Demokratik Parlamenter Sisteme Dönüş
Seçim dönemi boyunca muhalif partilerin kullanacağı en önemli argümanlardan biri. İktidar değiştiğinde demokratik parlamenter sisteme döneceğiz sözü olacak.
Peki dönelim,
400'den fazla millet vekilinden oluşan bir iktidar kanadı olursa kolay. Meclis tasarıyı hazırlar, Başkana sunar, Başkan’da tasarıyı kabul eder ve oylanması için meclise gönderir, mecliste oylanır ve Anayasa değişikliği yapılarak, yeniden, eski sisteme geri dönülür. Ama 400 millet vekilinin oy birliği olmazsa bu sefer iş o kadar kolay değil. Öncelikle değişime ikna edilecekler, oy birliği sağlanamazsa bu sefer referanduma götürmek için gerekli sayıyı bulmak için uğraşılacak, hadi referandum kararı alındı, yine evet deyin, hayır deyin süreci başladı. Sonra bu iş döndü geldi yeni yönetimin yeterliliği tartışmalarına vesaire bir sürü tartışma ve gerginlik aylarca sürecek. Kısaca artık hiç kalmamış çok değerli bir zaman süreci bir sürü kısır konuşma, tartışma, ithamlar içinde harcanacak.
Diğer taraftan, eski sistem çok da dönülesi bir sistem midir? Bence önce bu soruya bir cevap vermek gerekiyor. 1980 sonrasında oluşturulan bu sistem, gerçekte devletin çalıştırılması üzerine değil, çalıştırılmaması üzerine temellenmiş bir sistem olarak karşımıza çıkıyor. 1970'lerde yaşanan koalisyon dönemleri 1980 darbesinin hazırlayıcısı olarak görünüyordu çünkü koalisyon dönemlerinde, partilerin, koltuk kavgası yapmaktan ülkeyi yönetmeye pek fırsatları olmuyordu ve bu durum %10 seçim barajı ile engellenmeye çalışıldı. Kısa bir süre için ANAP döneminde bu başarıldı da sonrasında 1990'larda yeniden koalisyonlar başladı, bu kez koalisyonlar seçimlerden önce bazı partilerin birleşerek ortak millet vekili listeleri hazırlamasına dönüştü (bugünkü ittifak mantığının temelleri o dönemde atıldı) ve 2002 seçimlerine kadar bu durum sürdü. 2002 seçimlerinde, mecliste kullanılan toplam oyun sadece %50'si temsil edilirken, Akparti %35 le ve 360 Milletvekili ile hükumeti kurdu. Gerçekte bu da bir koalisyon süreci idi sadece sistemin doğası gereği tersine çalıştı ve %10 barajının 2 3 puan altında kalan 6 7 parti meclise giremedi. Bu partilerden biri dahi meclise girse bütün aritmetik değişecek ve belki yine meclis içi bir koalisyon dönemi olacaktı. Bu durum, bugünkü yönetim sistemine doğru gidişi zorunlu kıldı.
Kim ne derse desin, akıllı uslu bir tek parti iktidarı olsaydı, yönetenler, Anayasal hükümler çerçevesinde, parlamento tarafından bağlayıcı kurallarla denetlenseydi, keyfi hareketler engellenip, sistemin denetleyici yapısı oluşturulsaydı, kimse bu sistemden şikayetçi olmazdı.
Bu iktidarın ülkeye verdiği en büyük zarar, tek parti iktidarının gücünü arkasına alarak ne hukuk bıraktı ne de adalet, keyfi uygulamalarla KHK’larla ülkeyi yönetmeye kalktı sonuçta geldiğimiz noktada koalisyon dönemlerini arar olduk. Gelen gideni aratırmış hesabı, şimdi olabilecek daha büyük bir faciayı engelleme adına, Başkanlık sisteminden, nasıl yaparız da parlamenter sisteme dönerizi bir hedef olarak görüyoruz.
Öncelikle gerçekçi olmak zorundayız. 25.Haziran sabahı her kim kazanırsa kazansın sonuçta kucağında bulacağı paramparça bir ülke olacak. Bu sorunları da kucağında bulacak kişi Bayan veya Bay, Sayın Başkan olacak.
Şayet bu sorunlarla karşılaşacak kişi mevcut Akparti yönetimi olmazsa, en azından birkaç hafta şansı var. Çünkü seçmen yeni seçeceği kişiye umutla oy veriyor, bu umut da yeni yönetime karşı halkta birkaç haftalık sabır göstermeyi ve beklemeyi mümkün kılıyor. Birkaç hafta içerisinde en azından temel sorunlara ki, başta Ekonomi, Dış siyaset sorunları sonrasında bekleyenleri yazmaya sayfalar yetmez acil çözümler bulması ve hiç olmazsa halktaki umudu taze tutmak adına bir kısmını uygulamaya koyması gerekiyor.
Sadece birkaç hafta içerisinde yani 30 45 60 gün içerisinde bu kadar kısa sürede çözümler gelmeye başlamazsa, mırıldanmalar, sonrasında söylenmeler, sonrasında ise ki bu süre en fazla 5 ay daha büyük tepkiler gelmeye başlar.
Peki, yeni yönetim, eski sisteme dönmek üzere acil çalışmaları başlatıp bu kısa süreyi gerekli, gereksiz bir sürü tartışma ile harcayıp aynı zamanda kendi sonunu mu hazırlayacak, yoksa bu kısa süreyi aynı zamanda tek adam olmanın gücünü de “tabi ki iyi niyetli ve yapıcı bir biçimde” kullanarak sorunlara acil çözümler bulmak için mi harcayacak.
Bence acil çözümler için harcayacak, hele ki bu gücü kullanırken arkasına meclis onayını ve gücünü alarak hareket ederse zaten sistem doğal olarak kendini yenilemeye başlayacak, yönetimsel zafiyetler hızlı bir biçimde giderilecek ve bence sistem kendini tamir edecektir.
Şu andaki gibi ilkokul sınıf başkanlığından kanarya sevenler derneği yönetimine kadar, her konuda, her konuya maydonoz olan bir başkan değil, nedeninin, niçininin hesabını meclise doğru biçimde açıklayarak ve yapmış olduğu işleri meclis denetimine sunarak yapan bir başkan modeline doğru gidiş olmalıdır. Başkan Yasama, Yürütme ve Yargı erklerinin kendi içlerinde bağımsız çalışmalarını sağlayacak mekanizmaların yeniden işlerliğini kazandırmak için gerekli adımları atacak bir sistemi hayata geçirmek zorundadır.
Bu kurumların denetimi ayrıca çok önem taşımaktadır ki, işte başkan bu konuda bir denetim mekanizması oluşturmalı ve bu kurumların kararları tartışılmazken, bu kurumlarda görev alacak olanların tarafsızlığı ve yetkinliği parlamento tarafından denetlenmelidir. Yani seçilmişler, atanmışları denetleyerek bir sınıfın yada zümrenin devlet içerisinde örgütlenerek yeniden bu ülkenin başına bela olmasını engellemelidir. Kaldı ki tüm bu mekanizmaların doğru çalıştığını denetleyen Başkan da yine bu mekanizmalar tarafından denetlenerek, hiçbir iş bir şahsın kontrolüne geçemeyecek şekilde düzenlenmelidir.
Aksi takdirde dün a grubu bugün b grubu yarın da c grubu bu sistemlere sızar sonrası ise bizim yıllarca tartışacağız acılara neden olur.
Kısaca bu sistem değişmeli ancak eski sistem olacak diye de kendimizi çok da şartlamamamız lazım. Zaten kalmayan zamanımızı da bu tür uzun ve gereksiz tartışmalarla harcamadan, bir an önce çöken sistemi ayağa kaldırmaya ayırmalıyız.
Unutmayalım ki bugün bu sistemi tartışıyorsak nedeni eski sistemdir.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.