Bakara suresi 155. ayet
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel başkanı Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği 16. Konferansı Açılış Oturumunda konuşmasının bir bölümünde Bakara suresi 155. Ayeti mealen okuyarak, Rabbimiz Kur’an’ı Kerim’de "Muhakkak ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz. Sabredenleri müjdele" buyurmaktadır demiştir.
Burada yaptığı konuşmanın bütünlüğüne baktığımda, yukarıda adı geçen ayetle bir bağlantı kuramadım. Öyle ise bu ayetle vurgulanmak ve verilmek istenen; son günlerde Türkiye’deki hayat pahalılığı ve döviz yükselişlerini ima ederek, halka sabırlı olun, sonunda müjdeli haberleri alacaksınız demektedir.
Siyasi bir yaklaşım ayetle ilişkilendirilse de ayetin iniş sebebi ile bugünkü duruma bağlantı kurmak yanlıştır. Bir ayeti cımbızlayarak günümüzdeki gelişmelere uyarlamak her şeyden önce tefsir kurallarına uymamaktadır. Bir ayet tefsir edilirken nüzul (iniş) sebeplerine, siyak-sibak (öncesi ve sonrası) ilişkilerine bakılır. Ayetin hangi şartlarda, ne için, kimin için geldiği, insanlığa vermek istediği mesaja bakılır. Değerlendirme ondan sonra yapılır.
Bu manada Bakara suresi 155.ayetten önce gelen 154. Ayete bakalım. Bakara suresi 154.ayet: Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin, aslında onlar diridirler, siz bilemezsiniz. İslam’ın ilk yayılma dönemlerinde çok sayıda savaş ve gazveler olmuş, yine çok sayıda Müslümanlar bu savaşlarda şehit olmuşlardır. O dönemlerde ailelerin geçimlerini ya çiftçi olarak ya da ticaret yaparak erkek aile fertleri karşılamaktaydı. Ailenin erkekleri savaşlarda şehit olunca, aileler geçim sıkıntısı içine düştüler ve yüksek sesle bu sıkıntılarını Peygamber'e ve ashabına anlatmaya başladılar. Peygamber ve yakın arkadaşları ailelerin bu sıkıntılarını yeterince destek olup gideremeyince, Peygamber'e destek olmak ve şehit yakınlarını sakinleştirmek, ferahlatmak üzere Bakara s.155 ayet geldi. Ayette: Mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle denendiklerini, sabrederlerse müjdeli haberler alacakları bildiriliyordu. Burada verilen müjde ise, dünyadan sonraki ahiret hayatıyla ilgili olduğu ayetin içeriğinden anlaşılmaktadır. Ve müjdenin şehit ve yakınlarına olduğu kuvvetle muhtemeldir.
Bugün bir savaş durumu, bir büyük tabii afet durumu, milyonların öldüğü bir salgın hastalık durumu gibi bir durum söz konusu değil. Tam tersi çalışacak nüfusun çok fazla olduğu ama yeterince iş ortamının sağlanamadığı bir ortam var. Cımbızla çeksen bile bugünü anlatacak İlahi bir durum yok ortada. Görevini layıkıyla yapamamış bir iktidar bir idareci kitlesi var. Bu kitle beceriksizliğini (haşa) Allah’a yükleme gibi bir garabeti yaşıyorlar, anlatıyorlar. Yani, yaşadığınız ekonomik sıkıntılar bizden kaynaklanmıyor, Allah istediği için bu durum var, açlıkla, ürünlerinizin eksikliği ile sınanıyorsunuz, müjdeli haberler gelecek, sabredin, isyan etmeyin diyorlar.
Bu durum, Allah’ın ayetlerini Emevi iktidarlarında olduğu gibi eğip bükme ve kendi yanlışlarına kılıf yapmaktan başka bir şey değildir. Allah ile aldatmadır. Halbuki Allah: Fatır suresi 5. Ayette: Ey insanlar! Allah’ın sözü gerçektir. Öyle ise, dünya hayatı sizi aldatmasın! Sakın aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın. Demektedir.
Rivayet edilir ki, 1960’larda Hindistan’da ekonomik kriz yaşanır. Bugün olduğu gibi temel ihtiyaç maddelerinin fiyatı görülmemiş şekilde artar. Dayanmak artık güçtür. Halk büyük alim Yunus Kandahlevi’nin yanına gelir durumdan yakınır ve ne yapmaları gerektiğini sorarlar. Kandahlevi şöyle söyler. İnsanlar ve eşyalar Allah katında bir terazinin iki kefesi gibidir. Eğer, Allah’ın katında insanın değeri artarsa, eşyanın değeri düşer ve fiyatları ucuzlar. Eğer insanın değeri düşerse, eşya değerlenir ve fiyatları artar. Vazifemiz anlaşılmış olmalı der ve Araf suresi 96. ayeti okur.
Araf suresi 96. Ayet: O ülkelerin halkı, hakkıyla iman edip günahtan sakınsalardı, elbette onların üzerine gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık. Fakat yalanladılar; biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik. Ayet, İnsanların, halkın başına gelenlerin, günahlardan sakınmama olduğunu, gerçekleri yalanladıklarını bir bütünlük içinde söylediğine göre; halk ile beraber idarecilerin suçlu olduğunu açık açık beyan etmektedir.
Millete saatlerce "israf etmeyin de, "fakir Peygamberi" anlat, "fakir sahabeyi" anlat, ondan sonra kendin "saraylarda yaşa." Halkın çoğunluğu asgari ücretle geçinmeye çalışırken, gençleri okumuşları asgari ücretle bile iş bulamazken; idare edenlerin 5-6 tane ballı maaşlarla sefa sürmesi iki yüzlülüktür, riyakarlıktır. Böyle durumlarda fakirin, garibin ahı er-geç karşılığını bulacaktır. Durum bundan ibarettir.
Allah hiçbir zaman kullarının kötülüğünü ve zorda kalmasını – imtihan da olsa-istemez.
Nitekim Şura 30. Ayette: Başınıza ne musibet geliyorsa kendi ellerinizle yaptıklarınızdandır. Şüphesiz Allah birçoğunu da affeder. Buyurmaktadır.
Burada "halkın, garip guraba’nın suçu nedir?" sorusu akla gelebilir. Onların suçu da seçmesini bilmemeleridir. Allah bu konularda müdahaleci kesinlikle değildir. Kullarına verdiği aklı, vicdanı, iradelerini iyi yolda kullanmalarını ister. Yanlışa düşenler için, Maide suresi 7. ayetle ikaz etmektedir,
Maide suresi 7. ayet: Allah’ın üzerinizdeki nimetini, sizden aldığı sağlam ahdini hatırlayın; o zaman, "İşittik ve itaat ettik" demiştiniz. Allah’tan korkun; şüphesiz Allah kalplerin içindekini bilmektedir. Ayet gayet açık. Allah’ın gönderileri için’ işittik ve itaat ettik’ diyen Müslümanların sözlerinde durmadıkları ikaz edilmekte, Allah’tan korkmaları hatırlatılmaktadır.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.