1. YAZARLAR

  2. Yaşar KARNAP

  3. Dünden bugüne Türk futbolu
Yaşar KARNAP

Yaşar KARNAP

Ortakses
Yazarın Tüm Yazıları >

Dünden bugüne Türk futbolu

A+A-

Akşam işten geldim yorgunluk çayımı içtim. Uzun yıllardır televizyon izlemediğim için gündemi internetteki haber sitelerinden takip ediyorum. Yine iç açıcı bir şeyler olmadığını görünce Ortakeses’e yeni yazımı yazma fikriyle bir şeyler karalamaya başladım. Bu sırada sevdiğim bir arkadaşım telefonla aradı. Sohbet esnasında, Fatih Terim’in 3 maç daha ceza aldığını, toplam cezasının 10 maça çıktığını söyledi. 3 Temmuz 2011 tarihinde ortaya çıkan şike sürecinden bu yana futbolla alakamı kesmiştim. Fakat, son oynanan Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde çıkan olaylar ve sonrasında yaşananlar, Fatih Terim’in aldığı ceza bir anda beni eskilere götürdü.

Futbolla tanışmam, pazar günlerimizin tek eğlencesi olan radyodan maç dinlemekle olmuştu. İki ağabeyimden biri Fenerbahçeli diğeri ise Beşiktaşlıydı. Hangi takımı tutsam, acaba başka takım mı tutsam diye düşünürken babama hangi takımı tutuyorsun diye sordum. Babam da milli takım deyince kararsızlığım daha da arttı. Neyse ki bu süreç uzun sürmedi ve 1974 yılında Trabzonspor (o zamanki adıyla) 1. lige yükseldi . Trabzonlu olmam sebebiyle, ağabeylerim gibi ben de Trabzonspor’u tutmaya başladım. Unutmuyorum, ilk gittiğim maç 1-0 kazandığımız Trabzonspor- Zonguldakspor maçı olmuştu. Yıllar yılları kovaladı İstanbul’a yerleştik. Trabzonspor’un maçlarını Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe takımlarıyla oynadıkları dışında izleyemez olmuştum. Her takımdan arkadaşlarım vardı ve beraber maçlara giderdik. Bazen onlar Trabzonspor tribünlerine gelirdi bazen ben rakip takımının tribünlerine giderdim. Birbirimizi kızdırırdık şakalaşırdık ama asla kavga etmezdik. Hiç unutmadığım bir anım var sizinle de paylaşmak isterim.

Fenerbahçe, Trabzonspor’u uzun yıllar yenememişti. Şükrü Saracoğlu stadı yeni açılmış mahalledeki Galatasaraylısı Fenerlisi Beşiktaşlısı hep birlikte maça gitmiştik ve o maçta Fenerbahçe Trabzonsporu 4-1 yendi. Ertesi gün gazeteler manşetlerini, büyük puntolarla “Şenol çimleri yoldu” diye atmışlardı. Maç bitti olay denen bir şey olmadı. Skor sahada kaldı.Bizlere kalan güzel bir futbol ve atılan 5 güzel gol olmuştu.

Futbol o zamanlar amatör ruhla ahlaklı oynanırdı. Sporcular, ATATÜRK’ün dediği gibi “Ben sporcunun zeki çevik ve ahlaklısını severim” tanımına uygundu. Günümüz futbolu ise, sermayenin eline geçtiği için bozulması ve seviyesini düşürmesi kaçınılmazdı. 80 ihtilali sonrası ülke yeniden dizayn edilirken futbol da nasibini aldı. Liberal ekonomi dendi, sınırlar kalktı dendi kulüplerin içerisine kendi cebini düşünen başkanlar, yöneticiler geldi kulüpleri çılgınca para harcamaya yönlendirdi, şahsi çıkarları için taraftarları ayrıştırdı bunu yaparken de medyayı kullandı. 1990'lı yılların ortalarında başlayan sporda şiddet olayları gün geçtikçe artarak devam etti. Bugün gelinen nokta da taraftarlar birbirleriyle neredeyse kanlı bıçaklı düşman oldu. Galatasaray ve  Trabzonspor, Fenerbahçe ile kavgalı Anadolu takımları birbiri ile kavgalı. Tıpkı siyasette olduğu gibi, parti başkanları nasıl birbiri ile kavgalı gözüküp arka tarafta dostane ilişkilerle kendi geleceklerini garanti altına alıyorlarsa, kulüp yöneticileri de aynı durumda. Burada kandırılan iyi niyeti ve sevgisi sömürülen takım taraftarları oluyor ve bunun bile farkında olan kaç kişiyiz acaba?

Sporcu centilmendir, ahlaklıdır, saygılıdır, hoşgörülüdür ve empati yapma yeteneği vardır diye yıllarca inandık. Bu düşüncemiz elbette boşuna değildi. Taçsız kral Metin Oktay, Lefter Küçükandonyadis, Hakkı Yeten, Şeref Görkey, Cemil Turan, Ali Kemal Denizci, Şenol Güneş ve daha niceleri bizlere sporun ahlaklı bir meslek olduğunu gösterdi hepsine ayrı ayrı şükranlarımı sunarım. Gel gör ki bugün günümüz sporcuları birer fitili çekilmiş bomba halini aldı. Şahsen televizyonların olmadığı radyodan dinlediğim maçların ruhunu o kadar özlüyorum ki, gençlerin o güzel maç ruhuyla tanışmasını isterdim. Futbol 3 neticeli bir oyundur. Futbolcular bu oyunu sahneler, biz taraftarlar izler, gazeteciler de olumlu ya da olumsuz eleştirirler. Bu mantalitenin geri gelmesi gerekiyor. Birilerine ceza vermekle bu işler sağlık çözüme ulaşmaz. Hiçbir suç tabi ki cezasız kalmamalı. Bizim önceliğimiz suçlu yaratmak yerine suçu önleyici tedbirleri almak olmalıdır. Fatih Terim’e 10 maç ceza versen ne olacak ki yarın aynı şeyi bir başka hoca yapacak, bir başka başkan yapacak veyahut bir başka futbolcu yapacak. Bizim tek yapmamız gereken şey, sevgiyi ve saygıyı malzemecisinden taraftarına kadar herkese öğretmek ve öncelik haline getirmektir. Rekabetin, rakip olmadan yapılamayacağını dolayısıyla rakibe saygı duyulması gerektiğini en önemlisi futbolun bir savaş oyunu değil bir spor olduğunu bilmemizin zamanı geldi geçiyor. Kurtuluş savaşında ki gibi sporun birleştirici ruhunu canlandırarak, yeniden tek yürek olmak dileğiyle..

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum