Gazeteci olmak...
Gazeteci toplumda saygınlığı olan objektif hareket eden, olayları kaynağında inceleyen, haberi yaparken mevki makam kaygısı olmayan kişidir. Zor meslektir gazetecilik, hele geçmişte çok çok daha zordu,
Nerede bu güzellikler,haberi yakalayacaksın,kendi meslektaşını atlatacaksın :) yerelde haberi yapmayı bırak en kısa zamanda ulusal’a postalayacaksın, oldukça meşakkatli iş, şayet yarı otomatik de olsa telefon bulacaksın, önce yazdıracaksın, sonrasında beni arayın diyeceksin, ankesörlü telefonun önünde asker olacaksın.
Hadi askerlik bitti haberi geçtin, dosdoğru E-5’e Uzunyol otobüsünü durduracaksın, yazdığın haberi ve çektiğin film makaralarını koyduğun zarfı otobüse verip muavini sıkı sıkıya tembihleyip harçlığını verdikten sonra, haydiii doğru PTT’ye, Yurt Haberler'i, Anadolu Ajansı'nı ara "Abi notlar ve fotoğraflar falanca seyahat firmasınca plakalı araca verildi, Topkapı’ya gelecek" deyip beklemeye geçmek,
Bunlar işin teknolojik kısımları, malum ilk haber yaptığımız dönemlerde gazeteler elle dizilirdi, sonrasında entertip denilen o mucizevi :) alet geldi ki herşey daha kolaylaştı, ancak bir haber fotoğrafı için ya Yavru Klişe'ye, ya da Vatan Klişe'nin yolunu tutardık,
Bizim zamanımızda işin en tatlı tarafı tek ayak üstünde kırk yalanımızdı :) derdimiz haberin orjinalinin sadece kendi gazetemizde çıkması idi, şimdi buradan gazeteciliğin ve matbaacılık sektörünün geçirdiği evreleri anlatıp kafanızı şişirmek istemiyorum,
Gelelim gazeteciliğin en önemli püf noktasına... Bizim zamanımızda yok muydu belki var olmaya çalışıyorlardı ancak daha büyümeden başını eziyorduk ,neydi o ”gazetecilikte ahlak”, ahlaksızlık yapanı aramızda asla barındırmuyorduk,
Bizim için “güçlü” değil “haklı” her zaman ilk planda gelirdi, kim ne yaparsa yapsın kalemimizi “eğmek” yerine “kırıyor” ancak bükmüyorduk, bedel ödemiyor muyduk? Ödüyorduk tabii... Hatta rakip gazetelerde bile olsak çoğu kez o bedeli birbirimize destek çıktığımız için ortak ödüyorduk,
Onun içindir ki toplum içerisinde bir ağırlığımız bir kabul görmüşlüğümüz vardı. Hiç kimse hakkın karşısında farklı tekliflerle gelmiyordu. Bizim dönemimizde açık verenler yok muydu? Ohooo siyasisinden sanayicisine, belediye mensubundan maliyecisine tabiiki bir yığın açık veren oluyordu, ancak bizde “belden aşağı” vurmak yoktu,
Her ne olursa olsun tezgah haber yoktu, işimize gelmese bile doğru ne ise kalemimizden o dökülürdü, önümüze gelen her metne balıklama dalmaz mutlaka değişik kaynaklardan ya da haberin servis edildiği kaynaklardaki kendimize has kaynaklardan konuyu teyit ettirirdik,
Bir de gazetenin genelinde haberler mutlaka işin kaynağına gidilerek yapılır asla paslaşılmazdı :), şimdiki dostlarımız alınmasınlar ama yerelde herhangi bir gazeteyi aldınız mı diğerini almak için bir sebebiniz yok.
Çünkü herkes gelen haberleri meşrebine göre değişik sayfalarda değerlendiriyor ve neticede ama birde ama üçte ama sonda mutlaka yüzde doksan her haber nerede ise noktasına virgülüne dokunmadan her gazetede yer alıyor,
Şimdilerde bir gazeteci tiplemesi ortalarda gezinmeye başladı. Bunu ulusaldan yerele görmek mümkün. "Tetikçi gazetecilik"! Herkes kendi düşüncesi istikametinde diğerini açığa düşürmenin derdinde, zannediyorlar ki bunu yaparsalar madalya takacaklar,
Arkadaşlar gün gelir devran döner birbirinizin yüzüne bakacak yüzünüz kalmaz. Gelin tez elden bir birinize omuz verin, yarın hepiniz/hepimiz için geç olabilir. Hepiniz yetenekli, hepiniz araştırmacı gazeteciliğe yatkın güzel insanlarsınız.
Toplumu doğrularla buluşturun, sırf güçlüler istiyor diye olayın rengini değiştirmeyin, neyse onu resmedin, gerçekler Gaziler Mahallesi görüntü Paris olmasın :)..
Biz sadece haberi yapın ve kenara çekilin bırakın yorumunu muhatapları ve halk yapsın, herkese selamlar ve sevgiler...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.