Bir Elif! İki dünya
Kompartmandan içeri girdiğinde, gözlerindeki ışık yanıp söner gibiydi. Ağlatıyor muydu, ağlıyor muydu? İki kadın göz göze geldiklerinde, birbirlerini tanır gibi baktılar.
Yüreklerindeki acıları öyle bir ustalıkla saklamışlar ki, kendi çocukları dışında hiç kimse, onların gerçeklerini öğrenememiş. Ta ki; bir Elif gibi görününceye kadar. Trenler hep ya karadır vagonlarıyla, yada hoş gelirler içindeki yolcularıyla. “Annemiz, bizim annemiz” der Elif. “Bir melek gibiydi, sanki bulutlar rahmetlerini onun İçin yağdıracak kadar bir melekti. Kaç kardeştik biz bir bilsen sevgili Elif.” diye başladığında; “bizi mi anlatıyorsun” dedi, ikinci dünyadaki Elif.
“Çocuktuk, ergendik, umut doluyken bizler; tüm ümitlerimiz, melekle birlikte uçup cennete gittikleri zaman, üzüntülerimiz ve gözyaşlarımız ile birlikte, yaşantımız bir cehennemden beter olmuştu.” diye başladığında sanki karşısındakini anlatıyordu yaşanmışlarıyla. Hani o kara trenin, efkar dolu vagonlarının kamaralarından birinde, iki dünyalı bir Elif gibi.
Annesinin ölümünden sonraki süreçte, üvey annenin yaşattığı zulümlerden kaçış için evliliğe koşan, yeni bir zalim ile birleşen yolda bile yıllarca susan, sustuklarıyla yeni bir dünya ve huzur planları yapan bir Elif, iki dünyadaki gibi aynı kadınların saatlerce süren yolculuklarında ki sırları. Evlatlarını büyütürken, sınavlara hazırlanıp, kazanan, kazanmaktan zevk alan, aldığı zevk ile evliliklerini sürdüren, sürdürdükçe huzuru yakalayacağına inanan bir Elif, iki dünya!.
Kavgaların, hakaretlerin, baskıların, filli dokunuşların ve onca kargaşanın içinde, çocuklarının ve kendisinin yarınlarındaki huzuruna inanan. Üvey anneden çektiği zulümden sonra, kaçış İçin evlenen ve evlendikten sonra gördüğü zulümleri hiç kimseye anlatma ihtiyacı duymayan, koca yürekli, cesur, mert, inançlı ve kaderciliğe inanmayan bir Elif, iki dünya. Ağlatanın zalimliğini sineye çeken, ağlarken gözyaşlarını saklayan, kaybettiği umutlarını, yüreğindeki evlat sevgisiyle UMUTLANDIRAN bir Elif, iki dünya.
Gözyaşlarını mendil ile kurutan, umutlarına güneşin rengini katan, hayatın varlığını farkeden ve güçlenirse huzurlu, var olursa çocuklarıyla mutlu olacağına inanan kadınlar. Bir Elif, iki dünya.
Hem sorunsuzmuş gibi büyütmüş çocuklarını, hem kendisini farketmiş yaşarken, hem ışık saçmış dünyasına bir umut, bin sevda ile bırakmış o sahtekar ve zalim yuvayı. Yepyeni bir hayat kurmuş, iki üniversite diploması ve yöneten kimliği ile ağlarken, güler gibi kişiliğiyle, zavallı olmadan, güçlü bir kadın olarak toplumdaki yerini almış ve gülüyormuş gibi görünenlerin güler yüzü olmuş.
Hem huzurlu, hem güçlü, hem umutlarıyla, hem planlarının farkında, hem kendini biliyor ve hem de; olmuşlar ile yaşayıp karamsar, yaşanmışları tekrarlayıp bertaraf olmak gerekmiyor dercesine, güzel yaşamaya inat.
Yepyeni bir hayat, yarınlarına umut, dünyaya; sevgi ile bakmak. Bir “cuf cuf” sesiyle uyanır kuşetli yatağından ve şöyle seslenirler hayata...
“Ey hayat,
Bana mı sordun olayım diye,
Binbir gözyaşım,
Bir feryat,
Bin ah vardı bende.
Ben mi istedim;
Genç yaşta toprak öpsün diye annemi.
Ben mi istedim;
Beni mutluluk diye götüren rüzgar,
Savurup dağlara,
Dağlardan yollara,
Yollardan fırtınaya atsın diye.
Ben;
Huzuru,
Mutluluğu,
Anne olmayı,
İnsanlığı,
Eğilmeden göz yaşlarıyla,
Dökülmeden fidanlarıyla
Ve
Adam gibi kendi hayatıyla.
Bir Elif, iki dünya.
Olmayı istedim.
Buradayım;
Bekleyenine selam,
Bulutlara duman,
Yolcusuna yaman kara trenin vagonunda.
Dünyaya zalim deyip,
Kendi zalim olan...
İyi geceler, bir Elif.
Bir de iki dünya...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.