1. HABERLER

  2. POLİTİKA

  3. 'AKP milli güvenliğimiz açısından bir numaralı tehdit haline dönüşmüştür'

'AKP milli güvenliğimiz açısından bir numaralı tehdit haline dönüşmüştür'

MHP lideri Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın Suriye'nin kuzeyinde yaşananlara tepkisiz kaldığını savunarak; "PKK bugünkü şartlarda sınırlarımızda özerk bir yönetim kurma aşamasına geldiyse, bunun hesabını birilerinin kesinlikle vermesi lazımdır. Başbaka

A+A-

MHP lideri Devlet Bahçeli, partisinin genel merkezinde gündeme ilişkin açıklamalarda bulunmak için basın toplantısı düzenledi. Bahçeli, AK Parti iktidarında vatandaşın can ve mal güvenliğinin kalmadığını iddia ederek; "Dirlik ve düzen, karşılıklı güven kaybolmuştur. Sokaklar emniyetsiz olup, barbarların, palacıların, AKP yedeğindeki eli sopalı ve silahlı eşkiya sürülerinin insafına terk edilmiştir. Vatanın her köşesi belirsizliğe bırakılmıştır. Türkiye 10 yıl 8 aydır hüküm süren simsiyah geceyi yaşamaktadır. Etnik ve mezhep geriliminin tırmanmasına AKP sebep olmuştur. Komşu ülkelerle düşmanlık noktasına AKP'nin fiyaskoya dönen dış politikası getirmiştir. AKP döneminde dış ilişkilerimiz tek yanlı bir dayatmaya dönüşmüştür. Türkiye bütün pazarlık gücünü yabancılarla görüşme masalarında birer birer kaybetmiştir.AKP zihniyeti bunca yıkım ve talan içinde, kendisini alkışlayan bir soyguncu ve fırsatçı zümre yaratmıştır" diye konuştu.

"AKP MİLLİ GÜVENLİĞİMİZ AÇISINDAN BİR NUMARALI TEHDİT HALİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR"

Bahçeli, iktidarın tavizkâr ve işbirlikçi özellikleri olduğunu savunarak şunları kaydetti; "İktidar, Türkiye üzerinde hesapları olan mihrakların ümit ışığı, talandan hisse kapmaya çalışan çevrelerin ise geçim kapısı haline gelmiştir. Kirli ticaret, siyaset, kazanç şebekeleri düştükleri çukurda birbirlerine muhtaç hale gelerek AKP ile bir saadet zinciri oluşturmuştur. Milli çıkarlarımızı ve köklü devlet geleneğimizi aşındıran AKP iktidarı, sanal gündemlerin ve hayali hedeflerin peşinde koşarak acziyetin dibini boylamıştır. Geldiğimiz bu aşamada, AKP milli güvenliğimiz ve milli geleceğimiz açısından bir numaralı tehdit haline dönüşmüştür. Demokrasinin var olması, Türk milletinin belini doğrultması için Başbakan ve partisinin iktidardan demokratik yollarla inmesi şart olmuştur. Bunun gecikmesi, Türkiye için mahvoluş demektir. Türk milleti kardeş kavgasına düşmeden, vatanımız parçalanmadan AKP'nin tasfiyesi zorunluluktur. Başbakan'ın zehirli dili, fitne saçan sözleri, bölücü ve yıkıcı politikaları durdurulmadan Türkiye'ye bahar gelmeyecektir. AKP'nin iktidardan gitmesinden başka çözüm ve çare olmayacaktır."

"ERDOĞAN'IN GÜCÜ TERÖRİSTE DEĞİL, MASUM ŞEKİLDE DEMOKRATİK TEPKİSİNİ GÖSTERENLERE YETMEKTEDİR"

MHP lideri, Başbakan Erdoğan'ın 'Tencere tava çalanları yargıya taşıyın' sözlerini de eleştirerek; "Tencere tava çalanlar yargıya teslim edilirse, meşru sınırlar dahilinde gösteri yapan, seslerini duyuran, kişisel hak ve özgürlüklerine sahip çıkan gençler yakalanıp haklarında gerekli işlemler yapılırsa her şey daha da güzelleşecektir. Şu çirkinliğe, şu edepsizliğe bakınız ki, elinde silah taşıyanlar barış yanlısı, tencere tava bulunanlar kamu düzenini bozan suçlulardır. İşte burası sözün bittiği yerdir. Recep Tayyip Erdoğan'ın gücü teröriste değil, katillere değil, şehir ve dağ eşkıyalarına değil; masum şekilde demokratik tepkisini gösterenlere yetmektedir. Bu gidişle tencere ve tavanın yasaklanması, üretiminin azalması herhalde imkansız sayılamayacaktır. Bunun yanında Başbakan, kredi kartına kafayı takmış, faiz lobisinin hop oturup hop kaktığını söyleyerek, bunların ceplerine giren paranın artık girmediğini sevinç içinde duyurmuştur.

Nasıl ve hangi yollarla hesaplandığı meçhul olan 642 milyar lira tutarındaki bir astronomik meblağa göz dikmiş faiz lobisinin buna ulaşamadığını da ilave olarak iddia etmektedir. Kredi kartı felaketini Türk milletine hediye eden bir siyasi zihniyetin, şimdi kalkıp da bundan şikâyet etmesi trajikomiktir. Başbakan Erdoğan'ın her beyanatı istismara dayalı ezber ve klişe ifadelerle doludur. Sürekli aynı eksende konuşmalar yapan, sürekli aynı noktalara temas eden, sürekli kafa karıştırmak ve aldatmak için çırpınan bu zihniyetin iyi niyetli olmadığı tüm çıplaklığıyla ortadadır" ifadelerini kullandı. 

Başbakan'a eleştirilerine devam eden Bahçeli, dış politikaya da değinerek açıklamasında şu ifadelere yer verdi; "Başbakan kimi zaman sözde dört dörtlük Alevi, kimi zaman dört dörtlük Mısır yanlısı, kimi zaman dört dörtlük çözümcü, kimi zaman dört dörtlük pazarlıkçı, kimi zaman da dört dörtlük demokrasi aşığı olarak hayret verici bir geniş repertuara sahip olduğunu hezeyanlar içinde göstermeye çalışmaktadır. PKK'nın sözde asayiş birlikleri polisle çatışmaktadır, militanlar şehirlere inmektedir, sözde üniformalı şekilde geçit törenleri düzenlemektedir, yol kesmektedir, adam kaçırmaktadır; ama Başbakan Mursi'nin derdine düşerek dik durmaktan bahsetmektedir. Sormak lazımdır ki, Başbakan terörün karşısında iki büklüm olduğunu ne zaman görecektir? İmralı canisinin tesir ve çekim alanına kapılıp görme, duyma ve sezme hasletlerinin kaybolduğunu ne zaman anlayacaktır?"

"SURİYE'NİN KUZEYİNDE CEREYAN EDEN HADİSELER TÜRKİYE İÇİN BÜYÜK BİR RİSKTİR"

Suriye'de yaşanan gelişmleri değerlendiren Devlet Bahçeli; "PKK terör örgütü meydanı boş bulmuş, küstahlıklarında dur durak bilmeksizin ilerleme kaydetmektedir. Ve öyle bir sürece gelinmiştir ki, terör örgütü sınırlarımızın hemen yanı başında özerk bir yönetim kuracak kadar şımarmıştır. Hiç şüphesiz Suriye'nin kuzeyinde cereyan eden hadiseler Türkiye için büyük bir risktir. PKK'nın Suriye uzantısı PYD, Türkiye'nin güney sınırının mücavir alanlarında hakimiyet kurmuş, geçtiğimiz günlerde Rasulayn'ı ele geçirmiştir. Irak'ın kuzeyinden sonra ikinci bir özerk bölgenin çatısı oluşturulmuş, kapısı açılmıştır. Allah korusun ama, böyle giderse üçüncü sırayı Türkiye alacaktır. Şanlıurfa ilimizin Ceylanpınar ilçesinin tam karşısında bulunan bir Suriye kasabasının PYD terör örgütü tarafından kontrolü ülkemiz adına son derece ağır ve azımsanmayacak bir beka meselesidir. Son gelişmeler, Irak'tan sonra Suriye konusunda da hükümetin milli menfaatleri gözeten etkili ve caydırıcı politikalar izleyemediğini göstermiştir. Strateji ve vizyon fukarası AKP'nin dış politikası Suriye'de de duvara toslamıştır. Sonuç aşağı yukarı bellidir: Başbakan ve hükümeti, bağımsız Kürdistan'ın Irak parçasının koruyucusu, Suriye parçasının seyircisi, Türkiye parçasının hazırlayıcısı olarak ihanette son sınıra, son etaba, son hıza yaklaşmıştır. Rasulayn'ın bayrak direklerine terör örgütünün bez parçaları asılmıştır. Bu arada Ceylanpınar'da suçsuz günahsız 17 yaşındaki Mahsun Ertuğrul yolda yürürken sınır ötesinden gelen kör kurşunla hayatını kaybetmiştir. Bu iki vaka Türkiye'nin nasıl bir kördüğümün içine düşürüldüğünün açık delilidir. İki masum evladımızın durduk yere vurulmasını hiç kimse, hele hele çok konuşan Başbakan asla izah edemeyecektir" diye kaydetti. 

"BAŞBAKAN ERDOĞAN TENCERE TAVA ÇALANLARA DEĞİL, BU SORULAR ÜSTÜNE KAFA YORMALIDIR"

MHP lideri, Suriye'nin kuzeyinde yaşananların AKP'nin Esad'la girdiği inadın ve sonuçsuz cebelleşmenin eseri olduğunu savunarak; "

Başbakan'ın ölçüsüz, hesapsız ve kontrolsüz sözlerine rağmen Beşşar Esad hala işbaşında olup, Suriye ordusu ülke çapındaki denetim ve etkinliğini derinleştirerek genişletmektedir. Buna karşılık muhalif unsurlar gerilemektedir. PKK-PYD sınırlarımıza tutunmuş, otorite boşluğundan azami ölçüde istifade etmiştir. PKK bugünkü şartlarda sınırlarımızda özerk bir yönetim kurma aşamasına geldiyse, bunun hesabını birilerinin kesinlikle vermesi lazımdır. Dünyanın neresinde sınırlarını koruyamayan bir ülkenin yaşadığı ve bağımsızlığını koruduğu görülmüştür? Dünyanın neresinde kırmızı çizgileri silinmiş, kazınmış ve duman olmuş, üstelik teröristlere payandalık yapan bir ülke varlığını koruyabilmiştir? Başbakan Erdoğan tencere tava çalanlara değil, bu sorular üstüne kafa yormalıdır.

Başbakan Suriye'nin kuzeyindeki felakete niçin sessizdir? Hıyarım var diyene tuz yetiştiren Başbakan, hainliği kazanç kapısı yapanlara sıra geldiğinde neden dilsiz olmayı tercih etmektedir? Suriye'de PKK bölgesi kurulması ve Türkiye'nin buna fazla tepki göstermeden razı olması, teröristbaşı ile yürüttüğü ihanet sürecinin bir unsuru değilse, bu kahredici derin sessizliğin sebebi ve hikmeti nedir?

Bu zihniyet daha bir yıl önce, sakin ve soğukkanlı davranırken, bugün “sınır güvenliğimize yönelik her türlü tehdide karşı en etkin yöntem alınacak ve anında cevap verilecekö diyerek yine muğlâk konuşmalarını devam ettirmektedir. Ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni göreve davet etmektedir. İşte Türkiye'de siyasi sorumluluk üstlenenlerin hali bu kadar perişan, bu kadar yerlerde sürünmektedir. Türkiye gibi muktedir ve kuvvetli bir ülke, sınırlarının hemen ötesindeki teröristlerden çekiniyor mudurki, Birleşmiş Milletler seçeneğini masaya koymaktadır? Bu nedenle Türkiye'nin dış politikası çökmüştür. Başbakan Erdoğan bir yıl önce 'eyvallah etmeyiz' dese de, PYD fiilen özerkliğini ilan etmiş, yakın bir vadede de seçim yapılacağını duyurmuştur. Başbakan Erdoğan kuru gürültüdür ve sadece ses çıkarmaktadır."

"ÖZERK YÖNETİME ASKERİ GÜÇLE MÜDAHALE EDİLECEĞİ AÇIKLANMALI"

Suriye'de yaşananlara ilişkin önerilerini de sıralayan Bahçeli sözlerini şöyle sonlandırdı; "Türkiye Cumhuriyeti sınırlarının hemen dibindeki gayri meşru oluşuma göz yumamaz, yummamalıdır. Ve her tedbir kademeli olarak planlanmalı, ortaya koyulmalı, rüzgar ekenin fırtına biçeceği de gösterilmelidir. Bu aşamada bizim de görüş ve önerilerimiz vardır ve şunlardan ibarettir: Suriye sınır bölgemizde PKK otonom bölgesinin resmiyet kazanmasını önlemek, ilanını engellemek karşımızdaki en acil meseledir. Hükümet bu konuda kararlılığı göstermeli, alacağı tedbirler ile atacağı adımları ilan etmelidir. Türkiye Suriye'nin kuzeyinde özerk yönetim kurulmasına askeri güçle müdahale edeceğini açıklamalıdır. Bu amaçla, askeri caydırıcılığının gereği olan hazırlık ve tedbirlerin sınır bölgelerimizde ve arazide fiili uygulamasına geçilmelidir. Barzani, Suriye'deki PKK unsurlarına olan tüm desteğini kesmesi konusunda açık bir dille uyarılmalıdır. Başbakan teröristlerle pazarlıkları sonlandırmalı, süreç rezaletini bitirmeli; gelişmeleri şeref ve siyasi namus ölçeğinde dürüstçe ele alarak aklını başına almalıdır.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.