Depreme dair notlar...
Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem beklenmeyen bir olay değildi. Bu bölgede yakın zamanda büyük bir deprem olacağını Prof. Dr. Naci Görür başta olmak üzere çok sayıda yerbilimci önceden bildirmişti.
Bundan devletin “Afet ve Acil Durum Yönetimi” için kurduğu AFAD adlı kuruluşun da elbette bilgisi vardı. Zaten bu konuda AFAD, 9-11 Ekim 2019’da, büyükçe bir de tatbikat yapmış. Tam bir isabetle Kahramanmaraş Pazarcık merkezli ve 7,5 büyüklüğünde bir deprem olacağı ve 7 ili etkileyeceği varsayımıyla yapılan tatbikata 1413 personel katılmış. Tatbikatı bizzat İçişleri Bakanı S. Soylu yönetmiş.
AFAD’ın bu bilgiye sahip olması ve tatbikat yapmış olması çok iyi bir şey. Fakat “tatbikat senaryosu büyük ölçüde doğru olmasına rağmen uygulamada neden başarılı olunamadı?” sorusunun cevabını bulmak önemli.
Akla ilk gelen sebepleri sıralayalım:
1- AKP hükümetlerinin hemen her kurumda olduğu gibi AFAD'da da görevi ehil olana değil "bizden" olana verdiğini öğrendik. Afetl
Güvenlik üzerine tek bir makale bile okumadan İçişleri Bakanı olan Süleyman Soylu gibi,
Ekonomi tahsili olmadan Maliye ve Hazine Bakanı olan Nureddin Nebati gibi,
Merkez Bankası tecrübesi olmadan T.C. Merkez Bankası Başkanı olan Şahap Kavcıoğlu gibi,
Vakıfbank Yönetim Kurulu Yönetim Kurulu üyesi olan milli güreşçi Hamza Yerlikaya ve daha niceleri gibi bir siyasi tercihle görevlendirilmiş.
Genel Müdürü böyle seçildiğine göre muhtemelen alt kadro da benzer kritere göre seçilmiştir diye düşünüyorum.
2- AFAD resmi internet sitesinde "Afete Hazır Türkiye Projesi" sloganıyla; Bireyden başlayarak toplumun tüm kesimini, afetlerin ilk 72 saatine hazırlıklı olmaları için afete hazırlamak görevini üstlendiğini yazıyor.
AFAD ve sıralı amirleri olan İçişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı muhtemelen ilk anda yıkılan bina sayısının bu boyutta olacağını öngöremediler. (Oysaki 10 ilde toplam 294 bin konuta imar affı getirdiklerini bizzat CB Erdoğan “müjdelemişti.”) Son yıllarda yapılan kamu binaları ve yüksek binaların bile yıkılacağını öngörememiş olabilirler. AFAD’ın imkân ve kabiliyetlerinin alanın tamamında müdahaleye yeteceğini zannetmiş olabilirler. Belki bu yüzden, belki de asker fobisinden Türk Silahlı Kuvvetlerini arama, kurtarma, lojistik destek ve güvenlik için kullanmak istemediler.
Oysa ilk gelen bilgilerle depremin büyüklüğü karşısında AFAD’ın yetersiz kalacağını gören bilim insanları ve AKUT’un kurucusu Nasuh Mahruki gibi uzmanlar ilk andan itibaren askerin sahaya inmesi gerektiğini ısrarla vurguladılar.
İlk 48 saat hiç iyi kullanılamadı. Kamuoyu baskısıyla 2. gün çok az asker sahaya girdi. Sayı gittikçe artırılmasına rağmen 7. günde dahi asker sahada görünür değil.
KKK'lığı birliklerinin EMASYA (Emniyet-
EMASYA Protokolü, askerin olağanüstü olaylara müdahalesine dönük bir düzenlemeydi. TSK teşkilât ve malzemeleri ile her an göreve hazırdı. Bir saat içinde kışladan çıkmaya hazır olurlardı. Yapılacak görevlere yönelik planları vardı.
TSK’nın EMASYA ve DAFYAR görevi korunsaydı, ilk 8 saat içerisinde 10 il ve ilçelerinde binlerce soğuk iklim çadırı kurulur, seyyar mutfaklar işletilir, seyyar hastaneler ve revirler kurulur, çok sayıda personel ile arama ve kurtarma çalışmalarına başlanılmış olurdu.
AKP hükümeti tarafından Emasya Protokolü 2010 yılında iptal edilerek bu görev TSK’dan alındı ve AFAD’a verildi. Yani artık TSK afet olunca kendiliğinden müdahale edemezdi. Çünkü yasal olarak böyle bir görevi yoktu. Görevi olmadığı için hazır da değildi. Bu görevin gereği olarak daha önce yapmakta olduğu gibi eğitimler yapmamış, teçhizat stoklamamış, tatbikat yapmamıştı. Böylece bu büyük güçten depremde yeterince yararlanamadık.
3- Bu depremde Kızılay da eskisi gibi etkili olamadı. Çünkü onun da görevleri AFAD’a devredilmişti. Devletten dev ihaleler alan ünlü müteahhit firmalarının iş makinesi parkından yararlanılmadı.
4- Ordunun elinde bulunan İHA’lar ve helikopterler vasıtasıyla açık ve kapalı olan yollar, yıkılan hastane vd kamu binaları belirlenip, yardıma gelen araçların en kısa yoldan doğru hedeflere yönlendirilmesi yapılabilirdi. Kritik bölgelere havadan ulaşım sağlanabilirdi. Bunlar da yapılamadı.
Devletteki bu aksaklıklara rağmen, Türk milletinin millet olma bilinci şahlanışa geçti. Ülkenin her yerinden binlerce TIR dolusu ayni ve milyarlarca liralık nakdi yardımlar yağmaya başladı. Muhteşem bir duygudaşlık yaşanmakta.
Ancak bu yardımların da sadece AFAD eliyle dağıtılabileceği gerekçesiyle, birçok belediye ve STK’nın yardım TIR’larına AFAD el koydu. Yardımların bir kısmı heba edildi veya vatandaşa geç ulaştı.
* * *
ÇİRKİN OLAYLAR
Deprem sonrası, az da olsa, çirkin olaylar da yaşandı.
Kahramanmaraş’a yardım için giden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na eski AKP Kahramanmaraş Milletvekili Nursel Reyhanlıoğlu’nun hezeyanları çok çirkin bir iz bıraktı. Şehrine yardım için gelen, ülkemizin en büyük imkanlara sahip belediyesinin başkanına teşekkür edeceği yerde “İngiliz uşağı, sen buraya gelemezsin. Devlet burada” diye feryat figan bağırdı. İlginç olan şu ki o sıralarda devletimizin davetiyle 77 kişilik İngiliz ekibi K. Maraş’ta arama kurtarma çalışması yapıyordu. Bu kadın milletvekilinin İstanbul Belediye Başkanı'nın da devlet organizasyonunun bir parçası olduğunu bilmemesi ayrı bir ayıptı.
Bir milletvekilinin seçilmiş bir belediye başkanına böylesine bir kin ve nefret içinde olması ve “İngiliz uşaklığıyla” suçlaması, toplumun bir kesiminin nasıl bir nefret ve şartlanmışlık içine sokulduğunu gösteren korkunç bir örnekti.
CHP’li Belediyelerin gönderdiği yardım TIR’larının afişini "Muğla Valiliği" olarak değiştirdiler. Menemen’de Kızılay’ın gönderdiği yardım TIR’ının afişini indirip "AKP İlçe Başkanlığı" afişi asarak önünde resim çektirdiler.
Ahlak, edep ve haya kavramlarını unutanlardan utandık...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.