Fitre, zekat, veresiye defteri...
Ekonomik olarak ayakta kalmak için iktidardan umudu keseli çok oldu. Bu anlamda elde tek şey kaldı. Toplumsal dayanışma.
Bayram yaklaşırken fitre ve zekât hayrı yapacak orta halli ya da varlıklı insanların toplumun daha alt sosyoekonomik katmanında hayata tutunmaya çalışanlara destek olması özellikle salgın ve ekonomik kriz günlerinde çok değerli.
Fitre ve zekât kültürü toplumun damarlarına işlemiş harika bir anlayış. Merhametin, alçak gönüllüğün, diğerkâmlığın ete kemiğe bürünmüş hali. Reklamı yapılmaz, kimin kime kaç lira verdiği bilinmez. Usulü erkânı budur.
Günümüzde hayır kültürüne eklenen çoğu insanın bilmediği eski bir uygulama var. Orijinal adıyla “zimem defteri”, bugün yaygın adıyla “veresiye defteri”. Hayırsever rastgele bir bakkala gider, veresiye borçlarını öder, defteri alıp çıkar. Hepsini kapatmaya gücü yetmezse ödenen borçların üstü çizilir (üstü kalemle çizilmiş rakam ödendi demektir ki bu da sokak kültürümüzün yazılı olmayan ama genel kabul gören bir uygulamasıdır).
Fitre ve zekât geleceğe yönelik hayırken veresiye defteri kapatmak hem geçmişe hem de geleceğe dönük hayırdır.
Günümüzün ekonomik şartları eski dönemlere göre daha karmaşık ve daha büyük kitleleri etkilemekte. Veresiye defterini mahalle esnafları tutuyor. Zincir marketler bir lira eksik verirseniz malını satmıyor. Esnaf da genellikle üst gelir grubuna değil, orta halli gruba dahildir. Onun da borçları vardır. Kira, vergi, stopaj öderler. Mal aldıkları yerlere borçları vardır. Kendisinden alışveriş yapan yakın çevrede yaşayanları muhtardan daha iyi tanırlar. O defterlere itin kopuğun alışverişi değil, güvendikleri müşterilerin borçları kaydedilir. Bilirler ki maaşını alan, eline para geçen müşteriler gelip borç öderler. Esnafla müşteri arasında karşılıklı dayanışma vardır aslında. Esnaf var olmak için müşteriye, müşteri de parası yokken yaşamını sürdürmek için esnafa ihtiyaç duyar. Bu anlamda veresiye borçlarını silen hayırseverler hem esnafı hem vatandaşı rahatlatır.
Günümüzde sadece bakkallarda veresiye defteri yok. Eczaneler, büfeler, paket servisi yapan lokantalar vs. birçok iş kolu veresiye defteri tutuyor. Bu da beraberinde tanımı bolca yapılan küresel kapitalizmin şirketlerine yeni bir tanım daha getiriyor. “Veresiye defteri tutmayan satıcı küresel şirkettir”! Bir marangozhane patronu işçilerine yemek söylediği dükkâna “haftaya öderim” diyerek yemek getirtebilir ama ünlü pizza, hamburger şirketlerine “bir saat sonra öderim” bile deseniz ürün alamazsınız.
Belediyelerin (parti farkı gözetmeksizin), hayırseverlerin, tüzel kişiliklerin kapattığı veresiye defterleri hem esnafın hem de halkın ayakta kalmasına destek oluyor. Toplumsal yaşama çok ihtiyaç duyduğumuz günümüzde bu desteğin değeri daha da artıyor.
Bu süreçte önemli bir şeyi daha öğrenmiş olduk. Mahalle esnafımız kendi de borç altındayken müşterisine veresiye yazabiliyor. Tüketicilere düşen de özellikle yaşadığımız bugünleri unutmamak. Hangi zincir market kapısı önünde açlıktan ölseniz size bir lokma ekmek verir bilmem ama (belki kasiyer kız size bir ekmek verir ama onu da cebinden kasaya koymak zorundadır) mahalle esnafınız duruma kayıtsız kalmaz.
Belki toplumsal olarak en “kaslı” olduğumuz tarafımız yardımlaşma geleneğimiz.
Bu topraklarda yaşayan tüm orta halli/varlıklı insanları veresiye defterlerine “omuz vermeye” davet ediyorum. Esnaf yaşarsa halk, halk yaşarsa esnaf yaşar...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.