Beni bu havalar mahvetti...
ORTAKSES'İ FACEBOOK'TA BEĞENİN *
ORTAKSES'İ TWITTER'DAN İZLEYİN *
Olaya bakınız... Mansur Bey öğrenci kızi için doktordan rapor ister. Bu rapor pek gereklidir, yoksa çocuk sınıfta kalacaktır. Doktor “Hastayı görmeden rapor veremem” der. Doktor yerden göğe kadar haklıdır çünkü, ahlâk da, akıl da, hukuk da bunu gerektirmektedir. Peki, olay nasıl bir sonuca bağlanır.
Öğrenci babası Mansur bey açar ağzını yumar gözünü ve doktora en olmayacak bir suçlamayla saldırır: “Senin dinin imanın yok mu? Sen merhametsiz birisin. Hatta sen Allahsızın birisin. Sen müslüman olamazsın.” Falan da filan...
Peki, bu senaryoyu ben mi yazıyorum? Hayır... TV’de haberlerde dinledim.
Niye “Beni bu havalar mahvetti” dedim. Şunun için... Ben zavallı da seksen yıllık ömrümün altmış yılında böylesi “adam” larla pek sık yüz yüze geldim. Böyleleriyle cebelleşmek zorunda kaldım. Çoğundan yakamı kurtarabilmek için olmadık çarelere başvurdum. Yine de karalanmaktan, damgalanmaktan yakamı kurtaramadım.
Yoksul bir Anadolu köyünde yoksul bir aile içinde anasız, babasız büyütülmüş bir ana kuzusu musunuz? Büyütüldüğünüzde olsa olsa Ankara nümune hastanesinde hademe olabilecekken, hadi o olmadı İstanbul’da tabakhanede deri işçisi olabilecekken, kabuğunuzu kırmışsınız... kendi çapında bir Zeynel Kozanoğlu olmuşsunuz.
Yurt içinde, yurt dışında muhannete muhtaç olmadan, alnınızın akıyla çoluk çocuğunuzu geçindirmişsiniz. Günümüzden elli altı yıl önce hayatınızı birleştirdiğiniz eşinizle üç çocuğunuzun babası, yedi torununuzun dedesi olmanın huzurunu yaşayacaksınız. Kimi şer odakları bu huzuru size çok görüp yok yere karalama hamlelerine kalkışabiliyorlar. Bu ne utanmazlıktır ki, suçlamakta ilk akıllarına gelen konu da din iman konusu olabiliyor. Örneğiyle konuşayım.
Tekerlekli sandalye üzerinde gördüğümüz bir engelli yurttaşımız için “Şu Allahın işine bak kardeşim” diyen insanımıza “Bunda Allahın ne kusuru var efendi?” dediğimde aldığım yanıt şu olabilmiştir: “Öyleyse sen Allahı inkâr ediyorsun.”
Bir din adamının şu sözlerine kulak vermek bizi yanlığa düşmekten kurtarır:
“Efendiler! Beyler, Hanımlar! Kimsenin dini, imanı konusunda ahkâm kesmeye kendinizi yetkili saymayınız. Kimse din iman konusunda sizin çizginizde bulunmak zorunda değil. Kimse İslamı sizin gördüğünüz pencereden görmek zorunda değil. Günümüzden sadece kırk elli yıl önce köylerimizde ay tutulduğu gecelerde gökyüzüne doğru tabancayla ateş edilir, kurşun sıkılırdı. Teneke çalınırdı. Davul çalınırdı.
Ay kimler tarafından tutulduysa edepsizlikten vaz geçsinler de güzelim ay hürrüyetine kavuşabilsin diye... Günümüzde davul, teneke çalınmaz oldu. Gökyüzüne kurşun sıkılmaz oldu. Gün gelecek bütün insanlarımızın kafası aydınlanınca pek çok hurafe çöplüğü boylayacak. Ve biz tertemiz dinimizi görebileceğiz.”
Evet, diyorum ki, kimse hakkında peşin hükümlü olmayalım. İftira suçundan kaçınalım. İnsanlar arası hoşça geçinmek Allahın da hoş karşılayacağı davranış biçimidir. Didişmek ve birlikte yola çıktığın kişiyi yarı yolda bırakmak gibi davranış bozukluklarından kaçınmayı bilmek fazilettir. Güzel bir meziyettir. Hiç de gereği yokken hakkında hiç bir şey bilmediğiniz bir kimseyi altmış yıl önce okuduğu okula bakarak şöylelikle, ya da böylelikle suçlamak insanlık değildir.
Bu lafları niye ediyorum? Varsayın ki, saçmaladım.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.