1. YAZARLAR

  2. Nazım PEKER

  3. Cahillik ne güzeldi (!)
Nazım PEKER

Nazım PEKER

YAD
Yazarın Tüm Yazıları >

Cahillik ne güzeldi (!)

A+A-

Bazı olumsuzlukları, medeniyet adına görünce insan ister istemez maziye bir bakıyor.

"Cehalet çok güzelmiş" diyesi geliyor. Sakın ha cahilliği övdüğümü sanmayın.

Televizyon yoktu, günlük gazete yoktu ya da her zaman erişilemezdi. Mangal başı sohbetlerimiz, radyoda 'yurttan sesler' türküleri dinlerdik! Ne güzel cahildik!

Dışarıda lapa lapa kar yağar, hava buz gibidir. Ama kerpiç odada kuzine yanar, kuzinenin közleri, demir maşa ile mangala alınırdı. Kuzinenin içinde patatesler kızarır, üzerinde çay demlenir, etrafında aile üyeleri toplanırdı.

Küflü peynirle kılan böreği yapılır, kızarmış ekmek kokusu, mutlu bir kış sabahına 'selam' derdi. Ne de mutlu cahildik.

Pastırma, sucuk lükstü. Yumurta çiftlik değil organikti. Ekmek fırından değil, mis gibi kokulu ananın ellerindendi.

Restoran nedir bilmezdik. Folluktan yumurta, tuluktan peynir, kilerden patatesten başkasına akıl erdiremezdik. Ne de şanslı cahildik.

Dışarıda kar, ayaz ve buz. İçeride kuzine, kızarmış ekmek, patates, maltız etrafında toplanmış aile üyeleri ile sevgi ortamında aydınlık bir güne 'selam' derdik. Ne de bahtiyar cahillerdik.

Çok mu yaşlıyım, öyle mi gösteriyorum?

Nereden, nasıl mı anlatıyorum?

Bir zamanların cehalet döneminden söz ediyorum!

Saban nedir bilmemiş, düven nedir sürmemiş, folluktan bir kez yumurta almamış, soba üstünde kızarmış ekmek yememiş yeni nesil elbette bunları bilmeyecek.

Haklılar da.

Caddelerin gürültüsünde, AVM'lerin kalabalık yoğunluğunda, restoranların karmaşasında oksijensiz ortamlarda hamburger ve kafelerin boğumlarında büyüyen o gençler elbette ki suçsuzdurlar.

Bu ortamları size bizler hazırladık, Cehaletimizden kurtulma hevesiyle! Oysa cehaleti, yeme içmede aradık, böyle yaparsak medeni ve kalkınmış olacağız sandık.

Dışarıda kar, evlerde kanaat ve şükür vardı. Huzur başköşemizde otururdu.

Televizyonlar yoktu, gazeteler kıttı. Elektrik değil gaz lambası vardı. Öylesine cahildik ki, keyfimiz hiç kaçmaz, neşemiz eksilmezdi.

Siz soba üzerinde portakal-limon kabuğu kokusu nedir bilir misiniz? Hiç soludunuz mu? O kokuya bizler mest olurduk. Hele bir de kestane közleniyorsa!

Masallar dinlerdik ebelerimizden, askerlik hikayeleri anlatırdı dedeler. Kendimizden geçer ta nerelere giderdik! Kimi zaman destansı bir kahraman oluverirdik hayallerimizde. Ama sevecen ve mutlu cahillerdik.

Dizilerin edepsizlikleri, siyasilerin ağız dalaşlarını görmez, bilmez ve de duymazdık. Bunların açtığı ahlak, edep, hasar ve erozyonlarını yaşamazdık.

Derin bir 'eeeehhhh' çekiyorum.

Bırakın o günlerde yediğim yemek ve yiyeceklerin tadını, kokusunu bile özleyeceğim aklıma gelmezdi.

Sebzeler tarladan, meyveler bahçeden, ekmeğimiz anadan, sızgıtımız kendi davarımızdan, yumurtamız da folluktan gelirdi.

Samimiyet, mahalle ya da köy bakkalının verdiği küçücük bir ikramda idi.

Çaylar toz, domatesler, salatalıklar hormonlu, buğdayımız GDO'lu, balımız-yoğurdumuz katkılı değildi.

Dışarıda kar vardı. İçeride ise samimiyet ve huzur! İşte o kadar cahildik.

Yabancılarla kafirler medeniyeti ve çağdaşlığı; DİŞLİ ÇARKLAR ve ONUN ÇIKARDIĞI SESLER olarak bilirken biz, kafede nargile içmek, TV'de dizi seyretmek, Mc Donalds'da hamburger yemek sandık. İşte yanıldığımız yer de tam burası idi.

Çok mu yaşlıyım! 

Hepinizi çok seviyorum. Esen kalınız...

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.