Devlet, halk ve güven...
“Devlet nedir?” diye sorduğunuzda farklı toplumlardan farklı yanıtlar alırsınız. “Devlete gerek yok” diyenlerden “devlet olmazsa olmazdır” diyenlere kadar geniş bir yanıtlar yelpazesi vardır. Türk toplumunun çoğunluğu için devlet sadece gerekli değil, aynı zamanda kutsaldır.
Devletin değerini belirleyen temel neden, ona sahip olmak için ödenen bedeldir. Kurulan tüm Türk devletleri şehit kanları üzerinde yükselmiştir. O nedenle Türk toplumuyla devleti arasında adeta bir kan bağı vardır.
Türkler için devlet “babadır”. Baba güvenin, sahiplenmenin ve korumanın sembolüdür. Babalarımızla genelde güvene dayalı ve biraz mesafeli bir ilişkimiz vardır. Aynı ilişkiyi devletle de kurarız. Bu değer ve ilişki sisteminde “güven” zedelenmemesi gereken temel kavramdır.
Salgının başladığı günden beri iktidarın yanlış karar ve adımları devletle millet arasındaki güven bağını yıprattı. Bindiğim bir taksinin sürücüsü; “bu millet devletine 2000 yıldır bakıyor, devlet halkına 4 ay bakamadı” dedi. Doğru ya da yanlış, halkın algısı bu. Haksız da değil insanlar. Hayat eve sığıyor ama kiralar, faturalar, taksitler de ödenmek durumunda. Borçlu da halk alacaklı da. Devletin mal sahibi ile kiracıyı birbirine düşürmeden, iki tarafı da mağdur etmeden sorunu çözmesi gerekirdi, çözemedi.
“Beş maske” meselesi yüzyılın skandalıydı.
Asıl dikkatinizi çekmek istediğim nokta son günlerde moda olan “vaka-hasta” ayrımı. Bilimsel hiçbir karşılığı yok. İktidarın PR aygıtı ve güven anıtı haline gelen sağlık bakanı, bir belgenin açıklanmasıyla bilimsel anlamda gülünç duruma düştü. Turkuaz tablodaki veriyle açıklanan belgedeki veri arasında 20 kat fark vardı. Bakan konuyu ulusal çıkarlara bağlamaya çalıştı, battıkça battı…
Bir kişinin korona pozitif çıkması, o insanın virüsü herkese bulaştırabileceği anlamına gelir. Semptom gösterenler tedavi altına (ki ilaç yok), göstermeyenler zorunlu karantinaya alınmalıdır.
Bugün değerli dostum ve ağabeyim Ömer Lütfü Özenç’in yaptığı bir paylaşım; Trafik polisi bir aracı durduruyor ve alkol testi yapıyor, sarhoşluk belirtisi göstermeyen bir sürücü 55 promil alkollü çıkıyor ve ceza yiyor, aracı bağlanıp ehliyetine el konuluyor. Sağlık Bakanımızın mantığına göre bu sürücüye ceza uygulanmaması gerekiyor.
Herkes her şeyin farkında.
Hiçbir iktidar bir devleti sonsuza kadar yönetemez. Liderler de partiler de gelip geçer, Önemli olan devletle halk arasındaki güven bağını zedelememektir. Devlet var olmak için millete, millet var olmak için devlete ihtiyaç duyar. Bu karşılıklı ilişkide devlet milletten vergi gelirleri, askerlik hizmeti ve birçok katkı beklerken millet de devletinden adil ve başarılı bir yönetim talep eder.
Benim devletim güçlü olsun, şartlar ne olursa olsun bana doğruları söylesin, gereken vergiyi de benden tahsil etsin. Ama halkına 4 ay bakamayan, 5 maske dağıtamayan, vaka sayıları konusunda doğruları söylemeyen sistemin vebalini devlete değil, iktidara yüklerim. İktidarlar değil, devlet kalıcıdır!
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.