Kendilerini eleştirebilenler, kendileri ile yüzleşebilenler, kibir olmayanlar, üstünlük taslamayanlar ve kendi değerlerini sorgulamaktan korkmayanların dünyasını hayal etmek bile güzeldir. 

Genel de sosyalleşmeye, yani yüz yüze iletişime önem verilmesi gerekse de, sanal ortamlarda konuşulacak ve paylaşılacak daha çok şey vardır. Hani başlıktaki o iki kelime varya... Ben, benim ve hepimizin dünyasından konuşmak istiyorum. Doyumsuzluklar ve amaçsızlıklarla kendi egosunu tatmin etmek için, pervazsızca davranışların kendilerini sürükleyeyeceği uçurumdan haberdar olmayanların dünyası.

Hele hele, toplumsal değerleri geleceğe taşıyacak yeni nesillere yarayacak ve gözümüzün nuru dediğimiz çocuklarımızın, gençlerimizin ve yine kendimizin menfaatine yönelik yapılan çalışmaları, ego sahibi yetkililerin kendilerini tatmin etmemesinden beğenmemesi. Yetmiyormuş gibi, çalışanları, çalışkanları, dahileri ve ülke için yapılan güzel işleri engellemesi de cabası. 

Tarih affetmeyecekmiş. Onlar için ne fark eder. Olumsuz kişilik için yarınlar yoktur, gün vardır. Günü kurtarmak ve bozmak vardır. Başlıkta belirttiğim gibi, egoları için değerleri önemsemeyenler.

Hem normal iletişimde, hem de sanal iletişim de; eğitimli, eğitimsiz, çocuk ve gençlerin paylaştıklarına bakıyorum. Nesiller arasındaki sorgulamalar yerine yargılamaların yapılması. Eleştiri yerine küçültmeye veya başkalarından alıntılar ile slogan atılması. Fikir üretemeyen figüranlarla, başkalarının saçma fikirlerini kes yapıştırlarla gerçekmiş gibi, toplumumuza yutturmaya çalışan oyuncular. Doktora tezlerinin kes yapıştırlardan hazırlanması, bilim, teknoloji , sanat, edebiyat adına üretimin olmadığı, binlerce haksızlık ve adaletsizlikten bi haber sözde yeni toplum. Ucuz, slogancı, sahte isimli, trolü, yalanı ve iftirası bol sosyal medya platformu. 

Dün, Afganistan’da onlarca kız çocuğunu okula gidiyor diye katledenlerle; Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Mısır, Pakistan, İran ve ülkemizdeki kadınları katledenler ile Kudüs’ü kana bulayanların kişiliği birbirine o kadar benziyor ki. Adları üzerinde... Acımasız, amaçsız, bağımlı, uyuşturulmuş cahil beyinlerin sahibi, siyonistlerce kiralanmış, kadın, insan, barış ve vatan hainleri taşeron KATİLLER. Sadece, stratejiler farklıdır. Sebebi ise, bulundukları ülkelerin güvenliği, kargaşası ve otorite boşluğu. Ortadoğu’da otorite boşluğu bulunan ülkelerdeki örgütsel ve bireysel ruh hastası katiller, ülkemizdeki birlik ve güvenlikten korkmamış olsalar, burada da örgütlenerek kitlesel katliam yapmak için fırsat beklemektedirler. Tıpkı kırk iki yıldır, Afganistan ve Ortadoğu’daki ülkelerde kan akıtan ve ülkemizde de örgütlenmeye çalışan kanlı katiller orduları gibi. 

Şu anda komşu ülkelerde ve ülkemizde yaşananları görmek; annelerin, babaların, etkili, yetkili ve ülkede yaşayan duyarlı her bireyin borcudur. 

Neden mi? 

Bir toplumu, ulusu ve devleti yok etmenin en ucuz ve uzun yolu; o toplumun değerlerini (dilini, dinini, kültürünü, ahlakını, adaletini, geleneklerini) elinden almaktır. 

“Böyle borç olur mu? Görmek ve bilmekten borç mu olur!..” diye düşünen ve konuşanlara... 

“Olur olur, bal gibi olur.”

Ülkemize sahip olma ve minnet borcumuzu bilmezsek, öylesine borçlanırız ki; dilimizi, dinimizi ve değerlerimizi kaybetmekle kalmayız!!!

Ne ego, ne EKO, ne beko, ne onlar ve ne de; onurumuz kalır...

Gerçekleri ve oynanan büyük oyunları fark edebileceğimiz, huzura, mutluluğa, ülkeye olan borçlarımızı ödeyebilmek için uğraşacağımız ve onurlu yaşayacağımız Türkiye’de, sağlıklı günler diliyorum.