Azerbaycan`lı Şair, Aktivist, İrade Aytel`le Söyleşi
İrade Aytel: “Kadın kocasıyla omuz omuza olmalı, ona dostça yanaşmalıdır”...
Eğer şair ordusunu muhteşem bir kayaya benzetecek olursak, o şiirler de bu kayanın bir parçasıydı sanki, alıp fırlatmıştım ilk kitabıma.
Azerbaycan`lı şair, Aktivist İrade Aytel`le söyleşimizi siz okurlarımıza sunuyoruz
- Genellikle diyorlar ki, yazı yazarın hayatında sürekli olan bir süreçtir. Peki, İrade Aytel`in yazıyla ilgisi ne zaman ve nasıl başladı?
- Yazmağa aşağı yukarı ikinci sınıftan itibaren başladım. Kelimeleri peşpeşe diziyor, kendimce birşeyler yazıyordum. Fakat yaztıklarımı herkesten saklıyordum, hatta sınıf arkadaşlarımdan bile. Bir arkadaşım vardı, ilk kez ona açmıştım "sırrımı" ve ilk şiir defterimi evinde bulundursun diye ona vermiştim (evdekiler görmesin diye). Ne yazık ki, arkadaşım defterimi kaybetti. O şiirlerin yarası hala içimde tazedir.
Bizde ciddi bir rejim vardı, babam edebiyatı, genel olarak duygusallığı pek sevmiyordu, ben onun seçtiği mesleği – doktorluğu seçmek zorundaydım.
İlk kez bir gazeteye 20 Ocak şehitleri için yazdığım bir şiiri gönderdim. "Gökgöl" gazetesinde yayınlandı. Sınıf arkadaşlarım bunu öğrendiğinde utandığımdan birkaç gün okula bile gitmedim....
Arada yazmamağa karar verdiğim anlar da oldu... Bir cümle bile yazmadığım zamanlar oldu. Ama yazmadığım zamanlarda yazmak bana öyle zor geliyor ki...
- Bir - iki şiir dışında, içinde ince bir sızı taşıyan kim varsa, onlardan konuşuyorsun. Sen de var mısın bu şiirlerin içinde?
- Genellikle, her yazar ilk olarak kendini yazıyor. Ben o hissi duyamazsam, yaşayamazsam kağıtlara dökemem. Siparişli yazı yazmaksa benim yapabileceğim bir iş değil. En küresel meselelerden, sorunlardan yazarken bile yine de ben kendimi yazıyorum. Bence insanın kendisi öyle bir dünyadır. Acısı, tatlısı, gecesi, gündüzü olan bir dünya. Ne yazdıysam ben varım orada .
- Bir yazar "benim için edebiyat, insanın "olduğun"dan değil,"olmadığından konuşmasıdır"- diyor... Sence, bu ne demektir? Yazar nasıl olmadığında konuşabilir: hayâlen, yoksa...
- Bu, irfan edebiyatıdır, sufilerin yaşambiçimi ve düzenidir, Fuzuli, Mevlana... Burada insan faktörü, faninin Yaratıcı'nın nurundan kaybolarak gözükmemektedir. Fakat literatürde gerçekcilik akımı da görünen çizgi boyuncada gelişmiştir. Özelikle Sovyet döneminde öyle "olan", görünen yazarlarımız meydana geldi ki, bunları asla ve asla inkar edemeyiz...
- Yazdıkların bir kadının yaşam biçimidir. Genellikle, İrade Aytel için kadın kimliği neleri ifade ediyor? Kimdir kadın senin için?
- Kadın benim! Din, dil, ırk, kimlik ayrımcılığının farkında olmaksızın insanlığı seven, hiçkimsenin yavrusuna düşman gibi bakmayan, insanlığa barış arzulayan, savaştan korkan, kan dökülmesini istemeyen bir kadın... Fakat hem de kadın anne olmalı, topluma fiziksel ve ruhsal sağlıklı evlatlar vermelidir. Kadın kocasıyla omuz omuza olmalı, ona dostça yanaşmalıdır. Her güçlü erkeğin arkasında bir kadın var diyorlar. Belki de böyle kadınlarımızın az olması yüzündedir ki, çeşitli belâlara tuş geliriz. Son zamanlar olayların bu tür gelişmesi yüzünden erkekleri kınıyoruz. Belki de suçlu olan biz kadınlarız, kim bilir?..
- Şiirden konuşalım biraz da. Türk şiirinden kimleri izliyorsun? Azerbaycan'dan Türkiye şiiri nasıl gözüküyor?
- Azerbaycan'dan Türkiye şiiri daha özgür, daha bağımsız gözüküyor. Bu özgürlüğün temeliyse hepimizin sevdiği Nazım Hikmet tarafından koyuldu ve sadece Türkiye şiirini değil, dünya şiirini de ciddi ciddi etkiledi. Onu cismen kafese salsalar bile, ahlaki(şiirlerinin) özgürlüğünü elinden alamadılar.
Çok seviyorum Atilla İlhan şiirini. Onun sevincinde de bir hasret, yangı var. Cemal Süreya şiirlerinde de gerçekçilik payı ne kadarsa şiirsellikten asla ve asla dışarı çıkmıyor. Ümit Yaşar Işıkhan şiirleri ise dünyayı barışa çağıran, insanlığa barış, sevgi arzulayan şiirlerdir.
- Yazılarında kullandığın simgeler sende, etrafında, yani bir bütün olarak hayatın içinde ne kadar canlılar? Onlar hayatta soluk almasını biliyorlar mı?
- Ben imge yarattığımda genelde canlı insanlara hitap ediyorum. Dediğim gibi, kendim ve çevremdekiler. Şu anda bir roman yazıyorum, orada yüzden fazla (net bilmiyorum) insan karakteri var. Onların her birisi benim tanıdığım insanların karakteridir. Böyle olmazsa canlı olmaz diye düşünüyorum karakterlerim. Tabii ki, her bir karakterin oluşması tek bir kişinin sanatsal portresini yaratmıyor, bu genel olarak karakterlerin toplamından oluşmak zorundadır.
- Gözlem yeteneğin çok güçlü. Bu yeteneğinle yazdıklarında katları üst üste çok iyi yerleştirmesinibiliyorsun. Nereden kaynaklanıyor bu ?
- Yeteneğime değeri okurlarım verecek. Kaynağı belki de kalabalıkta daha fazla susup, insanları "okumak" isteğimden geliyor. Hem de gözlemi olmayan yazmağı başarabilir mi, işte onu bilemiyorum...
- Geçmiş döneme, o dönemin yazarlarına karşı hissettiğin vefa duygusunun farkındayım. Onların etkisi var şiirinde, ama sen daha çok bir halkanın şiirini örüyorsun sanki. Kimlerin nazarı var senin şiirinde?
- Ben düne saygılı olan, bu günle yaşayan, yarına doğru yürüyen birisiyim. Fakat ben asla o dünün benim içimde takılıp kalmasına izin vermiyorum. Bunu hiç kendim de istemem. Literatüre gelinceyse sevdiğim yazarlar yeterincedir. Hatta ilk şiir kitabıma bakacak olursanız oradaki şiirler benden başka herkesi hatırlatıyor (gülüyor). Eğer şair ordusunu muhteşem kayaya benzetirsek, o şiirler de bu kayanın bir parçasıydı sanki, alıp fırlatmıştım kitabıma. Bu, ne kadar kötü olsa bile, yine de gerçektir. Bir gerçeğe seviniyorum ki, ben o kaya parçalarının içinde asla ve asla yolumu kaybetmedim, kendi yazdıklarımı temizleyip, ortaya birşeyler çıkarabildim. Hakkımda değerli söz adamları yazdılar, şükür ki, hiç birisi benim şiirlerimi kimsenin şiirlerine benzetmediler. Şükür ki, kendim siz demiş, kendi halkamı örmesini bilmişim.
- Ben yokum !
Doğmamışım!
Beni sen uydurmuştun!
- diyorsun bir şiirinde. İnsanları uydurmak sonradan bir soruna dönüşmüyor mu?
- Evet, hedefi tam da zamanında ve yerinde vurmasını biliyorsunuz. Benim işte bu şiirim Anna Ahmatova`yı anımsatmaktadır. Aslında ben Anna Ahmatova yaratıcılığıyla bu şiirim yazıldıktan sonra tanıştım. Ve Ahmatova`nın böyle bir dizesinin olduğunu görünce, bu şiirimi saklamak istedim. Ben okurumu bu dizenin çalıntı olmadığına asla ikna edemezdim. Fakat şimdi düşüncelerim değişti. Bu şiirimi de yeni kitabıma vereceğim, hem de bu şiiri Anna Ahmatova`ya saygılarımı hatırlatarak adayacağım.
Güzel söylediniz, insanları uydurduktan sonra hep fesatlarını göze almak zorundasınız. Benim kendimin de hiç sevmediğim bir özelliğim var, bağlandığım herkesi kendi alemimde kutsallaştırıyorum. Belki de bu adam dünyanın en kötü huylu insanıdır, ama maalesef, ben onun içinde kötülükleri göremiyorum, gördüğümdeyse çok geç oluyor. Nedamet çok acıverici bir durumdur...
- Sen aynı zamanda "Aktivistplyus" dergisi ve web sayfası (sitesi)nın başındasın. Bu site hakkında bilgi vermeni rica ediyoruz.
- "Aktivistplyus" sitesi ve dergisi Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği'nin yayın organıdır. Birliğin merkezi ofisi İzmir'de bulunuyor ve dünyanın yirmi beşe yakın ülkesinde temsilcilikleri var, özellikle de Azerbaycan'da. Birliğin başkanı şair Ümit Yaşar Işıkhan`dır. Azerbaycan temsilcisi ise ressam Nevai Metin`dir. Derginin ve sitenin amacıyla UASB – nin amacı hemen hemen aynıdır. Birliğe üye olan her sanatçı kendi eseriyle dünyaya (ev ev, kapı kapı dolaşarak) barışı, sevgiyi anlatmalı, insanlar arasındaki farkı ortadan kaldırmak için uğraşmalıdır.
- Türkiye okuruyla ne zaman buluşman ne zaman gerçekleşecek?
- Şiirlerim orada ara sıra yayınlanmaktadır. Kitap bastırmağıysa düşünüyorum. İnşallah Türkiye Türkçesinde kitabım piyasaya girecek. Öykülerimiyse, Oktay bey, inşaallah, sizin çevirinizde önümüzdeki aylarda dost ülkenin basınından izleyeceğiz.
Söyleşi: Oktay Hacımusalı
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.