1. YAZARLAR

  2. Zeynel KOZANOĞLU

  3. Çinli ne kadar Müslüman?
Zeynel KOZANOĞLU

Zeynel KOZANOĞLU

Ortak Ses
Yazarın Tüm Yazıları >

Çinli ne kadar Müslüman?

A+A-

Televizyonlarda bir reklam dönüyor. Çin’den bardak getirmişler. Elinize aldığınızda bardak “Bismillah” diyor. Bardağı ağzınıza götürüp uzaklaştırınca da “Elhamdülillah” diyor. Bardak konuşuyor… İlk görüşümde şaşırdım “Allahın hikmetine bakın” demeye hazırlanmıştım ki, toparlandım. “Şu Çin’in hikmetine bakın” dedim.

Çin’de Müslüman dünyası için bardak üretilmiş, bardak konuşuyor. Çin’den gelen daha neler neler var. Yıllar önce hac’tan dönen bir yakınımız bize Kâbenin bir maketini getirmişti. Şöyle yumruk kadar bir kürecikti. Çin malıydı. Ucuzluk dükkânlarında “Allah”, “Muhammed” ağırlıklı pek çok levha, motif ve benzeri eşya satılıyor. Tamamı Çin malı. İki arada bir derede kaldım. Çin’lilere öfkeleneyim mi? Alkış mı tutayım?

Bir yandan bakıyorum, benim Allahıma seslenmemin önüne geçiyor. Bir şey içmeye başlayacağımda “Esirgeyen bağışlayan senin adınla başlıyorum” diyeceğim. Benim yerime bir başkası sesleniyor. Üstelik eşim ve çocuklarım için de aynı adam… Bizim Nurhan’ın mahsusçuktan torunu iki yaşında Arda’nın yerine de aynı adam konuşuyor.

Peki, kafamı kurcalayan bir ayrıntı da şu: Bu Çin keferesi madem Allah’la peygamberimizle bu kadar  ilgili… Niye Müslüman olmuyor? Madem Müslüman dünyasına bu kadar candan yardımcı. Niye kimi islam ülkelerinde kan gövdeyi götürürken Çin’li birader kulağının üstüne yatmış sadece olan biteni izliyor.

Yoksa bizim uyuşukluğumuzdan, miskinliğimizden yararlanıp sırtımızdan para kazanmaktan başka amacı bulunmayan bir dev mi Çin? Kastamonu’dan heykelcik satın aldım. Çanakkale’de Seyit Onbaşı’yı bilmem kaç okka ağırlığında mermiyi sırtlamış halinde gösteriyordu. Baktım Çin malı. Evime götürmeye utandım. 

Nasıl utanmayayım ki, 1915 kuşağı Çanakkale mucizesini yaratabilmiş. Biz o günlerden yüz yıl sonranın kuşaklarıyız ve ne yazık ki,  onların çamurdan heykelciğini yapabilmekten aciz durumdayız. Allah halimize acısın.

Bir başka konu daha… Hac mevsimi yaklaşıyor. Yine Konya’da, Kayseri’de ve benzeri kentlerde gümüş yüzük, tespih ve benzeri hediyelik eşya satışları tavan yapar. Hacca gidecek yurttaşlarımız bu eşyayı kutsal topraklara doğru yola çıkmadan önce satın alır evlerine koyarlar. Hacı olup da dönüşlerinde hoş geldin’cilerine sunarlar.

Kimi talihsizlerimiz gidemeyiveriyorlar. Olanca yüzük ve tespih ellerinde kalıyor.

Ben bundan da rahatsız oluyorum. İnsanlar haçtan gelmediğini bile bile o yüzüklere, tespihlere sırf hatır için önemliymiş gözüyle bakıyorlar. Ya herkese bu gerçek açık açık söylenebilse… Ya da o eşya gerçekten haçtan getirilebilse…

Bir de zemzem suyu konusu var. Hactan dönüşünde zemzem suyu yolda kaybolan hacımız ne yapıyor? Konukları fazlaca geldiği için kıdım kıdık kullanılan zemzem suyu tükenince sonra ne yapıyorlar? Her yıl en az yetmiş bin kişi hacca gidiyor. On beş litre zemzem suyu getirse toplamı bin ton su ediyor. Ülkemize her yıl “bin ton” zemzem suyu getirildiğinden nasıl emin olabileceğim?

Ne demek istediğime gelince… Çok açık. Hacca gidip gelmek gibi bir şerefle taçlanan insanlarımızı böyle yüzüktü, tespihti, zemzemdi açmazlarına düşmekten koruyalım. Onların bize sunabileceği en önemli hediyenin ne olabileceği üzerinde yoğunlaşalım.

Başta Peygamberimiz olmak üzere İslamın ulu kişilerinin soluk alıp verdiği, seslerinin yankılandığı, ayak izlerinin bulunduğu o güzelim topraklardan bir ceviz büyüklüğünde taş parçası yeter de artar bile. Danimarka’da benim çalışma masamın üzerinde yurdumuzun pek çok yöresinden alıp götürdüğüm pek çok mini mini taş var.

Benim bu önerim yüz yıl sonra gerçekleşir ama, bana nasıl haber verecekler?

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.