Efeyle her sabah olduğu gibi yürüyüşümüzü yapıyoruz… Biraz ilerimizde beyazlı, kırmızılı yumrular dikkatimi çekti. Bilmeyenler için söyleyeyim Efe benim köpeğim. Altmış kilocuk ayı yavrusu gibi bir şey. Yok ben öyle avuç dolusu dolar veya avro verip köpek almam. Benimki yüzde yüz yerli. Sokağımızdan sahipsiz bir köpeğin yavrusu. Ama ithallere bin basar!.. Ağır abi…
Neyse konuyu dağıtmayayım, yaklaştığımızda bunların beyaz ve kırmızı soğanlar olduğunu anladım. Neredeyse bir römork vardı. Marketler veya hafta sonları kurulan pazarcılar sanırım akşam satışından arta kalanları dökmüşler… Yerlere yayılmış, şaşırdım… baktım çürük falan değil… sapasağlamlar!..
İşte bu noktada ben anlayamıyorum. Keşke döken kişiyi tanıma, görme imkânım olsa da sorsam, anlasam. Neden döktüler? Zaman zaman görüyoruz ekranlarda hani yüzlerce kilo kasa kasa domates yollarda…
Onun gibi salatalıklar… patlıcanlar… biberler… hepsi yerlerde…
Sanırsın anayola pazar kurulmuş…
Dökenler hınçlarını alamıyorlar, bir de çiğniyorlar! Sebep ya istediği fiyata satamıyor, ya da buna benzer bir şeyi protesto ediyorlar.
Sonuç:
Ben satamadım… sen de yeme!.. Nasıl bir zihniyettir bu?
Protesto olayında amaç doğru gitmeyen bir şeyi duyurmak değil midir? O zaman dökmek yerine bir huzurevine, yetiştirme yurduna, bir sosyal yardım derneğine veya fakir bir mahalleye götürüp verseniz… orada ihtiyaç sahibi olan insanımız yese… karnı doysa daha doğru olmaz mı? Veya “Bedava buunlaaar, yesin milleeet!” deseniz ha! iddiaya varım on dakikada tükenir…
Bu kişilere sorsanız istediği fiyata satışını yapamadığı için karnının doymadığından şikayet eder. Ama öbür tarafta fiyatı ne olursa olsun satın alamayanı, yiyemeyeni aklının ucundan bile geçirmez… Tek düşüncesi:
Ben satamadım… sen de yeme!
Gene buna benzer korsan kitapları yakaladığında zabıta ve polislerin yaptığına da yanarım ben. Onlar da bu kitapları ortaya döküp, yakıyorlar!.. Yakacaklarına ki kitaplar için kullanılan kâğıdı geri dönüşüm için kullanıma neden sunmazlar bir türlü anlayamam!..
Kapitalizmin gereği israf ve tüketim toplumu olduk. Hâlâ anımsarım kırk elli yıl önce yaşantımızda “yama” vardı. Çoraplar, pantolonlar yamanırdı. Şimdi ise atmayı, hep yenisini satın almayı ve israfı, böylece gösterişi marifet biliyoruz…
Çünkü öyle öğretiliyoruz… Bundan kârlı çıkanlar ise bize bunu öğretenler…
Siz protestonuzu gene yapın. Basını çağırın, kameralar karşısında anlatın… sonra da “Biz satamadık, ama hiç olmazsa ihtiyaç sahibine bağışlayalım.” deyin… Bence daha çok sesinizi duyurur ve aynı zamanda hayır işlemiş olursunuz…
Haaa soğanlar mı? 5-10 soğan aldım. Bahçeme diktim. Yeşil yapraklarından taze taze toplayıp salatalarıma doğrayacağım… Ve böylece ben de o soğanları atanları protesto edeceğim…
Hülya Sezgin/Kültür sanat bölüm yönetmeni www.haberhurriyeti.com |
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.