost değil…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, vakit geçirmeden Suriye ile masaya oturmalı.
Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması için gerekli adımlar atılmalı.
Göçmenlerin ülkelerine dönmeleri, tez elden sağlanmalı.
Bunlar gerçekleşmezse, Suriye’nin parçalanması demek, sınırımızda anarşist bir Kürt devletinin kurulması DEMEKTİR.
ABD/RUSYA / İSRAİL hatta İRAN vasıtasıyla, milli birlik ve bütünlüğümüzün bozulması için ne gerekirse yapılacak, Türkiye üzerinde oynanan oyunlar sınırımıza taşınacak.
Allah Türk milletine, Türk ordusuna güç kuvvet versin,
DEVLET AKLINI DA HAKİM KILSIN!
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.