Son günlerin popüler konusu "Fetö'nün siyasi ayağı"...

Oysa bütün devlete sızmaya çalışan yapıların siyasi ayağı dert edilmeli...

Fetö... PKK gibi örgütlerin yanında kimi sivil toplum yapıları da devlete sızmak ister...

Devlet demek; maddi-manevi alan açmak, güç devşirmek, istihdam alanı yaratmak demektir...

AKP iktidara gelene kadar kısmi olarak bu amaçlarında muvafakiyet gösteren legal veya illegal yapılar AKP ile birlikte artık ciddi anlamda alan açmaktan öte,yönetimde söz sahibi olmaya başladılar...

Öyle ki dönemin Başbakanı "15 Bin PKK'lı öğretmen tespit ettik" dedi ve olayın üstünü örttüler... Bize de unutturdular..

Malum..bizim ülkemizde gündem belirlemek çok kolay...Gündemi değiştirmek de...

PKK'lılara dokunmayın talimatı valilere veren Başbakan gördük...

Ve Fetö'ye ne istedin de vermedik diyenler... Devlette kadro vermeyi sıradan gören bu yapı artık Meclis aritmetiğinde de etkin olma niyetini ortaya koydu. Bütün partilerde kendine alan buldu..

Kimi parti MHP gibi sessiz sedasız temizliğini yaptı, kimi parti CHP gibi "nasılsa bize bulaşmamıştır" diyerek kafasını kuma gömdü, kimi parti de HDP gibi "düşmanımın düşmanı dostumdur" diyerek olayın dışında kalmayı tercih etti...

Ve yolun sonuna geldik...

Artık siyaset "Fetö'nün siyasi ayağının ortaya çıkartılmasına gebe"...

Peki bunu ortaya çıkarmak zor mu?..

Değil! Ancak o siyasi ayak güçlü olan partinin bütün yapısındaki taşıyıcı kolon ise işiniz zorlaşır...

Fetö; AKP ile ülkeyi birlikte yönetmeye razı, kani, kafi olmadığı için kavga başladı. Ergenekon sürecinde, 2011 Referandumunda görüldü ki birlikte yürümekten ve birbirinin arkasını temizlemekten memnun olan iki yapı biranda terazinin kefesine birinin dokunarak ayarı bozmak istemesiyle kavgaya tutuştu...

Öyle ki Fetö artık ülke yönetiminde ortak istemiyordu ve tek başına ülkeyi yönetmek isteğini AKP'ye net olarak hissettirmişti...

AKP ise ülkeye giren 500 milyar dolar civarında sıcak para, oluşan rant, boğazına kadar yolsuzluğa bulaşmış bir parti ve milletin hala güçlü teveccühünü arkasına alan bir liderin varlığı ile iktidardan vazgeçemezdi..

Vazgeçmemeliydi de... Bu saiklerle yani milletin oyu ve milletin tercihi ülkeyi yönetmeli diye biz de güçlü şekilde çatışmanın olduğu dönemde demokrasiden, siyasetten yana tavır aldık...

Legal bir yapı uhdesinde illegalite barındıran bir yapıya karşı sahiplenilmeliydi...

Çünkü kazananın A partisi değil A kişisi değil ülke olduğunu, olacağını öngörebilmekti esas olan...

Ancak milletin tercihi, teveccühü, sahiplenmesi siyaseti mazlum ya da masum yapmaz...

Fetö ile iktibası aşikar olan belediye başkanlarını görevden alıp yargı önüne çıkartmamak bile samimiyet testisinin paramparça olduğunu göstermektedir..

Şimdi atların tepişmesiyle çimenlerin ezilmesini izleyen bir millet iktidarı güçlü şekilde eski ortağıyla olan kavgada samimiyete davet etmelidir...

Samimiyetle kendi evlerinde bile yapının kolon demirleri varsa kesilmelerinden iktidar ve muktedir kaçınmamalıdır...

Görüldü ki garip gurabaya bedel ödetmekle mücadele ediyoruz diyerek toplumu ikna edemediniz... Edemiyorsunuz...

15 Temmuz'un Başbakan'ı Arınç veya Ankara'yı parsel parsel veren Gökçek pişkin pişkin ortalarda gezerken hergün gözaltına aldığınız muzavvaf askerler, mahkum ettirdiğiniz askeri öğrenciler... Şu... Bu...

Sizi başarılı kılmayacaktır... Sizin içinizdeki Fetöcüler'i örtmenize vesile olmayacak...

Bu şekilde "Bakın mücadele ettik" intibası yaratarak olayı geçiştiremeyeceksiniz...

Yani...

Keser döner sap döner gün gelir hesap döner ve bugün güçlü olmak sizi haklı yapmaz...

Allah affeder mi bilmem ama samimiyetle bu yapının siyasi ayağını ortaya çıkarmaktan imtina ederseniz millet ve devlet sizi affetmez...