BAŞBAKAN BU KEZ BALTAYI TAŞA VURDU
Ortadoğu Gazetesi yazarı Şükrü Alnıaçık yazdı; AKP iktidarına karşı adamın biri biraz bir şey diyecek oldu. İyiyidi kötüydü, hak etmişti etmemişti ayrı bir şey... İki gün önce hidroelektirik santrali olan adamı bir gecede köprüaltına düşürdüler.
Artık bu ülkede gerçek bir Demokrat yani sağlam bir Ülkücü olabilmenin ilk şartı, steril anlamda namuslu ve MÖ: 2000' yılı itibariyle mazi bakımından temiz ve lekesiz olmaktır. Öyle ki; AKP iktidarına karşı adamın biri biraz bir şey diyecek oldu. İyiyidi kötüydü, hak etmişti etmemişti ayrı bir şey... İki gün önce hidroelektirik santrali olan adamı bir gecede köprüaltına düşürdüler. İnsan ister istemez bütün soygunculara aynısı yapılacak zannedip umutlanıyor.
Sonra, yargının askere karşı mantıksız hücumlarına bir komutan biraz Allah Allah filan diyecek oldu memleketin Genelkurmay başkanını alıp bir gecede Terörist yaptılar.
Birisi hükümet hakkında azıcık demokrasinin gereğini yerine getirip gazetecilik yapacak oldu. Maliyeciler ertesi gün patronuna "at bunu işten anlaşalım" dercesine 3 milyar dolar ceza kestiler.
Üniversiteler, Belediyeler, İş dünyası ve hatta sanat dünyası herkes bundan nasibini aldı. AKP iktidarı giderek, muhalif olanın yandığı, geçmişte bile olsa hata yapanın tutunamadığı faşist bir diktatörlüğe dönüştü.
Şimdi süreci vicdanına sığdırmakta ve seçmenine satmakta zorlanan Başbakan, MHP'nin yürekli çıkışını engellemek için Devlet Bahçeli'nin başbakan yardımcısı olduğu 57. Hükümet dönemindeki icraatlar üzerinden MHP'ye saldırmaya hazırlanıyor.
Şimdi 10. MHP Kurultayı öncesinde, "Devlet Bahçeli ile devam etmenin önemini" anlatabilmek için neden bu kadar çok çabaladığımızı anlatabildik mi? İsterseniz dünyanın en iyi, en masum adamı olun. Bu ahlaksızlar karşısında haklı veya haksız; ama "defolu" bir sicille MHP genel başkanlığı yapamazsınız. Hem kendinize hem partinize hem de davanıza zarar verirsiniz.
Sayın Bahçeli'den sonra gelecek MHP lideri de makamın bugünkü steril yapısını koruyabilmek için çok daha fazla çaba sarf etmek zorunda kalacaktır. Çünkü camiada, liderliğe kendini bu kadar iyi hazırlamış başka bir Ülkücü görmek nasip olmamıştır. Sayın Bahçeli, aileden gelen bir asalet içinde hep temkinli yaşayan, dünya malına, ucuz işlere, sonu rezillikle bitebilecek nefsani eğilimlere asla tenezzül etmeyen ve Atatürk gibi hep geleceğe odaklanarak yaşamış bir Ülkücüdür. Aslında her Ülkücünün yapması gerektiği gibi liderliğe hazırlanmıştır ve Başbuğ da bu durumu fark ederek onu göreve çağırmıştır. Gerisi iftira ve boş sözden ibarettir.
Böyle bir adamı, Tayyipçe oyunlarla yıkamazsınız. Ama bir masuma çamur ve iftira attığınız zaman Ülkücüler sizi Ankara'da rahat oturtmazlar. Başbakan bizi maaşlı askerle veya Doğan Medya çalışanıyla karıştırmsın. Ayrıca pek çok delikanlının beklediği fırsatı isterse onlara versin.
MHP, kuruluşundan bugüne kadar 1975-1978 yılları arasında 39 ve 41. Hükümetlerde AP ve MSP ile, 1999-2002 yılları arasındaki 57. Hükümette de DSP ve ANAP'la koalisyon ortaklığı yapmış ve kısmi olarak yürütme sorumluluğu almıştır. MHP Genel Başkanı, hiç bir dönemde Başbakanlık görevi almadığı için bugüne kadar bir hükümetin bütün sorumluğunu MHP'nin tek başına üstlenmesi sözkonusu değildir. MHP'nin ve Devlet Bahçeli'nin bankalarla ilgili bir görevi ve batık bankalarla en ufak bir ilgisi yoktur:
Seçim Dönemleri ve Bankalar:
1 - 1983 ve 1987 seçimleri, Türkiye'nin ANAP'lı ve Özal'lı yıllarını getiren kısıtlı seçimlerdi. 12 Eylül öncesinin siyasi parti liderlerinin yasaklı olduğu bu seçim dönemleri, Türkiye'nin özel sektör, bankacılık, dış ticaret, finans, kredi, döviz, vs. konularında büyük bir dönüşüm yaşadığı yıllardı.
Geleneksel yarı devletçi yapının aşıldığı ve bununla birlikte "mülkiyeli ahlakı"nın paramparça olduğu bu dönemdeki "işini bilen" memurlar tarafından yapılan yolsuzlukların siyasi sorumluluğu Turgut Özal'ın omuzlarındadır.
Bankacılık: "Mister No"lar, Güneş Taner'ler Engin Civanlar, Kemal Uzanlar, Erol Aksoylar, Kokrmaz Yiğitler bu dönemde ortaya çıkmıştır. Uzanların dört nala koşan "İmar Bankası" bu dönemde "evet demeye hazır" hale gelmiş, Karamehmet'in Yapı Kredi'nin üzerine kuma getirir gibi kurduğu 73 Doğumlu "genç Pamukbank" Türkiye'nin ilk beş bankası arasına bu dönemde girmiştir. Bu iki bankanın 2001 krizinde hazineye getirdiği yük, batık bankaların geri kalan 20'sine denktir.
2- Siyasi yasakların kalkmasında sonra 1991 seçimlerinde MHP, Erbakan'ın Refah Partisiyle seçim koalisyonu yaparak 18 Milletvekiliyle TBMM'ye girmiştir. MHP % 5 civarındaki oylarını % 10 barajından aşırmak için başka bir yolu kalmamıştı. DEP'in İnönü'lü SHP kontenjanından parlamentoya girdiği ve ünlü Kürtçe yemin krizinin yaşandığı 19. Dönem meclisinde MHP'nin mutlaka bulunması gerekiyordu. Başbuğ'un DEP'li Orhan Doğan'a "gerekirse kan dökeriz" dediği yer burasıdır.
Bankacılık- Halis Topraklar, Cavit Çağlarlar, Süzerler, Ceylanlar, aslanlar kaplanlar da bu dönemde ortaya çıkmış ve "ha bir de biz bankacı olak" diyerek bankacılık sektörüne girmişlerdir.
3- MHP, 1995 seçimlerinde % 8 oy alarak barajı geçememiş ve 1995-1999 yıllarını da meclisin dışında geçirmişti. Başbuğ'un vefatı ve 1997 kongreleri bu dönemde gerçekleşmiştir.
Bankacılık- Balkanerler, Hayyamlar Garipler, Yaşarbanklar, Sürmeliler, Çörtükler, Demireller... S. Demirel'in cumhurbaşkanı, Sırasıyla Çiller, Erbakan ve Yılmaz'ın başbakan olduğu 1995-1998 yılları arasında banka sahibi olmuşlardır. Bankalar, 1999 öncesinde iyi yönetilmediği ve denetlenmediği için batmışlardır.
Ve MHP... Bir elleri kamu bankalarının, bir elleri halkın cebinde yükselen özel bankalar, milleti soyup soğana çevirirken biz, 16.7.1999 tarihinde "Akıl Almaz Atama" manşeti ile şu haberi yapıyorduk: "ANAP lideri Yılmaz, yolsuzlukla suçlayıp üzerine müfettiş gönderdiği bürokrat Selçuk Demiralp'i inanılmaz bir kararla Hazinenin başına getirdi!"
Biz daha mecliste bile yokken, 56. Hükümette görev yapan DSP'liler ve ANAP'lılar, para bürokrasisini ve bankaların bağlı olduğu devlet bakanlıklarını çoktan mesken edinmişlerdi ve biz o sırada bu sakat işleri manşete taşımakla meşguldük.
57. Hükümette Devlet Bey'in batırabileceği bir para yoktur. Çünkü ondaki yenilmez Ülkücü ahlakı bir yana, önceki dönemde yapılan "rezervasyona" bağlı olarak, Hazine, Merkez Bankası, Ziraat Bankası, Halk Bankası DSP'nin, Maliye Bakanlığı ise ANAP'lı bakanların sorumluluğundadır.
Devlet beyin sesini gür çıkaran ve Ülkücülerin yüzünü ağartan iste ondaki bu eşsiz "lekesizlik"tir.
Giderek huy değiştiren ve 28 Şubat paşalarına benzeyen başbakan bu sefer baltayı taşa vurmuştur.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.