Aklımı seveyim!..
Geçtiğimiz gün bir arkadaşım "Hülya abla, bu yıl bir şey yapmadın mı kışlık hazırlık olarak" dedi.
"Yapmaz olur muyum hiç? Salçamı, şişe domatesimi yaptım, turşumu kurdum, eriştemi kestim, şimdi de tarhanamı yapıyorum." diye yanıtladım. "Hani hiç paylaşmadın ya!" dedi.
Çoğu arkadaşım bilir, ben Facebook'da paylaşımlarımı geneli ilgilendiriyorsa, örnek teşkil edecekse ve bilgilendirecekse birilerini yaparım. Yoksa kime ne benim yediğimden, kimin nesine gerek içtiğimden... Paylaşıyorsak birbirimizden bir şeyler öğrenmeli, bilgilenmeliyiz. Öyle değil mi?
Bu yaptığım kış hazırlıklarını pek çok arkadaşım yapıyor ve paylaşıyor artık... Çok güzel, seviniyorum. O yüzden pek gerek duymuyorum paylaşmaya.
Çünkü gündemi takip ederek memleketimizin durumunu görenler çok büyük bir ekonomik sıkıntının içinde olduğumuzun da farkında. Her ne kadar "Güzel günler göreceğiz çocuklaaar..." diye türküler söylesek de ekonomik olarak bunun hayal olduğunun artık hepimiz bilincindeyiz gelecekte...
O zaman biz yetişkinlere düşen görev tüketime alıştırılmış gençlerimize üretmeyi öğretmek, kendi kendine yetebilme konusunda bilgilendirmek değil mi?..
Bu durumu ninelerimiz Kurtuluş savaşı döneminde yaşadılar, başardılar ve sonuçta ayağa kalktılar. Çünkü o dönemlerde saray saltanat, sefa sürerken halk zaten fakirdi. Yani halk alışkındı fakirliğe. O yüzden zorlanmadı.
Günümüzün koşulları ne acı ki öyle değil. Bu günün gençleri her şeyi hazır alıyor...
Gelecekte dilerim o günler gelmez ama gelirse çok zorlanırlar, aç kalırlar...
Oysa akıllarının bir köşesinde küçücük bir bilgi kırıntısı bile olsa çorap söküğü gibi gerisini bir şekilde getirirler diye düşünüyorum...
Şimdi de sıra geldi zurnanın zırt dediği yere...
Yani benim şimdi anlatacağım zihni sinir projelerimden birine...
Geçmişte tarhanayı yapınca masanın üzerine serdiğim kalın çarşafların üstüne kaşık kaşık döküyor, nemini aldıkça ufalıyor, sonra da robotta çekiveriyordum.
Elbet kurutma işi böyle biraz uzuyordu. Hele bir de hava sıcaklığı yeterli değilse porlandığı, küflendiği bile olmuştu bir kez.
Bu kez ne yaptım biliyor musunuz? Çamaşır kurutma askılığına serdim çarşafı bir kat ve onun üzerine döktüm tarhanamı. Alttan, üstten yellendikçe çabucak kuruyuverdi...
Ooohhh... Aklımı seveyim... Hem işim çabuk bitti, hem dağınıklık çabuk kalktı ortadan...
Bilmem anlatabildim mi neyi neden paylaştığımı...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.