1. YAZARLAR

  2. Nurettin BÖLÜK

  3. Bayramlarımız bayram tadında mı?
Nurettin BÖLÜK

Nurettin BÖLÜK

ortakses
Yazarın Tüm Yazıları >

Bayramlarımız bayram tadında mı?

A+A-

Bayram deyince aklımıza ilk gelen: Sevinç, eğlenme, yeme içme, ziyaret, toplanma, kutlama günleri gelir. Bu özellikler, dini, milli mahalli bayramlarda farklı şekilde yer bulur.

Yurdumuzda genelde üç çeşit bayram kutlamaları yapılır. Bunlar: 1- Dini Bayramlar 2- Milli bayramlar 3-Mahalli Bayramlar. Bir de Kurtuluş Savaşı öncesi işgal edilen şehirlerimizin kurtuluşlarını anma günleri vardır ki, bu günlerde Bayram havasında kutlanır.

Bayramlarımız: Ramazan ve Kurban Bayramlarıdır.

Milli Bayramlarımız: 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı

- 19 Mayıs Atatürk’ü anma ve Gençlik Spor Bayramı

- 30 Ağustos Zafer Bayramı

- 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı

- 15 Temmuz Demokrasi ve Milli birlik Bayramı

Mahalli Bayramlarımız: Şehir ve Beldelerin Kurtuluş günleri

21 Mart Bahar Bayramı (Nevruz, Yeni yıl, Baharın Uyanışı)

5-6 Mayıs Hıdırellez Bahar Bayramı

Mahalli olarak, bu bayramların dışında çeşitli yörelerde farklı bayramlar veya festival günleri bayram havasında kutlanmaktadır. Mesela: Giresun Ordu yöresinde Çepni Türklerinin kutladığı Mayıs yedisi (20 Mayıs). Ertuğrul Gaziyi Anma ve Söğüt Şenlikleri (Eylül ayı içinde Söğüt'de) gibi.

Baştan şunu üzülerek belirteyim ki, günümüzde bu bayramların hiçbiri; bundan 40-50 yıl önceki coşkusunda kutlanmıyor. Eskilerden kime sorsanız, bu konuda bir aahh! İle başlar. ‘’Nerede o eski bayramlar?’’ diye devam eder. Teknoloji, iletişim ve ulaşım hızlılığı ve değişikliği, iş bulmak için insanların doğduğu büyüdüğü çevreden uzaklaşması, birleştirici köy ve kasaba kültüründen; ayrıştıran şehir, site, apartman kültürü insanlar arasındaki samimiyeti, yakınlaşmayı ortadan kaldırdı. Ortak yaşama alanları yerini evde, televizyona, bilgisayara veya akıllı telefonlara bıraktı. Aynı evde bile aile bireyleri sadece akşam yemeklerinde bir araya gelir oldu. Köylerde tarım azalıp, makineleşince; imece usulü ortadan kalktı. Üç gün süren düğünler, 3 saatlik salonlarda bizim olmayan müzikler eşliğinde yapılır oldu. Eğlenme, sevinç, yerini takı takma merasimlerine bıraktı. Kısaca insanlarımız biz yerine ben merkezli yaşar oldu. Bu durum bayramlarımıza da yansıdı.

Eskiden Dini Bayramlar için top yekun hazırlıklar haftalarca önce başlar. Bayramda verilecek ikramlar hazırlanır, günler öncesinden fırınlardan sıra alınırdı. Ev halkına alınacak yeni giyecekler sevindirme amaçlı bu iki bayram öncesi alınır; bayramın ilk günü hediye olarak verilirdi. Hem yiyecek hem de giyeceklerin farklı ve yeni olması bayrama ve ev halkına ayrı bir tat verirdi. Bayramdan önceki Arefe Günü öğleden sonra; köy halkı mezarlıklara giderek ölmüşlerini çocuklarına, torunlarına tanıtır, dua ederler, Kur’an’dan bildikleri sureler okurlar; mezarlıkta yatan bütün ölmüşler için Fatihalar gönderirler, Allah’tan rahmet dilerlerdi. Ailenin en büyükleri bayram süresince evden ayrılmaz, aile, sülale, komşuların bayramlaşmak için gelmelerini bekler, ilk halka birbiriyle bayramlaştıktan sonra daha uzak akraba ve komşulara gidilir; köyde birbiriyle bayramlaşmayan kimse kalmazdı. "Sıla-i rahim" olarak söylenen akrabalık bağları çok kuvvetliydi. Uzakta bulunanlar bile Dini Bayramları memleketlerinde kutlamak için gelirlerdi. Kinler unutulur, dargınlar barışır veya barıştırılırdı. Kurban Bayramı günlerinde kesenler kestikleri için sevinirken, kesemeyenler gelen etlerin çok olmasından daha çok sevinirlerdi. Kısaca herkes sevinçli herkes mutlu, herkes bayramı yaşıyordu.

İnsanlar bugüne göre fakirdi. Ama varlıklı olan ile, fakir olanların yaşantılarda çok farklılık yoktu. Hele Dini Bayramlarda, maddi ve manevi değerler; varlıklılardan fakir fukaraya akarak az da olsa bir eşitlilik sağlanırdı. İnsanlar bencil değil, azını bile paylaşırdı. Şehirleşme ve şehir toplumu insanlardaki bu paylaşım kültürünü yok etti. Mal ve menkullere bağlılık ve bağımlılık giderek arttı. Daha çoğunu, daha yenisini, daha iyisini alma derdine düşerek, gözünü hep yukarılara dikti. Paylaşım unutuldu. Öyle ki, Dini bayramlarda "Sıla-i Rahim" bitti. Bayramlar onlar için artık ‘’Tatil Günü olmuştu. Aylar öncesinden hangi tatil beldesine gideceklerinin hesabı içine girdiler. Bırakın uzak komşu ve akrabaları, birinci derecede ana babalar bile uzaktan telefonla aranır, bayramlaşılır duruma geldi. Ana babalar, Koca ana, Koca babalar, üzüntülerini "Sağlıklı olsunlar da gelmesinler" diye ifade ederken, "Bayramların tadı değil adı kaldı" demeye başladılar.

Milli Bayramlar: Birlik ve beraberliğimizi pekiştiren sevinçli günlerimizdendi. Başlangıçta Ulusça kutlanırdı. Dini Bayramlardaki yozlaşma, Milli Bayramlara fazlasıyla yansıdı. Bayramların kabul edildiği Cumhuriyetin ilk yıllarında, köylü, kasabalı, şehirli, devlet erkanı; herkes gönüllü ve istekli olarak bayramlara çalgısıyla, oyunuyla, mahalli kıyafetleri ile, havai fişekleriyle büyük coşku ile katılır; Kurtuluş mücadelesine katılıp hayatta olanlar konuşturulurdu. Kutlamalar büyük heyecanlarla gün boyu ve gecede devam ederdi. Zamanla halkın katılımı azaldı. Devlet erkanı ve okulların katıldığı klasik konuşma, şiirler okuma, merasim yürüyüşleri ile formalite törenlere dönüştü. Heyecan gittikçe azaldı. Son yıllarda devlet ve iktidar mensuplarının zoraki katılımları da zorlama bahanelerle katılmamaya dönüştü. Üst yönetimdeki isteksizlikler tabana da yansıdı. Yönetmeliklerde yapılan değişikliklerle, meydanlarda, statlarda kutlanan bayramlar okullarda daracık salonlarda, temsili öğrenci katılımları ile coşkudan uzak kutlanmaya başlandı. Halk için Milli Bayramlar artık tatil günü oldu. Neticede, birlik ve beraberliğimiz tartışma konusu haline geldi.

Kurtuluş Günleri: Eski heyecanı ve coşkusu olmamakla beraber, halkın ve devlet erkanın katılımlarının yoğun olduğu Bayram günleri olarak kutlanmaya devam ediyor. Son yapılan yönetmelik değişikliği ile bu törenlerden merasim yürüyüşleri kaldırıldı.

Mahalli Bayramlar: Eskiden devletin müdahalesi olmadan, günü geldiğinde halkın törelere dayalı olarak büyük coşku ve katılımlarla kutlanan bu bayramlar, devletin ve mahalli idarelerin kontrolüne ve müdahalesine maruz kalınca özelliklerini de, kutlanma gayelerini de, heyecanını da, katılımcı sayısını da nüfusun çok artmasına rağmen kaybetti. Hatta bazı yerlerde vazgeçilerek unutuldu.

Üzülerek söylüyorum. Toplumun büyük kesimince DİNİ BAYRAMLAR, diğer büyük diliminde ise MİLLİ BAYRAMLAR artık TATİL GÜNLERİ olarak kabul ediliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum