“Ben mafyaya mafya demem gücü benim olunca”
20 yıl önceki ‘Kafiye Kifayetsizliği’ şiirimde;
“Koşturduğumuz atların nalları döküldü
Kaderimiz Kızılırmak gibiydi içe büküldü” demişim. Ve eklemişim:
“Yürüdüğümüz yol, yol mudur yoksa çöl müdür?
Pranga soyan mahkûm siyasî bir sembol müdür?”
Son 10-15 yılda yaşadıklarımızı ve gördüklerimizi 1900’lerin ilk çeyreğinde yaşayanlar anca görmüştür ve fakat daha acısını yaşamıştır sonuç olarak. “Çinli demiş ki; ‘ilginç bir çağda yaşayasın emi!” metaforunu son çeyrekteki yazılarımda sık kullanmışımdır hatta 2013’te yazı başlığı yapmışım. Gayri bu söze yer verenin de, âmin diyenin de, sözü icat edenin de …
“Deprem gerilerde kaldı imdi dem depremsizlik
Bu tufan hazırlıkları Nuh dedem tam temizlik
Rahmetli Red Kit tespihini ne de hızlı çekerdi
Sonra devlet tespihi kamulaştırdı ve bir köye adını verdi
Uzaya gider sarhoş balıkların sudaki teranesi
İşte Türkiye: Açıkhava akıllılar tımarhanesi”
Erken söylemişim; şimdi kafiyelerin değil kelimelerin bile kifayetsiz olduğunu söylesem ona da Orhan Veli darılır. Kovitimsi virüslerin toplumsal ahlâkımızı yoğun bakıma yatırdığı ve devlet düzenimizin koronal bir seyir gösterdiğini ifadelendirmek durumundayız. Dur bakalım, hastamız ne olacak; hastalığımızın seyri sonuçta nere varacak?
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Dairesi’nin Mart 2021’de Antalya’daki Stratejik Araştırmalar Kurulu (SAK) Toplantısında raporlandığı söylenen Türkiye’deki Mafya Gruplarının birinci (1.) sırasında yer alan ismin, Siyasal İktidarın küçük ortağı ve TBMM’de 4’üncü büyük parlamenter grubuna sahip Siyasî Partinin liderince tahliye edilmesi hususunda büyük gayret gösterildiği kamuoyunun malûmudur.
O raporda üçüncü (3.) sırada geçen kişinin yayınladığı videoların Mayıs başından beri gündemde olmasına rağmen iddialarla ilgili hiçbir Cumhuriyet Savcılığının harekete geçmemesi/geçememesi aslında orada dile getirilen savlardan daha büyük bir savrulmadır.
Veyahut bir Savcının pandemi/salgın tedbirleri kapsamında çıkarılan genelgelerin yasal mevzuatlara ve anayasal haklara uygun olup olmadığı noktasında mesleğinin gereği olan incelemeleri, görüş bildirimlerini yaptığında başına gelecekleri göze alıp ve korku temelli süreci deklare edip paylaşması mıdır garip olan yoksa başka kimselerin paylaşamaması mıdır? Nitekim burdaki süreç de yukardakinde olduğu gibi iddialar üzerinden değil iddiaların dillendirilmesi üzerinden hukukî incelemelere konu edilmektedir.
Adamın biri ilaç almaya eczaneye gitmiş; eczanedekiler ‘ilâçlar artık burda satılmıyor’ demiş. Adam, ‘nerde satılıyor’ deyince de ‘karakolda’ demişler. Karakola gitmiş; ‘ilâç tamam da’ demiş, ‘polisler nerde görev yapıyor’ diye sormuş. ‘Onlar hastanelere taşındı’ demişler, ‘artık tedaviyle onlar ilgileniyor’ diye eklemişler. ‘Allah allah’ demiş adam; ‘peki, hastalar nerde?’ ‘Onlar artık okullarda’ demişler; ‘hem hocalık hem de talebelik yapıyorlar’ demişler. ‘Yahu, o zaman öğrenciler - öğretmenler nerde?’ demiş; ‘onlar hapishanelerde eğitimdeler’ diye cevaplamışlar. ‘Yeter be!’ demiş, ‘hapishanelerdeki onca adamı ne edecekler’ diye çıkışmış: ‘Zaten’ demişler ‘bu sistemi onlar geliştirdi’, ‘onlar kontrol ediyorlar’.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.