Batan gemiden kaçan fareler
Gemi farelerini bilirsiniz. Bunlar gemilerde yaşarlar ve geminin başına bir şey geldiğinde hemen gemiyi terk etmeye başlarlar. Hatta “gemiyi en önce fareler terk eder!” diye halk arasında manidar bir söz bile söylenegelmektedir. Bir başka tür ise tarla fareleridir. Mahsule zararı da yararı da olur bunların. Her deliğe kolaylıkla girdiklerini ve kemirgenliklerini de unutmamak gerekir.
Bu kemirgenlerin bir çeşitli de siyasi farelerdir. Bunlar bir siyasi partiye çöreklenirler. İşler iyi giderken keyiflerine diyecek yoktur. Ama oy oranları düşmeye ve o parti su almaya başladığında hemen ayrılırlar o siyasi oluşumdan. Bu anlamda gemi farelerine çok benzerler aslında. Gemi farelerinden kendilerini ayıran en önemli özellik ise bir yandan partiyi terk ederken bir yandan da sürekli eleştirerek, kötüleyerek diğer siyasi yandaşların da moralini bozmalarıdır. Bir siyasi oluşumda oylar düşmeye başladığında eleştiri ve ayrılık varsa bilin ki orada siyasi fareler göçe başlamışlardır.
Bir başka fare çeşidi olan 'Rant fareleri'ni de unutmamak gerekir! Bunlar koku alma becerileri sayesinde yüksek gelir getirecek yerleri çok hızlı bir şekilde tespit ederek hemen oraya çöreklenmenin bir yolunu ararlar. Tarla fareleri gibidirler. Sürekli mahsulü yani rantı kemirir dururlar. Tarla farelerinden farkları ise bunların zararları hemen fark edilmeyip uzun yıllar sonra ortaya çıkmasıdır.
Gemi yolculuğunda batma riski belirirse gemide önemsiz eşya ve köleler denize atılırmış eski çağlarda. Korsan gemilerinde ganimet paylaşım mücadelesi başlarsa kaptan adaylarını ekarte edermiş. Kaptan yola çıktığı yardımcı kaptanlara güvenmezse, onları rakip görürse iktidarını mutlak kılmak için görevden alarak tek yetkili adam haline gelir. Gemide yolculuk yapan aristokrat ve zengin nüfuslu yolculara dokunmayıp köleleri harcarmış. En fazla şakşakçılığını yapan "biatsa biat ölümüne kadar koşulsuz itaat" diyen fanatik amigolarını da harcarmış. İlahi bir önderlik payesi veren fanatik müritleri de satıyorsa gemi batıyor demektir. Gemi su almaya başladığında bunu gören, ilk hisseden fareler gemiyi terk etmeye başlarmış.
Farelerle dolu gemide yolculuk yapan insanların kemirgen fareler tarafından yenildiğini okumuştum. Fareler, insanların kulaklarını uykuda kemirirlermiş. Kemirmeye başlamadan önce de kemirecekleri noktaya üfleyerek o bölgenin uyuşmasını sağlarlarmış. Uyuştuktan sonra da kemirip yerlermiş. Bu sebeple insanlar kulaklarının fareler tarafından kemirilip yenildiğini ancak sabah olup acı içinde uyanınca ve kulaklarının yerinde olmadığını görünce anlarlarmış… Gemiyi kullanan ve yolculuk yapanlar temiz sağlıklı yolculuk yapmaz temiz sağlıklı gıda depolamaz yediklerini çöpleri temizlemez ise farelerin üremesini engelleyemezse bedelini kulaklarını kaybederek ödermiş. Kulaklar paralel farelerce kemirilen kaptan ve mürettebat dışarıdan gelen uyarıyı duymaz olur.
Farelerin de elbette doğada düşmanları var ve onları beklemektedir. Besin zinciri doğal yaşamın bir gerçeğidir, doğanın kanunu işler. Kediler ve fareler Ezop masalında konu olacak kadar eski ibretlik hikâyeleri vardır. "Kedinin fare ile oynadığı gibi oynamak" terimi de dilimize nesilden nesile aktarılarak gelmiştir. Kedinin biri düşmanı olan köpeğin dilini öğrenmeye karar vermiş ve sonunda öğrenmiş. Kediler bu köpek dilini öğrenmesine hiç anlam verememişler. Fare bir peynir kokusu duyup, kafasını dışarı uzatmıştı. Fakat bunun kedinin bir tuzağı olabileceğini düşünüp dışarı çıkmadı. Bekledi ve biraz sonra “miyav” diye bir ses duydu. Ertesi gün de peynir kokusunu aldı ve “miyav” sesini duydu, yerinden çıkmadı. Sonraki gün “havhav” diye bir ses duydu ve kedinin ortalarda olmadığını zannederek dışarı çıktı. Çıkmasıyla pençe yemesi bir oldu. Kedinin tuzağına düşmüştü. Kedi yerde baygın yatan fareyi yanındaki yavrusuna gösterip izahat verdi…
-Bak yavrum, sana dememiş miydim, ikinci lisan gibisi yok diye…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.