AKP’li vekil beye göre dağdaki terörist, ‘Boşuna ölmedik’ diyebilmeli!
Günün, yılın, hatta son otuz iki yılın en önemli konusu; İmralı’da sürdürülen görüşmeler...
Bu görüşmeler bile gösteriyor ki; devlet, Apo’nun PKK üzerindeki yöneticilik görevinin sürdüğünü kabul ediyor.
Adam on küsur yıldır cezaevinde ama örgütünün yaptığı her eylemde onayı, teşviki ya da yönlendiriciliği var...
Sırf bu yüzden yeniden yargılanması ve cezaevindeyken işlemeye devam ettiği suçlar yüzünden de cezalandırılması gerekirken; devlet, bu görüşmelerle onu hem aklıyor, hem de yüceltiyor.
Devlet ile Apo arasında başlayan bu görüşmeler, son 32 yılda terör kurbanı olan ailelerin yüreklerine kör bir bıçağın saplanmasına yol açıyor.
Ama dün öğrendik ki; bu acıyı hissedenler sadece terör kurbanlarının yakınları değilmiş!
AKP’nin Kürt asıllı Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu’na göre, dağdaki PKK’lı teröristler de aynı kaygıyı taşıyormuş...
Bu insanların (!) dağa çıkış nedenlerini ortadan kaldıracak adımlar atılırsa, bunlar silah bırakıp dönerken, “Boşuna ölmedik, bak bunlar da oldu” diyebilmeliymiş!
Beyefendi, BirGün Gazetesi’ne verdiği demeçte aynen bunları söylemiş...
Ah Galip Bey; ah...
Evet, vekilsiniz ama kimin vekili olduğunuz belli!
Dağdaki teröristin, ‘Boşuna ölmemişiz’ diyebilmesini istiyorsunuz ama otuz yıldır o teröristlerin öldürdüğü çocuklarımızın ailelerinin ne diyeceği aklınıza bile gelmiyor!
Bulacağınız “barış formülü”nün özü bu mu?
Teröristlerin kaygılarını yok etmek...
Ya pusuya düşürülen, karakollarda şehit edilen askerlerin ailelerinin kaygıları ne olacak Galip Bey?
Okullarda öldürülen öğretmenlerin, mayınlarda patlatılan sivil vatandaşların aileleri isyan etmeyecek mi bu duruma?
Sizin “milletvekili maaşınızı” o teröristler mi veriyor, yoksa şehit yakınları mı?
Siz kimi temsil ediyorsunuz?
Kimin adına kaygılanıp, kimin adına konuşuyorsunuz?
Tam otuz iki yıldır akan kan elbette dinmeli...
Terör sorunu elbette bitmeli...
Ama bu yapılırken, devletin verdiği emri yerine getirip ölen yurttaşlarımızın kemikleri sızlatılmamalı... Dağdaki teröristin ruh hâli düşünüldüğü kadar; şehit ailelerinin ve gazilerin ruh hâlleri de düşünülmeli...
Yapılacak şey çok basit:
Kararı halka bırakmak ve çıkacak sonucu her ne pahasına olursa olsun hayata geçirmek!
Madem demokrasiyle yönetiliyoruz; madem gerektiğinde mahallemizdeki evlerin hangi renk boyayla boyanacağını belirlemek için bile sandık başına gidip oy veriyoruz; o zaman terörün çözümüne yönelik tüm formüller sandığa götürülmeli ve karar halka bırakılmalı...
Sorun bakalım halka; İmralı‘yla pazarlığı onaylıyor mu, onaylamıyor mu?
Hayata geçirmeyi planladığınız sözde çözüm önerisine sıcak bakıyor mu, bakmıyor mu?
Unutmayın: Halkın çoğunluğunun desteğini almayan hiçbir formül, formül değildir.
Teröristleri düşündüğünüz kadar, kendi halkınızı da umursayın Galip Bey...
Yoksa emin olun; o halk bu büyük çelişkinin hesabını bir gün sizden de sorar!
‘YALAN’ MI?
Memur maaşlarına zam yapıldı ama ciddi bir sorun var:
Çünkü Maliye’nin açıkladığı zamlarla, bankaya yatan maaşlar hayli farklı...
Örneğin Maliye’nin hesaplamalarına göre 1/4 derecedeki bir avukatın geçen ay 3 bin 371 lira maaş alması gerekiyormuş... Ama bu özelliklere sahip bir kamu avukatı geçen ay sadece 2 bin 969 lira maaş almış...
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul’a göre Maliye, şişirme rakamlarla yurttaşları kandırıyormuş...
Sayın Maliye Bakanı; hadi söyleyin...
Açıkladığınız maaşlarla, hesaplara yatan maaşlar neden bu kadar farklı?
GÜNÜN SORUSU
İşsizliği çözmekle görevli İŞKUR, geçen yılın nisan ayında 817 kişiyi “işsizlik danışmanı” olarak işe almıştı. Öğrendik ki tamamı yılın son gününde işten çıkarılmış... Sorum İŞKUR yöneticilerine ve Sosyal Güvenlik Bakanı’na: Bu ne “dandik” bir “iş”tir?
İnandırmayan gerekçe...
Aralarında çok sayıda emekli ve muvazzaf subayın da bulunduğu 325 kişinin çeşitli cezalara çarptırıldığı Balyoz Darbe Planı Davası’nda gerekçeli karar açıklandı.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, bin 435 sayfalık kararında tüm dijital belgelerin gerçek olduğuna kanaat getirildiği için bilirkişi atanmasına gerek görmediğini belirtti.
Ayrıca darbenin yapılamamış olmasını da davanın bir numaralı sanığı Orgeneral Çetin Doğan’ın kalp ameliyatı nedeniyle erken emekli edilmesine bağladı... Yani Çetin Doğan rahatsızlanmasaymış; bu darbe yapılacakmış!
Bu gerekçe, sırf bu iki nedenle bile vicdanları tatmin etmekten uzak...
1) Hâkim beylerin hepsi bilişim uzmanı mı ki dijital verilerin tamamının gerçek olduğunu saptayabiliyorlar?
2) İddianameye göre kılı kırk yararak, binbir alternatifli senaryo hazırlayan bu darbeciler (!) bu kadar mı salak ki; liderlerinden herhangi birisinin hastalanması olasılığını düşünmüyorlar?