1. YAZARLAR

  2. Zeynel KOZANOĞLU

  3. Ben bir “HIRSIZ” ım…
Zeynel KOZANOĞLU

Zeynel KOZANOĞLU

Ortak Ses
Yazarın Tüm Yazıları >

Ben bir “HIRSIZ” ım…

A+A-

 

Ben bir “HIRSIZ” ım…

Şaşırdınız mı? Çok değerli bir “şey”i bulunduğu yerden kimseye haber vermeden gizlice alıp götürmenin adı “Hırsızlık” ise, ben bu suçu işledim. Bu nedenle de başkaları söylemeden önce ben kendim için söylüyorum ki, ben bir hırsızım.

Başkalarına karışmam. Kimseyi de benim gibi davranmaya çalışıyor değilim. Hani “Her koyun kendi bacağından asılır” sözü var ya, gerçekte koyundan farksız olduğumuzun görünüp durduğunu bilip duruyorum ama ben itiraf ediyorum:

Ben hırsızın hatta önde gideniyim…

Eeee “Ne çaldın?” diye soruyor musunuz? Bakınız ne çaldım…

1960 ihtilali sonrasında Gelibolu’nun Cumalı köyüne “yedeksubay öğretmen” diye gönderilmiştim. Çanakkale Boğazına karşı yamacın yüzünde 18 haneden oluşan bir köy. Ortada ne okul var, ne lojman var, sadece on sekiz ev var, bir de köyün orta yerinde şöyle on beş yirmi koyunu yağmurdan yağıştan korumak amacıyla ara sıra kullanılan bir kulübe var. Ben bu köye hem de “Başöğretmen” diye verildim.

En küçüğü sekiz, en büyüğü de on dört yaşında on iki de öğrencim var.

Bu okula kara tahta gerek, tebeşir gerek, kayıt kuyut defterleri gerek… Ve en önemlisi de bayrak gerek. Çocuklar istekli, babalar anneler okuldan memnun ancak, kimsede para yok. Köy bütçesi desen toplam tamamı yüz on lira… Benim aylığımın üçte biri…

Bize öncelikle bayrak gerekli. Ama nasıl, nereden edineceğiz?

Bir muhtar amcamız vardı, rahmetli. Gelibolu’da bir yatırdan söz etti, Bayraklı Baba. Türkler Rumeli’ye geçerken şehit olmuş. Bayraktarmış, oracığa gömülmüş. Ve o günden bu yana şehidin baş ucu yüzlerce, bayrak ile donatılmış.

Bir dileği olan “Bayraklı Baba”ya bayrak adıyormuş, derken yüzlerce yıldır bu böyle sürüp gidiyormuş. Muhtar amca beni yatırın başına götürdü. Şehidimizin pek çok bayrağı vardı. Eeee bizim bayrağa ihtiyacımız var. Muhtar amca olmaz dedi.

Buradan kim bayrak çalar götürürse şehidimiz onu uyutmuyormuş.

İşte o zaman benim hırsızlık damarım kabardı. “Burada bu bayraklar yağmurda karda çürüyüp gideceğine üçü beşi bizim okulu zenginleştirse şehidimiz bundan niye rahatsız olsun ki…” diye düşündüm. Yine de tedbirli olmalıydım, “hiç olmazsa benimle birlikte köy muhtarı da uyanık kalsın” diye düşünerek çaldığım bayrakları  gazeteye sarıp köye muhtar amca ile yolladım.  Hemen haber vereyim, şehidimiz bizi bağışladı.

Çaldığım bayraklardan birini okulun önüne bir direğe astım. Muhtar amcanın torunu öküzleriyle oracıktan geçerken öküz bayrağın dalgalanışından ürktü. Ben takıldım. “Hayrola Ahmet, senin öküz bayrağımızı tanımadı galiba” diyecek oldum.

“Öğretmenim ben bu yaşa geldim, bayrağımızı dalgalanırken yeni görüyorum, öküz korkmuş çok mu?” dedi. O zaman iyice anladım ki, benim hırsızlığım hoş görülmüştü. Bugün de Gelibolu’da “Bayraklı Baba” nın yüzlerce bayrağı var olmayaa devam ediyor. Bugün de yolunu bulan hırsızlar deveyi hamuduyla götürmeye devam ediyor.

Ama, hırsızlıktan hırsızlığa fark var diye düşünüyorum.

Ve ben hırsızlığımı alnımı gere gere dünyaya haykırabiliyorum.  Darısı diğer hırsızların başına… ya hırsızlıklarını açık açık anlatabilecek duygu temizliğine sahip olsunlar, ya da Allah onları bildiği gibi yapsın…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.