AK Partililer ile Milliyetçi Hareket Partililer'in büyük bir bölümü, Barış Pınarı Harekatı'na 120 saatlik ara verilmesi ile sonuçlanan ABD ile yapılan anlaşmayı, büyük bir başarı olarak görüyorlar. Onlara göre; harekat ile elde edilmesi hedeflenenlerin tamamı, bu anlaşma ile elde edildi. ABD, Türkiye'nin ciddiyetini anladı ve pes etti. Yani; bizim bütün isteklerimizi ABD koşulsuz kabul etti. Bu da; Cumhurbaşkanının üstün liderliği sayesinde başarıldı. Dünyanın beşten büyük olduğu artık tüm dünyada kabul edildi.

Sonuç olarak; Barış Pınarı Harekatı onlara göre; zafer ile sonuçlandı.

*

CHP ile İYİ Partililer'in büyük kısmı ise; bu konuda faklı düşüncelere sahipler. Onlar ilk önce, ABD'nin bu anlaşmayı taraf sıfatıyla mı, yoksa ara bulucu sıfatıyla mı yaptığını merak ediyorlar...

İkincisi; ortaya çıkan mektup ve bu mektuptaki çirkin üsluba rağmen anlaşmanın yapılmasını ilginç buluyorlar.

Üçüncüsü; Halk Bankası dosyasının raftan indirilmesinin hemen ardından anlaşmanın yapılmasını şüpheyle karşılıyorlar..

Yine de onlar; Barış Pınarı Harekatıyla elde edilen kazanımların değerli olduğunu kabul ediyorlar. Ancak bu kazanımların kalıcı olmayacağını da iddia ediyorlar. Onlara göre; güvenli bölge zaman içinde Rusya ile rejimin eline geçecek ve biz geri döneceğiz. ABD ise, YPG terör örgütünü bize karşı günü geldiğinde kullanmak üzere beslemeye ve tahkim etmeye devam edecek. Yani, orta ve uzun vadede tehdit azalmayacak hatta daha da artacak.

*

Hangi taraf haklı, zaman gösterecek. Ancak bana göre; şu andan itibaren ABD ile Rusya'yı muhatap almak yerine, Suriye'nin resmi hükümetiyle görüşmemiz gereklidir. Birlikte Suriye'nin toprak bütünlüğünü sağlayabilirsek, terör tehdidini de bertaraf etmiş oluruz. Bunu Rusya yerine komşu olarak biz sağlamalıyız. Güçlü bir Suriye, bizim güvenliğimiz için mutlaka gereklidir.

Kısacası; muhatabımız ne ABD ne de Rusya olmalı, komşumuz Suriye olmalıdır.