Dindarlığın sosyal etkileri
Bütün dinlerin oluşturmaya çalıştıkları bir sosyal hayat yapısı vardır. Ve bu yapı temelde ahlak kavramıyla ilişkilidir. Din ve ahlak birbiriyle iç içe girmiş olguları taşır. Dinli veya dindar deyince aklımıza ilk gelen o kişinin veya toplumun üst seviyede ahlaklı olduğudur.
Bu ahlak: Akıl, vicdan, sezgi gibi kaynakların ötesinde; metafizik dürtüleri de ihtiva ettiğinden, insanlar üzerinde daha etkilidir.
Dindar, ahlaki değerlere sahip olmayı ve yaşantısına yansıtmayı, topluma uyumdan öte, İlahi iradeye uygunluk ve ahiret hayatı için önemser.
Toplumun kabul ettiği iyi hasletleri yapma isteği, ahiret için sevap kazanma ve cennete gitme güdüleri üzerine kuruludur.
Bu iyi hasletler: Adalet, doğruluk, vazife anlayışı, şefkat, yardımlaşma, iyilik, kabul görmüş adet ve töreler, hakkına özen, büyüklere hürmet, küçüklere sevgi, vatan-millet bağlılığı, ırkçılık yapmama, üstünlük taslamama, başkalarını hor görmeme gibi değerlerdir. Bu değerler, bütün İlahi dinlerde olmakla beraber; dinsiz veya İlahi olmayan dinli toplumlarda da vardır. Bu sonuç ahlaki değerlerin, yaratılış fıtratında olduğunu göstermektedir.
Ahlaki değerlerin fertte ve toplumlarda bozulması, dinî öğretilerin yeterince ve toplumların anlayacağı şekilde kavranmaması yanında; kanunların yeterli ve adaletli uygulanmaması yüzündendir. Toplumlarda mesuliyet duygusunun azalması, bana ne? Vurdumduymazlığı neticesi ahlaki değerler hızla erozyona uğrar.
Bunun yanında dindar insan, kanunun ulaşamadığı yerlerde bile Allah korkusu, ahiret mutluluğu beklentisiyle toplumsal kurallara uymada daha hassas olurlar.
Allah ve ahiret korkusu, dindar insanlarda kul hakkı yemede, kamu malını korumada daha özenli, dikkatli davranmaya sevk eder. Yanlış yapınca ahirette ceza çekeceği hesabını her durumda yapar. İnsanların görmediği yerlerde bile yapacağı yanlışlıkların yaratıcı tarafından bilineceğini, yarın ahirette karşısına çıkacağını bilir. Akıl, vicdan ve iradesini; İlahi otoritenin istediği doğrultuda kullanmaya gayret eder. (Nahl suresi 90.ayet. Al-i İmran 114.ayet)
Bu bakımdan dindar toplumlarda sosyal kontrol mekanizması daha güçlüdür. Kanunlar karşısında alacağı ceza yanında, günah işleyeceğinin de farkında olduğundan; suç işleme oranı azdır.
Dini ve manevi yönü güçlü insanların; yardımlaşmada, hayır kurumlarına daha cömert, hasta bakımlarında daha sevecen ve nazik, kibar oldukları tespit edilmiştir.
Dindar toplumlarda aile yapısı daha güçlüdür. Boşanma oranı azdır. Aile içi bağlılık sevgi, saygı bağları yüksektir. Yaşlı büyüklerine, yetimlerine, kimsesiz kalanlara bakmak sıradan bir görev gibidir. Dindar kimse gerçek muhtaçları severek bakar, karşılığı Allah’tan bekler. Yorulduğunda ve zorlandığında ‘’öf’’ bile demez.
Dindar insan, çevresiyle sevgi temelli ilişkiler kurmaya çalışır. Sevmek ve sevilmek su ve yemek gibi, hava gibi tabii bir ihtiyaçtır. Sevgi ile büyüyen çocuklar, topluma daha iyi uyum sağlarlar. Her şartta hayata tutunmanın yollarını arar. Hayata atıldığında o da çevresini sevgiyle besler. İşini severek yapar, kamu görevlerini angarya olarak görmez. Başkasının işini yaparken, kendi işi gibi yapmaya çalışır. Kendisine yapılmasını istemediğini, başkasına yapamaz. İnancının öyle emrettiğini bilir.
Dindar insan sevgiyi, insanların yanında diğer canlılara;(hayvanlara, bitkilere) doğaya da gösterir. Varlığını onların varlığına bağlı olduğunu bilir.
Dindar insan kısaca Yunus’un dediği gibi, "Yaratılanı sever, yaratandan dolayı."
Dindar insan güçlüklerle, hastalıklarla mücadelede daha dayanıklıdır. Zorlandığı durumlarda, tevekküle inanır, rahatlar. İsyan etmeyi düşünmez. Umut kapılarının kapanmadığını bilir. İlahi gücü her daim yanında hisseder. Dindar, Bakara 216. Ayeti bilir. Ayet: "Sizin hayır sandığınız da şer, şer sandığınız şeyde hayır vardır. Allah bilir, siz bilemezsiniz." dediği için rahattır. Allah’ın kullarına hayır vereceği inancındadır.
Dindar, çaresizlikler karşısında daha dirençlidir. Dindarlar arasında intihar olayları yok denecek kadar azdır. İntihar sonucu hem maktul hem de katil (kendini öldürme) olacağını bilir. Kendini öldürme, başkasını öldürme gibi büyük suçlardandır.
Mücadelede güçsüzlük gösteren insanların dine sarılmaları, İlahi güce daha çok ihtiyaç duymalarındandır.
Dindarlarda ruh sağlığı hastalıkları az görülür. Metafizik konusunda kendini zorlayanlarda ise tersi olur. O bakımdan gerçek dindar, aklını belli yere kadar zorlar. Gerisini yaratıcıya bırakır.
Okuyucularım çevrelerine baktıklarında görünüş olarak dini ritüelleri uygulayan Müslümanların yaptıkları yanlışları görünce din bu mu, Dindarlık bu mu? sorularını sormakta haklıdır. Çevrenizde gördüğünüz yanlıştaki Müslümanlar, dindar değil dinci dediğimiz dinden geçinenlerdir. Dini menfaatleri için eğip-bükerek satanlardır. Allah ile aldatanlardır. Görünüş Müslümanlarıdır.
Allah Maun suresinde bu tür Müslümanlar için, ‘’Dini yalanlayanlar’’, "Vay onların haline", "Onlar riyakardırlar." diyerek lanetlemektedir. Bizlerde, Allah’ın lanetlediği bu tiplerden uzak durmalıyız.
Dindar, Zümer 36. Ayeti de bilir. "Allah kuluna kâfi değil mi?"
Ben yukarıda halis dindarları anlattım. Az sayıda da olsa, tanıdıklarımızda bu hasletleri görürsünüz. Selam ve dua ile...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.