1. YAZARLAR

  2. Fatih ORAKÇIOĞLU

  3. Bir seçim senaryosu-3-4-5
Fatih ORAKÇIOĞLU

Fatih ORAKÇIOĞLU

Platform
Yazarın Tüm Yazıları >

Bir seçim senaryosu-3-4-5

A+A-

Güç, etkisini biriktirir, güç ortaya çıkmak zorundadır, eylemini uygulamak zorundadır, başka güçler onun ortaya çıkmasını engelliyor diye yok olacak değildir, ama dengeyi bozar, uyumu parçalar, yeni bir denge konumu ve yeni bir adaptasyon yaratmaya çabalar. Tıpkı bir volkanın patlaması gibi; hapsedilmiş güç, akkor halindeki gazın, lavın ve küllerin püskürmesini engelleyen taşlaşmış lavları sonunda parçalar.

Tıpkı devrimler gibi...(Pyotr Alekseyeviç KROPOTKİN)

Bugün AK Parti'nin bu açmazı iyice derinleşmektedir. En önemli rakip CHP siyaseten bakıldığında şah denecek bir hamle yapmış ve İYİ Parti taşını piyondan vezire dönüştürmüştür. Satranç oynamayı bilenler bilir, piyonu iyi saklayarak karşı tarafın son hattına kadar taşırsanız, o piyonu vezir yaparsınız ve bu hamle çoğu zaman oyunun kaderini baştan aşağı değiştirir. CHP’nin 15 milletvekilini İYİ Parti'ye yollaması bu tür bir hamledir.

Şimdi bu hamleyi kısaca değerlendirelim ve sonuçlara olabilecek olası etkilerine bakalım. Geçmiş seçimlerin tamamına baktığımızda 2002 seçimleri dışında katılım bazı dönemlerde artsa, bazı dönemlerde eksilse de ortalaması yüzde 85 kadardır. Sadece 2002 seçimlerinde % 80’nin altına düşmüştür ki bu durum sadece AK Parti'nin oyunu yaklaşık 2 puan daha yükseltmek anlamında AK Parti'ye yaramıştır. Ancak katılımın yükselmesi AK Parti'nin menfaatine olan bir durum değildir, artan katılımla beraber eklenen her yüzdelik dilimden en az payı AK Parti almaktadır. Özetle katılımın yükselmesi AK Parti'nin yüzdesel anlamda oyunun düşmesi demektir. İşte tam bu nokta CHP’nin yapmış olduğu hamlenin ne kadar önemli olduğunu açıklamaktadır. Çünkü sandık başına gitmeyen kesim ağırlıklı muhalif seçmendir ve özünde de yoğun biçimde CHP’lidir. CHP bu hamlesi ile bugüne kadar partisine olan güvenini kaybetmiş veya oy vermek sonucu değiştirmiyor diyen veya seçimi boykot edelim (sanki birilerinin çok da umurundaymış gibi) sandığa gitmeyelim diyen seçmeni sandığa çekecektir.

AK Parti daha önceki seçimlerde DYP ve Has Parti genel başkanlarını bünyesine katarak ortaya çıkabilecek olası yeni rakipleri elemiş ve bu partilerin oylarını bünyesinde toplamıştı. Bu sefer daha büyük bir risk alarak aynı operasyonu MHP ile yapmak istedi. Ancak MHP’yi iyi analiz etmeden yapılmak istenen bu operasyon AK Parti açısından hiç beklenmeyen bir reaksiyona dönüştü. Hemen hemen her dönem, Meclisteki grubu ile AK Partiye destek veren MHP, bir anda, adeta tam ortasına bomba düşmüş gibi dağılıverdi. Bu dağılmanın nedenleri ve sonuçları başlı başına incelenmesi gereken adeta siyasi bir derstir. Bu dağılma birçok bölünme yerine, partiden kopan büyük parçanın yeni bir örgütlenmeye gitmesi ile sonuçlandı ki, bu parça tam muhalefet kimliği ile ve iktidara yürüme gayreti ile ülkücü camianın dışında kalan diğer milliyetçi unsurları da bünyesinde toplayarak ve Milliyetçilik esasında koyu bir muhafazakârlıkla değil ama Türk geleneklerine uygun bir yapı ile siyasi çizgisini oluşturdu ve kısa zamanda oldukça büyük bir potansiyele sahip oldu.

Bu durum bir diğer uyuyan devi harekete geçirdi. AK Parti'nin kuruluşundan bugüne kadar ana kadrosunu oluşturan Milli Görüş hareketine, hareketin neredeyse başlangıcından bu yana gönül vermiş Temel Karamollaoğlu’nun Saadet Partisi yeniden sahip çıktı. Bu çok da garipsenecek bir durum değildir. Kökü Milli Selamet Partisi olan ve rahmetli Necmettin Erbakan hocanın mücadelesi ile devam eden Fazilet-Refah Partisi'nin en son aldığı isim olan Saadet ve Erbakan Hocanın öğrencilerinin bu hareketi başlatması doğal bir sonuç olarak ortaya çıktı ve oldukça da etkili oldu ve ses getirdi. Özellikle Başkanlık seçimi yarışında çatı aday çıkartmak yerine kendi adayı ile seçimlere gireceği artık kesinleşmeye başlayan Saadet Partisi AK Parti içerisinde en çok sıkıntı yaratan parti konumundadır. Yıllardır baraj sorununa rağmen yüzde 2,5 civarındaki oyunu koruyan Saadet Partisi'nin seçmeninin, baraj sorunu kalmadığında alacağı tavır, AK Partinin lehine olmayacaktır.

Bil ki: tarih ilmi, milletler ve kavimlerin birbirinden nakil ve rivayet edegelmekte oldukları ilimlerdendir. Tarih öğrenmek için atlara üzengiler ve develere semerler bağlanarak (binek hayvanlara binerek) seferler ihtiyar olunur. Halk ve hiç bir şeye önem vermeyen gafiller bile tarih öğrenmek isterler. Hükümdarlar ve Yemen hükümdarları olan Kayl’ler, tarih öğrenmek için birbirleriyle yarış ederler. Onu anlamak hususunda bilginler ve cahiller birbirine denktir. (İBNİ HALDUN)

Gelinen son aşamada siyasette alışılmış AK Parti, CHP ve diğerleri çizgisi artık yerini yeni bir siyasal ortama bırakmıştır. Saadet Partisi'nin yarışa katılması, İYİ Parti'nin ise güncel siyasete iyice ağırlığını koyması ile 5 partinin Başkanlık yarışına girmesi oyların dağılımında yeni bir dönemi başlatacaktır.

Yapılan kamuoyu araştırmalarının sonuçları elbette gündelik gelişmeleri takip etmek açısından son derece önemlidir. Ancak artık saat saat değişen siyasi bir iklimde yapılan araştırmalar neredeyse bırakın bitilip sonuçları yayınlandıktan sonrasını daha saha araştırması esnasında bile geçerliliğini yitirmektedir. Uzun yıllardır kamuoyu araştırmaları ile uğraşan birisi olarak kesinlikle şunu söyleyebilirim, şu günlerde yayınlanan bütün araştırma sonuçları sadece manipülatif etki yaratmak içindir. Tüm partiler adaylarını belirledikten ve bunu YSK’ya bildirdikten sonra ancak sahaya çıkılabilir. Yoksa daha aday belli değilken kim kimle nasıl bir ittifak yapacak, bu ittifak hangi seçim için gerçekleşecek belli değilken “yaptığımız saha araştırmalarının sonucunda” diye başlayan her konuşma sadece boş laftan ibarettir.

Şu anda sağlıklı bir tahmin yapmanın tek yolu geçmiş seçim sonuçlarını ortaya koyarak, o da en fazla bir varsayım düzeyinde tahminlerde bulunabilmektir. Bundan ötesi de şu anda mümkün değildir.

24 Haziran 2018 tarihinde yapılacak iki seçim vardır; biri Başkanlık diğeri ise Parlamento seçimleri. Şu anda odaklanılan Başkanlık seçimleridir. Bir kısım Cumhurbaşkanlığı dese de 2017 yılında yapılan referandum sonucu, seçilecek olan kişinin taşıyacağı sıfat Başkan’dır.

Başkan adayları aynı zamanda bir partinin adayı olacak, 100.000 imzayı toplayan biri olursa bağımsız olarak da aday olabilir, ancak şu ana kadar böyle bir isim ortaya çıkmamıştır, bu nedenle doğrudan partiler üzerinden gideceğiz.

AK Parti'nin son seçimlerdeki oyu yüzde 49,5 olarak, Cumhur ittifakı olarak anılan birliğin diğer partilerinden MHP’nin oyu yüzde 11,9, BBP’nin oyu ise yüzde 0,5 olarak gerçekleşmiştir. Bu şekilde bakıldığında ittifak oylarının toplamı yaklaşık yüzde 62’dir. Ancak 2017 Referandumunda Cumhur ittifakı yüzde 51 civarında bir oy alarak, alması tahmin edilen oyun 11 puan altında kalmıştır.

Gerçekte 7 Haziran ve 1 Kasım seçim sonuçları Evet ittifakının tabanı hakkında da bir fikir vermektedir. Yani AK Parti yüzde 49,5 oyunun üzerine sadece 2 puanlık bir artış getirmiştir. Bu oyların yaklaşık yüzde 12’si MHP, HDP ve diğer partilere ait oylardır. Yani AK Parti gerçekte 1 Kasım’da bir Pirus zaferi yaşamıştır. Kazanmıştır evet, ancak çok şey kaybederek.

Çözümleme gücü, bildiğimiz beceriklilikle karıştırılmamalıdır; gerçi çözümleyici ister istemez becerikli bir kimsedir, ama becerikli kimselerin hepsi çözümleme yapamazlar. Kuruculuk ya da birleştiricilik gücü diye adlandırılan ve bilginlerin (bence yanlış olarak) ayrı bir organdan geldiğine inandıkları, ilkel bir yetenek sandıkları beceriklilik, kafası işlemeyen, aptal denilebilecek kimselerde de sık sık görülen bir şeydir; o kadar ki, insan düşüncesi üzerine eser veren yazarların aşağı yukarı hepsi bu gerçeğin farkına varmışlardır. Çözümleme gücü ile beceriklilik arasındaki uzaklık, çeşitli hayalleri kafaya toplama gücü ile bunlardan yeni bir hayal yaratabilme gücü arasındaki uzaklıktan bile fazladır; ama büyük bir benzerlikleri de var. Gerçekten, becerikli kimseler kafası hep hayallerle dolup taşan kimselerdir; yaratma gücü olanlar ise birer çözümleyiciden başka bir şey değillerdir. (Edgar Allan POE)

Bugünkü siyasi durum o günden kendini ortaya koymuştur. CHP yüzde 25 olan oyunu sabit tutmuş, varsayımsal olarak MHP kökenli yaklaşık yüzde 11’lik Ülkücü-Milliyetçi, sonrasında ise DYP-DP kısaca AP kökenli yaklaşık yüzde 5’lik bir grubun katılımı ile İYİ Parti referandum sürecinde en güçlü ikinci parti konumuna gelmiştir.

İYİ Parti'ye gelen Ülkücü-Milliyetçi oyların adresi bellidir. Peki yaklaşık yüzde 5’lik demokrat seçmen nereden geldi? Bu grubun kendi oyu yüzde 0,8 civarındadır. CHP kendi oyunu korumuştur, bu durumda kalan tek adres AK Parti olmaktadır. Yani AK Parti İYİ Parti karşısında % 5 civarında bir oy kaybı yaşamıştır. Peki bir yıl önce Saadet Partisi bu kadar etkin bir siyaset yürütseydi sonuç ne olurdu? Bunun cevabını vermek elbette son derece güç, ancak kesinlikle bu oran da 5 puan civarında olurdu.

Gelinen noktada geçmiş tecrübelerin ışığında CHP de az da olsa bir oy kaybı yaşanacaktır, özellikle CHP’nin içindeki Egeli demokratlar kendilerini daha iyi ifade edebileceklerini düşündüğü İYİ Parti'ye doğru meyledeceklerdir. Bu oran 2-3 puan gibi düşük bir oran olsa da İYİ Partiye bir katkı sağlayacaktır. Buna karşılık bu 2-3 puanlık ayrılık CHP’nin demokrasi adına yapmış olduğu ataklarla seçmen tabanında karşılık bulacak ve CHP adına seçimlere katılım daha yoğun gerçekleşecektir. Bu durum belki de CHP’nin yaşadığı oy kaybını telafi edecek düzeyde dahi olabilir. Bu durumda CHP yüzde 25’lik oyunu koruyacaktır diyebiliriz. İYİ Partiye katılım ise Ege’deki bu katılımlarla sınırlı kalmayacak ve daha önce AK Partiye katılmış olan Orta Anadolu’da da karşılığını bulacak ve ANAP-DYP çizgisinde demokratlardan da ciddi bir oranda katılım gerçekleşecektir ki bu oran da yaklaşık yüzde 4-5 civarında olacaktır. Bu katılımların sandığa yansıması yüzde 24-25 aralığında gerçekleşecektir. HDP’nin oyu bellidir. yüzde 10 civarındaki oyu ile kendi adayını destekleyecek ve ikinci tur için pazarlıklar yapabilme noktasında elini sağlam tutmaya çalışacaktır.

Kaldı yüzde 40, işte bu % 40 çok önemli çünkü bu yüzde 40 tek partinin oyu değil. AK Parti-MHP-BBP ve Saadet Partisi'nin toplam oyu olarak karşımıza çıkıyor. Zaten şu anda yaşanan, -AK Partililer lütfen kusuruma bakmasın- paniğin nedeni bu. Saadet Partisi şayet Milli Görüş içerisinde son derece popüler etkili bir isimle ortaya çıkarsa bu oyların dağılımı nasıl olacak? Uykuların kaçtığı nokta tam olarak burası. Bu kadar ince hesaplar içerisinde Milli Görüş oylarına hükmedecek bir kişi -ki bu oylar 2002’den beri değişmemiş tam tersine artmıştır- yüzde 15 ile 20 arasındadır. Bu oyları Saadet Partisine doğru sürüklerse işte o zaman hiç kimsenin şu anda hayalini dahi kurmadığı bir tablo ortaya çıkar. İkinci turda iki aday olur ama bu adaylardan biri kim olur, diğeri kim olur sorusunun cevabı işte bu matematikte saklıdır.

Kısaca şu andaki kamuoyu araştırmaları biraz da temennileri yansıtıyor. Yani o yüzde 40 alır, bu yüzde 7 alır bunlar şu anda 1001 Gece Masalları, 6 Mayısa kadar 32 kısım tekmili birden muazzam bir dizi bizi bekliyor.

NOT: Bu makaleyi yaklaşık 6 gündür hazırlıyorum, sadece makalenin hazırlaması süresince olanlar dahi, önümüzde ki birkaç gün içerisinde olabileceklerin habercisi. Artık Sayın Abdullah Gül, Saadet Partisinin adayı değil. CHP’nin adayı muhtemelen Sayın Yılmaz Büyükerşen olacak ancak yaşanan şu süreçte ben dahil herkes olabilir diyebiliyorum, o kadar sürprizlere açık bir durum. Saadet Partisi'nin tavrı ne olacak, bence Sayın Karamollaoğlu aday olacak çünkü şu anda görünen en aklı başında isim o. Parlamento seçiminde İYİ Parti-Saadet Partisi ortak liste ile seçime girecek, ama Başkanlık seçiminde, her parti seçime kendi adayı ile girecek, bu durumda ortada her iki taraf içinde ittifak falan kalmayacak, Cumhur ittifakı su kaynatacak. Muhalefet partilerinin yaptığı gibi sınırları net çizemeyip, sen ayrı liste ben ayrı liste sonra alınan oyları yüzdesel dağılımının ınınısı vınınısı derken Cumhur İttifakı çatlayacak bu nedenle Parlamento seçiminde de iktidar tarafı ayrı bir çöküntü yaşayacak.

Ama bugünden şunu kesinlikle söyleyebilirim ki, ikinci turda, kalan 2 adaydan biri mutlaka seçimi kazanacak. Gerçi bu olasılık dahi tartışılır durumda Referandumda HAYIR yüzde50’den fazla olduğu halde EVET kazandı. Bu durumda kazanan, kaybeden de olabilir. Dikkatle izlemek lazım.

Bekleyip göreceğiz…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.