Finansal raporların anlattıkları...
Halka açık şirketlerin her çeyrek sonunda açıkladıkları finansal raporları çok önemsiyoruz. Her türlü bilgi şeffaf olarak; faaliyet raporları, finansal sonuçlar ve yatırımcı sunumları şeklinde yayınlanıyor.
Ancak çoğunlukla detaylı inceleme yerine özet bilgiyi yeterli buluyoruz !
Onu da ilgili şirketler seve seve yapıyorlar ve PR amaçlı olarak sunuyorlar.
Böylece işletmenin halini finansal raporun dilinden değil, sözcüsünün dilinden anlamaya çalışıyoruz.
Peki bu şekilde gerçek performansı görebiliyor muyuz ?
Hayır, sadece tatlı tabağının içindeki olumlu rakamları izliyoruz.
Nedir bunlar ?
. Satış cirosundaki artış,
. Brüt kârdaki artış,
. VAFÖK marjının yükseldiği yeni seviye,
. Açılan yeni şubelerin sayısı,
Ve alkış!
Peki örneğin bir süpermarket zincirinin acılı tabağında neler olabiliyor?
. Esas faaliyet kârının 2 katı kadar finansman gideri,
. Sürdürülebilir faaliyetlerde vergi öncesinde yüzde 3.5 zarar,
. Yatırım harcamalarının ciroya oranı sadece yüzde 1.2 iken ,
. Brüt kâr marjı artışı 1.5 puan (tüketiciyi ilgilendiriyor),
. Fiziki büyümenin yüzde 4’e düşmesiyle öndeki rakiple açılan cirosal fark.
. Satış alanı büyümesi yüzde 4 iken, ciro artışı yüzde 28 olabiliyor.
Bu durumda enflasyon üzerinde bir büyüme görüyoruz değil mi ?
Hayır !
Temmuz ayının yıllık yüzde 16,65’lik TÜFE oranı ile kıyaslama yanıltıcı olur. Her perakendecinin kendi enflasyonunu anlık çıkartması bu günkü imkanlarla çok kolaydır. Ben bir iki perakendeciden bu konuda yardım aldım. Yıllık gıda perakendecisi enflasyonu ortalama yüzde 25 ve üstüdür. Her perakendecinin enflasyonu da farklıdır. Ortalamayı yukarı çeken de alışık olduğumuz üzere sadece gıda değil (yüzde 28) manav (yüzde 34) ve gıda dışı kategorilerdir (yüzde 52).
Yukarıda bir süpermarket zincirinin finansal tablosunu dile getirdik.
Şimdi bir de kendisini rekor ciro artışının (yüzde 38) sahibi olarak takdim eden başka bir zincirin yarı yıl finansman tablosunu okuyalım. Bu ciro artışını son bir senede açılan yüzde 14 paya sahip yeni şubeler eşliğinde yapmışlar. Demek ki yüzde 24 civarında birebir büyümesi vardır ama o da enflasyon payının altında kalmıştır. Faaliyet kârı yüzde 1.5 iken, sadece finansman gideri yüzde 3.7'dir. Vergi öncesi zarar da yüzde 2…
Bu konuda basında çıkan yorumu kelimesi kelimesine aynen aktarıyorum:
“… ‘un cirosu ilk iki çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 38 artmış. Enflasyon bu dönemde yüzde 16 civarında olduğuna göre şirketin kriz ortasında reel olarak yüzde 22 büyüdüğünü söyleyebiliriz.”
Ben de diyorum ki; perakendeci enflasyonu yüzde 16 değil yüzde 25 olduğu için, yeni açılan şubelerin katkısıyla yüzde 14’de fiziki büyüme gerçekleştiği için birebir bazda reel olarak büyüme yoktur.
Farkı gördük mü?
Finansal raporun dili vardır ama söylemediğini de bulup çıkartmak gerekir.
Şimdi de yıllardır başarısını ispat etmiş, ülkemizin gerçek bir indirim marketinin yarı yıl finansal sonuçlarına göz atalım.
Hasılat artış oranı yüzde 30.5 olmasına rağmen aynı mağazadaki hasılat artış oranının yüzde 19.7 olduğunu açıklayan tek perakendecidir. Zira aradaki yüzde 11’lik fark yeni açılan mağazalarından gelmektedir.
Brüt kâr marjı düşerken, esas faaliyet kârı artmıştır. Bunun yorumu; rekabetçi kalmak adına brüt kârını artırmamak için, gider oranını azaltarak verimlilik artışı ile esas faaliyet kârını artırmış olmasıdır. Bunu da yatırım ve finansman gelir gider sonrası düşecek olan net dönem kâr marjına önlem için yapmıştır.
Geçen yıl yüzde 4.6 olan net dönem kâr marjı bu sene yüzde 3.8’e düşmüştür.
Aynı mağazada müşteri sayısını artıramadığını ama ortalama sepet tutarını yüzde 18.4 artırdığını yatırımcı sunumunda açık açık belirtmiştir. Diğer sunumlarda bu bilgilerin yer almadığını tekrarlamalıyım.
Kimse TÜFE ile ciro artışını karşılaştırarak gönlünü ferahlatmamalı, zira zaten gıda enflasyonu yüksek olan perakendecinin gıda dışı enflasyonu da coşmuştur.
Geçen yıl “Fırsatçılar devrede” dediğim için kızanlar oldu. Bu yazının üzerinden tam bir sene geçti. Tekrar ediyorum; ülkemizde ticari ahlakın akordu iyice bozulmuştur. Döviz kuru geri geldiği halde, bir sene önce 7 TL'lik dolar kuru üzerinden fiyat açıklayan bazı tedarikçiler fiyat indirimi yapmak yerine fiyat artışlarına devam etmişlerdir. Aşağıda en düşük fiyatların yer aldığı e-ticaret kanallarından derlenen bir araştırma sonucunu takdim ediyorum.
Brandzone tarafından hazırlanan, online takip kapsamındaki ürünlerin bir yıllık (Temmuz 2018- Temmuz 2019) ortalama fiyat artış oranları karşılaştırması :
. Ağız bakım ürünleri yüzde 49,9
. Çamaşır ve bulaşık deterjanları yüzde 41,7
. Bebek bezi yüzde 40,7
. Kişisel bakım ürünleri yüzde 36,9
. Kağıt ürünleri yüzde 25,9
Bu aşırı artışların tüketiciye yüklediği külfet bir yana, perakendecinin de reel olarak kaynaklarını tüketmektedir.
Perakendeciler tedarikçi kârını denetlemek zorundadırlar. Evet serbest piyasada fiyatlar kendiliğinden oluşmalıdır. Ancak iki tarafın da mutabık kalması şartıyla.
Kategori yöneticileri makul bulmadıkları fiyat artışlarına direnmek zorundadırlar. Yoksa yukarıda gördüğümüz üzere işletme enflasyonuna göre küçülmek kaçınılmazdır. Elbette genelleme yapmıyorum ve hâlâ sıkıntıda olan tedarikçiler olduğunu biliyorum. Ancak satışları düşse de kârlarını katlayanların varlığını da üzülerek izliyoruz.
Finansal tablolar ne kadar detaylı incelenirse o kadar sağlıklı sonuçlara ulaşılır. Yoksa sadece yüksek oranlı ciro artışına bakılıp kutlama yapılır. İş ortağı gibi davranmayan tedarikçi için yapılan raf yatırımı ise arka planda kalır.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.