1. YAZARLAR

  2. Ercüment TUNÇALP

  3. Gelir dağılımı hızlı bozulan bir ülkeyiz !
Ercüment TUNÇALP

Ercüment TUNÇALP

Ortakses Yazarı
Yazarın Tüm Yazıları >

Gelir dağılımı hızlı bozulan bir ülkeyiz !

A+A-

Gelir dağılımındaki bozukluk kronik bir  hastalığın işareti sayılsa da, bizdeki durum o hastalığın da hızlı ilerlediğini gösteriyor.

Küresel anlamda gelir dağılımı iki yolla ölçülüyor. Birinci yol TÜİK tarafından açıklanan Gini katsayısına bakmaktır. 2023 yılına ait Gini katsayımız 0,433 çıkmıştır. Birinci gösterge budur.

Bütün dünya ülkelerinin de gelir dağılımındaki eşitliği veya eşitsizliği bu yolla ölçülerek kıyaslamalara alt yapı oluşturuluyor. Gini katsayısı değerleri 0 ile 1 arasında gerçekleşiyor. Bu değerin 1 olması mümkün değildir. Zira bu durumda ülkedeki bütün milli gelirin sadece 1 kişi tarafından kazanıldığı anlamı çıkar. Ancak yine de Gini katsayısı 1’e yaklaştıkça gelir dağılımının bozulduğuna, 0’a yaklaştıkça da gelir dağılımının iyileştiğine işaret eder. Dünya ülkelerinin gelir dağılımı sıralaması genellikle 0,200- 0,500 aralığında çıkmaktadır.

Aşağıdaki tabloda, değişik yıllara ait Gini katsayımızdaki artışa bakacak olursak; 2014 yılında 0,391 olan oranımız, 2020 yılında 0,410’a, 2023 yılında ise 0,433’e çıkmıştır. Bu oran çok yüksektir. Bunun iyi anlaşılabilmesi için 0,450 civarındaki değerleriyle gelir dağılımı bizden daha bozuk sadece üç ülkeyi (Şili, Meksika, Kosta Rika) sayayabiliriz.

0,350’nin altında kalmayı başararak, bizden daha iyi gelir dağılımına sahip olan Hindistan, Romanya, Yunanistan ile 0,300’ün altında kalmayı başaran  Macaristan ve Polonya da bu konuda bizimle kıyaslanamayacak kadar iyi durumdadırlar. Bir çok konuda fazla önemsemediğimiz bu ülkelerin, halkımızı en fazla ilgilendiren kulvardaki üstünlükleri dikkat çekicidir. Gerilerinde kaldığımız bu ülkeleri yol, köprü, havaalanı, spor tesisisi yatırımları gibi konularda geçsek ne farkeder, o zenginliği adil paylaşamadıktan sonra…

Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirine göre gelir dağılımı göstergeleri (2014-2023) :

tuik-001.jpg

Kaynak: TÜİK

İkinci gösterge P90/ P10 oranı olup; ülkedeki en zengin yüzde 10’luk grubun gelirinin, en yoksul yüzde 10’luk grubun gelirinin kaç katı olduğunu ifade eder. Örneğin buna göre de; 2014 yılında Türkiye’de P90/P10 oranı 12,6 kat iken, 2020 yılında 14,6 kata, 2023 yılında ise 15 kata yükselmiştir. İşte “hızlı bozulma” dediğim de budur.

Sonuç olarak; yüksek enflasyonun düşük gelirliden aldığı payı üst gelir grubuna taşımasıyla oluşan gelir dağılımındaki bozulma, yukarda da anlattığım üzere halkın yaşamını en olumsuz etkileyen husustur.

‘Büyüme’ pahasına enflasyonla mücadelenin ikinci plana alınması ise tedaviyi zorlaştıran bir başka unsurdur. Bu konuyu “Enflasyonla mücadele ederken büyümek” başlıklı yazımda ayrıntılı şekilde anlatmıştım.

Ayrıca asgari ücreti açlık sınırı seviyesiyesinde tutan hatalı gelir-ücret politikaları ile dolaylı vergilere ağırlık veren adaletsiz vergi politikaları da gelir eşitsizliğini ve yoksulluğu artıran diğer hususlardır. Bu iki konuyu da, “Sabit gelirli enflasyondan nasıl korunur ?” ve “Dolaylı vergiler kimin sırtında” başlıklı yazılarımda açıklamıştım. 

Yine de bir özet faydalı olur…

Dolaylı vergilerin toplam vergi geliri içindeki payı 1980 yılında yüzde 37 iken, 1990 yılında yüzde 48’e,  2000 yılında yüzde 59’a, 2010 yılında ise yüzde 67’ye ulaşmıştır. Halen de bu civarda sürmektedir. Dolaylı vergiler payının AB ortalaması ise yüzde 39’dur. Aradaki fark artarak bu günlere gelinmiştir.

Çok sözü edilen ama bir türlü uygulamaya konmayan dolaysız vergi payının artırılması konusunda ümitle beklemekten başka çare kalmamıştır. Zira ülkede konuyu savunacak ve canlı tutacak bir muhalefet de bulunmamaktadır. Onların da tek gündemi kendi iç mücadeleleridir.

Yüksek enflasyondan kâr devşirenlere gelince; tek yönlü bakış açısıyla enflasyonun sebebi olarak ücret artışlarını gösterebiliyorlar. Elbette ücret artışlarının enflasyonu artırıcı etkisi vardır. Ancak tavuk-yumurta örneğinde  olduğu gibi ortada yüksek enflasyon varsa yoksullaşmayı önlemek adına da ücret artışları zorunluluktur. 

Bazı ihracatçılar 31 TL’yi aşan dolar kurunun düşük kaldığını seslendiriyorlar. Yani kurun artması ile enflasyonun daha da coşması onların da ilgi alanında bulunmuyor !

Bazı ticari şirketler enflasyonun 20 puan altında düşük faizli kredi talep ediyorlar. Onları da negatif reel faizin enflasyonu tetiklemesi hiç ilgilendirmiyor.

Soruyorum; böyle bir atmosferde hiç söz hakkı bulunmayan kesimlerin lehine bir düzelme ihtimalinden bahsedilebilir mi ?

Dolayısıyla gelir dağılımında adalet istiyoruz ama daha çok bekleyeceğimizi de biliyoruz…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.