Muğla’dan, bir arkadaşım: 
— Günaydın.
— Enes için hiçbir şey yazmadınız" diye yazmış. 

• Memleket Enes. 
• Sayfalarca yazarsam; kafalar şişer, şiir yazarsam ülke kirlenir. Makale yazarsam, gençlik. Kıyanlara, onları oralara muhtaç edenlere, devletin yapması gerekeni başkasına havale edenlere, canlarından çok sevdikleri evlatlarını dinlemeyenlere; YUH bile demem. diyebildim. 

— Ağrı’dan kıymetli bir müdürüm, sanki duymuş ve yazdıklarıma: 
“Maalesef hiçbirimiz masum değil, yatacak yerimiz yok... Yüreğine sağlık... Gerçekler ancak, görmek niyetiyle bakanlara ve görmek isteyenlere gösterir kendini...” diye tepki vermiş. 

— Van’daki gönlümün dostu, yüreği temiz öğretmenimin içine damlamış ve: 
"Mayası mı bozuk bilmiyorum ama, bu memlekette hinler, hin oğlu hinler ve hinlikler hiç bitmiyor, aksine artıyor. Hangi kimyasal formülle, bir haşere ilacı üretmeli ki bunların kökünü kazısın. İnşallah, hep birlikte öyle bir çarpılırlar ki ne dilleri, ne elleri tutar.” ile titretmiş duygularını. 

İbrahim Hakkı Hazretleri'nin dediği gibi:
Hak şerleri hayreyler.
Zannetme ki gayreyler.
Arif, a nı seyreyler.
Mevla görelim neyler.
Neylerse güzel eyler. Şimdi olsa… 

• Dini, insafı, sermayeyi ve hakareti diline dolaşanların, her şeyleri tutulacak. İlahi adalete ve tarihe inanıyorum. Ancak, tutulsa ne olur. Bu kadar kötülük, mutsuzluk ve huzursuzluktan sonra… dedim de…

• Sevgili Muğla, Ağrı, Van, Türkiye ve Dünya; 
— İntihar edene ‘veledizine’, 
— Tecavüze uğrayana ‘fahişe’,
— Tacize uğrayana ‘kuyruk sallamış’, 
— Köpeğe tecavüz edene ‘şeytana uymuş’ diyenleri mi? 
— Bunların hiç birine ceza vermeyip, ortalığa aslan yapanları mı?
— Allah ile siyaset yapanları mı?
— Allah’a iftira atanlarıları mı? 
— Hap, esrar ve eroin bağımlılığı yetmezmiş gibi, televizyonları uyuşturucu merkezi yaparak, her türlü ahlaksızlığa göz yumanları mı?
— Edeplice yazıp konuşanları cezalandıran, edepsizlik ile hainliği meslek edinenleri ödüllendirmeleri mi? 
— Görevini düzgün yapanların atıldığı, hilebazların baş yapıldığını mı?
— Mangalda; demokrasi, adalet, hak, hukuk, insanlık, ahlak ve medeniyet yelpazeleri yapıp, cep telefonundaki muhasebecisine ‘200 dairem boş kalsa da, hiç birini 4 bin liradan aşağı kiraya vermeyeceksin’ diyerek, Enesler’i ölüme gönderen sevimsiz külahlı ile sözde modern erbet teyzeyi mi? 
— Meclise sadece gidip gelen, etlinin etine, eltinin derdine derman olmadan, ezik ve kişilik kazanmaya çalışan, hiç bir çare üretemeyen, arada eline verilen kağıtlardan okuyan, iktidar veya muhalefet vekillerini mi? 
— Canları pahasına ülkemizin sorunlarını gündeme getiren, çözüm üreten, hizmet eden; iktidar veya muhalefetin yiğit vekilleri ve bürokratları ile yazan, konuşan, dik duran; doktor, gazeteci, öğretmen, kaymakam, hakim ve savcıları yalnız bıraktığımızı mı? 
— Muhalefet ve iktidarı, kavga zanneden liderleri mi? 
— Bunca kötülüğün olduğu ülkede, hiç bir çözüm üretemeyen, sürekli kavga eden, hadaran padaran konuşan, insanları tiye alarak ahmak yerine bırakan, iktidar ve muhalafet mensuplarını mı?
-- Sadece beğeni için, ölülerin fotoğraflarını paylaşanları mı?
-- Komşusunun, akrabasının, kardeşinin, gençliğin ve yanındaki yoksulun halini görmeyip; cami yaptıranlara, vakıflara ve tarikatlara bağışlar yapanlar ile sosyal medya pozlarıyla yardım dağıtanları, keyfe alemi cuhuda yine de maşallah deyip, lüksün ortasında yaşayarak, halkçıyım diyenleri mi? 

"Güneşi kaçırdım diye gözyaşı dökersen,
yıldızları da göremezsin." 
“Gülmek için mutlu olmayı beklemeyin,
belki gülmeden ölürsünüz ." Victor Hugo

— Üniversite kazanıp aylarca kalacak yer bulamayan, bulsa bile bin bir zorluklarla yaşayan, üç gencin birlikte bir porsiyon tavuk döner aldığı, bütün bunlara rağmen zekaları ve dik duruşlarıyla dereceli okul bitirip, KPSS’de 90 üzeri puan almalarına rağmen, mülakatlarda 50-70 puanlıların veya hiç mülakatsız işe yerleşenlerin yüzünden, işsizlik ve parasız pulsuzluk yüzünden itibarsızlığını kendisine yediremeyerek bunalımlara giren, yüzbinlerce beyin takımını mı? Ülkemizin menfaati için, onların kapasitesinden yararlanmayan, ideolojik, hırs ve haksızlık takımını mı?  
-- Ağlayan anaları, ağlatan zalimleri mi, sönen ocakları mı, kağıt toplayan çocukları mı, dokuz yaşındaki kız çocuğuna sulanan ve 'evlenilir' diyen sapkınları mı, okula gitmeyen üç milyon çocuğu mu, okuma yazma bilmeyen sekiz-dokuz milyon vatandaşı mı? 
-- Bütün bunlara susan: dinli, dinsiz, denli, densiz, dindar, dindar olmayan, müslüman, siyasal islamcı, çağdaş, vatansever, vatanperver, halk ve millet deyip; dolarların, avroların, hanların, hamamların, apartmanların, markaların ve de siyasetçilerin peşinde koşanları mı? 

• Beni mi? Seni mi? Sizi mi? Ölenleri mi? Öldürenleri mi? Hakkımı çalanları mı? Hakkını çalanları alkışlatanları mı? Susanları mı? Okumayanları mı? Gönlü kör, dili lal olanları mı? Kimi? YAZAYIM 

• En iyisi, uzun hava nasıl okunuru ve soğan nasıl ekiliri: YAZAYIM!! 
• Ona da, nefesim yetmez! 
“O dağın ardında, bir dağ var. 
Orada da, bir tarla. 
Tarlaya ektim soğan, tarlaya ektim soğan. 
Tarlaya ektim soğan, tarlaya ektim soğan.
Tarlaya ekiyorum soğan, tarlaya ekiyorum soğan. 
Tatlı ve lezzetli, SOĞAN. Bizim SOĞAN, SOĞAN.”