Gıda denetimleri yeterli mi?
2012 Yılından bu yana Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı (şimdiki adıyla Tarım ve Ormancılık Bakanlığı) yılda 2 defa yurt çapında yaptığı gıda denetim sonuçlarını açıklar ve hile yapan firmaları teşhir ederdi.
Yayınlanan listelerde; bırakınız merdivenaltı firmaları, tanınmış markalar içinden bile taklit ve tağşiş yapanlara rastlardık. O denetimler de çok sınırlıydı ama en azından sektör içinde utanma duygusunun da ağır basmasıyla verilen cezaların caydırıcı olması umulurdu. Yani faydalı bir uygulama başlatılmıştı.
2017 Yılında liste yayınlanmayınca, kötü niyetliler arasında bir rahatlama olduğunu, 2018 yılında yapılan tek açıklama ile görmüş olduk (23.03.2018).
Ondört ay aradan sonra taklit ve tağşişin aynı hızla devam ettiği anlaşılıyordu.
O günkü tespitleri “İnanılmaz gıda hileleri” başlığı ile kaleme almıştım.
Bu gün itibariyle, son bir sene içinde ise yeni bir liste görmedim.
Buradan uyarıyorum; tüketici için en büyük risk enflasyondan önce bu konuda yaşanabilir.
Fırsatçılık, sadece haksız fiyat artışlarıyla kendini göstermez. Gramajla oynayarak ve en kötüsü de kalite ile oynayarak gerçekleşir.
Hadi tüketici olarak, daha az para ödemek uğruna kaliteden biraz taviz verelim.
Buna zaten alışığız. Sağlıklı ürünlerde bile yanlış yönlendiriliyoruz. Örneğin altı ay oda sıcaklığında bozulmayan, yoğurt mayalanamayan ve peynir yapılamayan UHT sütün ambalajına ‘doğal’ açıklaması yazmışlar ve bizler de bu gerçek dışı beyana yıllardır inandırılmışız.
Burada çok tüketilen steril bir ürün var ama tanıtımı yanlış. Hem çiğ sütle, hem de pastörize sütle arasında önemli farklar var. Ama güya her üçü de doğal !
Bu örneği neden verdim ? Bir konuda yanıltıcı bilgi verenin her konuda bunu yapabileceği ihtimali sağlığımızı bozmasa da güven ortamını bozar.
Ancak durum bu kadarla sınırlı kalsa yine de şükretmemiz gerekirdi. Zira taklit ve tağşiş buradan itibaren başlıyor.
Diyelim ki; bazı ürünlere çok düşük fiyatlarla sahip olduk,
- Etiketinde "Yüzde 100 dana” yazan sosis içinden baş eti çıkmasını ister miyiz?
- Çikolata, çay, gazlı içecek içinden ilaç etkin maddesi / sildenafil çıksın ister miyiz?
- Köfte veya pide içinde tek tırnaklı et bulunsun ister miyiz? (Tek tırnaklı hayvanlar at ve eşektir).
- Adana kebapta domuz eti ne arar?
- Kavurma ve sucuk içine de tek tırnaklı eti girmiş ve market raflarında da yerini almış bulunuyor. Karşılaşmak ister miyiz ?
- Tulum peynir yerine bitkisel yağ ve nişasta yemek kim ister?
- Yoğurdumuzun içine bitkisel yağ, nişasta ve jelatin dahil olsun ister miyiz?
- Sıvıyağ ve bal en fazla taklit ve tağşişe uğrayan ürünlerdir. Sızma zeytinyağ yerine kanola yağı almak ister miyiz?
- Bal yerine şekerli şurupla beslenmek ister miyiz?
Şimdi bu konu üzerinde neden bu kadar durduğum anlaşılmıştır herhalde. Maliyetlerin artması, hile oranını da artırıyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan yeni yapılan açıklamada , bakanlık bünyesinde sözleşmeli ve kadrolu olmak üzere 2 bin 525 gıda mühendisi ve 8 bin 651 veteriner hekimin görev yaptığı bildirilmiştir.
Ülkemizde kayıtlı gıda işletme sayısı; 303 bin'i satış yeri, 244 bin'i tüketim yeri ve 83 bin’i üretim tesisi olmak üzere 630 bin dolayındadır. Elbette bu sayının gerçek işletme sayısını yansıtma ihtimali zayıftır. Zira kayıtdışı ve merdivenaltı gerçeğimiz de bir kenarda duruyor.
Dolayısıyla, “Türkiye’de gıda güvenliği sorunu yok” demek hem doğru değildir, hem de aşırı kolaycılıktır.
Zira ;
- Sık karşılaştığımız gıda zehirlenmeleri neden oluyor?
- İhracat kanalından, ilaç kalıntıları sebebiyle geri dönen sebze meyveyi nereye koyacağız?
- Rusya’dan dönen tavukların gerekçesi; “kabul edilebilir orandan fazla antibiyotik bulunması”dır.
- Bakanlığın tağşiş listelerinde rastladığımız bilinen markalara ne diyeceğiz?
Elbette gıda sahtekarları tüketiciye zarar vermek niyetiyle bu eylemi gerçekleştirmiyorlar. Amaçları daha düşük kalitede yiyecek ve içecek sunarak aldatmaktır. Ve de sonuçta haksız kazanç sağlamaktır.
Bir başka konu da; ihraç ettiğimiz ürünler en basit kusurda gönderdiğimiz ülkelerin kapısından dönerken, bizim ithal ettiklerimizde hastalık ve bazı riskler zamanında engellenemiyor. Sektör uzmanlarında ; “ithalatta kontrol mekanizmasını yitirdik” görüşü hakimdir. Geçen yılın ortalarında Brezilya’dan ithal edilen 4 bin büyükbaş hayvan içinden telef olanlara rastlanınca yapılan tahlil ve tetkikler sonucunda hayvanlarda şarbon hastalığı tespit edildi.
Üniversitelerimiz yılda 4 bin civarında gıda mühendisi mezun ederlerken, hem bu meslek grubunda işsizliğin yüksek olması, hem de denetimlerin yetersiz kalması çelişki sayılmaz mı?
Veteriner istihdamında ise sorun yok ama görevlendirme şeklinde hatalar olduğu görülüyor. Hayvan seçimi ithalatçı firma tarafından yapılsa da, son kontrolün mutlaka bu hayvanlar ülkeye girmeden önce Bakanlık veterinerleri tarafından yapılması uygundur.
Halk sağlığının korunması ve kötü niyetlilerin ayıklanması bakımından sıkı denetimlerin ve caydırıcı cezaların önceliği olmalıdır. Bunu başarabiliriz.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.