Olaylara ve objelere sadece kendi penceresinden bakanlar "her şeyin gördüklerinden ibaret olduğunu" sanırlar. Başka açıdan nasıl göründüğünü hesaba katılmadan sağlıklı sonuca ulaşmak da çoğu zaman pek mümkün olmaz.

4 Ocak Çarşamba günkü Yıldırım Belediye Meclis toplantısında 82 yaşındaki Recai Tuna’nın evini belediyeye satması ve kendisine ev alınmasının tartışılması, bölgede evleri ellerinden alınmak istenen diğer mağdurların taleplerini gölgeledi.

AK Parti Meclis ve Encümen üyesi Hızır Çetinkaya ile Recai Tuna’nın evini satarken ve kendisine ev alınırken ilgilenmesinin etik olmadığını söyledik. Kendisini hiç bir şekilde itham etmedik. Sadece bu konuya önayak olmanın yanlış olduğunu belirttik.

Recai Tuna görüşmemizde "Camiyi genişletmek için evimi istediler. Bana bir ev almaları şartıyla kabul ettim. Evi daha önce görmedim. Görsem almazdım." dedi. Bunun üzerine, Hızır bey evi daha önce gördüğünü, kendisinin belediyeye gelmesine yardımcı olduğunu, daha sonra tapuya götürdüğünü, işlemlerinin yapılmasına yardımcı olduğunu söyleyerek bir video izletti. Videoda Recai Tuna evi gezerken "Güzel, güzel" dediği duyuluyor.

Videonun ev alınmadan önce mi sonra mı çekildiğini sorduğumda Hızır Çetinkaya, "Ev alınmadan önce damadının arkadaşı olan emlakçı gösterdi" diyerek evin önceden görüldüğünü ifade ediyor. Daha sonra Recai Tuna’nın kızı ile görüştüğümde, babasının evi önceden gördüğünü doğruladı.

"Bir şeyin gerçek olması pek o kadar önemli değildir; fakat gerçek olarak algılanması çok önemlidir."

Burada bir daha belirtmek istiyorum. Sizin iyilik etmeniz konusunda asla bir kuşkum yok. Ancak, yaptığım herhangi bir eylemin doğruluğuna karar veren benim. Benim verdiğim kararın doğru olmasını düşünen de benim. Doğru olduğundan emin olmasam zaten bu karar vermem. Problem şu, kendi düşüncelerin doğrultusunda iyi niyetinle yardımcı olmak için izlediğin yol doğru mu? Doğru olduğunu düşündüğüm şey gerçekten doğru mu? Kararım evrensel gerçeklerle, hukuk normlarıyla ve etik kurallarla örtüşüyor mu? Cami Dernek Başkanı sıfatıyla, kendini de ilgilendiren, kendi bölgemdeki bir konuda senin müdahil olman doğru mu? Kendi mahallen yerine, herhangi bir yerde bir başkasına yardım ediyor olsan bu aynı şekilde dikkat çeker miydi?  Bu soruların da kendi kendinize sormanız gerekir diye düşünüyorum.

Yukarıda da belirttiğim gibi, herhangi bir konuda gerçeklik algısı her zaman gerçeği gölgede bırakır.

"Nasıl böyle bir şey düşünürsünüz?" demek yerine, "Bu eylemim karşıdan nasıl görünüyor?" diye sormak, daha doğru olur. "İnsanlar nasıl bu kadar mantıksız olabilir?" demek yerine, "Benim bu davranışım diğerleri tarafından nasıl görülüyor?" diye kendi kendimize sormamız çok daha doğru sonucu ulaştırır bizi. Böylece hata yapmaktan da kurtulmuş oluruz.

Bu konuları tartışmak asıl maksadı gölgede bıraktı. Dün bölgedeki mağdurlardan Fatma Cengiz’in aradı. Belediye Encümen üyeleri konuyla ilgili bürokratların olduğu toplantıya çağrılmışlar. Toplantıda kendilerine her katı 112 metrekare olan altı dükkan üzerinde üç kat, toplam dört katlı binaları için 1 milyon 950 bin lira, 112 metrekare arsaları için de 285 bin lira teklif etmişler. "Bu miktarı kabul ediyor musunuz?" diye sormuşlar. "Kabul etmiyoruz" deyince komisyondakiler birbirine bakıp tebessüm ederek, "Toplantı bitmiştir" demişler.

Önceki görüşmemizde, Eğitim mahallesi Emek Caddesi'nde evleri alınmak istenenlerden Hüseyin Doğan, "40 sene namusumla çalışıp devlete vergimi ödeyerek çocuklarıma birer daire yaptım. Şimdi de belediye elimden almak istiyor." demişti.

Evleri alınmak istenenler "Kentsel Dönüşüm yapılacaksa seve seve veririz." diyor. Yerlerinden edilmek ya da kamu gücüyle mallarının ellerinden alınmasını istemiyorlar. İlle de evlerinin ellerinde alınması isteniyorsa mağduriyetlerinin giderilmesini, mallarının karşılığı olan gerçek rakamların verilmesini istiyorlar.

Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz'ın bu konuyu tekrar gözden geçireceğini ve insanların mağdur edilmelerine müsaade etmeyeceğini düşünüyorum...