Hani sen gelince dertler bitecekti?
Yazıma başlamadan önce Türk milleti yaşasın diye bedel ödeyen kahramanlarımızı saygıyla anıyorum. Renad Muhammedi "Sırat Köprüsü Sultan Galiyev" adlı romanında Sultan Galiyev’in hayatını anlatıyor. Okuduğum zaman gözyaşlarımı tutamadım. Roman şöyle bitiyor: "KGB ajanları Moskova’daki KGB binasının bodrum katında Sultan Galiyev’i sorgularken, Galiyev’e son sözlerin nedir diye sorar.’’
Sultan Galiyev, büyüklüğüne yakışır bir şekilde şöyle der: "Milletim tutsakken, sözüm hedefine varamazken son sözümün ne hükmü var?’’
Bu konuşma Sultan Galiyev'in son sözleri olur. KGB’nin sorgu odasında bir el mermi sesi duvarlarda yankılanır. Bu mermi Türkçülüğe ve Türk milletine sıkılmış bir mermidir. Hiçbir zulüm mazlumları sindirememiştir; aksine son zafer mazlumların olmuştur. Kim ne yaparsa yapsın Turan belki bugün belki yarın. Ama mutlaka…
Şunun için Sultan Galiyev ’den alıntı yaptım, kim ne yazarsa yazsın kim ne yaparsa yapsın Sayın Erdoğan bildiğini okuyor. Yazılanların konuşulanların hiçbir önemi yok. Sayın Erdoğan’ın etrafındakiler doğrulardan ziyade Erdoğan’ın ağzına bakıyorlar Sayın Erdoğan ne derse o.
Muaviye'nin erkek deveye dişi deve demesi sırasında orada bulunan bir kişi bile "Efendim bir yanlışınız olabilir Şamlının devesi dişi değil, erkek devedir" dememiştir, diyememiştir.
Günümüzden örnekler verebiliriz: Sayın Erdoğan açılım yaparken etrafındaki yazarçizer bir kişi bile çıkıp "Bu açılım Türk milletini bölünmeye götürür" diye bir şey yazmamıştır. Aksine açılım için methiyeler yazdılar. Hatta bazıları akil adam safsatası ile il il, ilçe ilçe dolaşarak halkı bu bölünme projesine destek olmaya çağırdılar. Halkımız ihanetin farkına vararak bu akil insanlara senin aklın aldığın parayı idare edecek kadardır diyerek geldikleri yerlere gönderdi. Fethullah Gülen, bir Amerikan ajanıdır diyenlere bu zevat had bildiriyordu. İki alçak örgütte CIA’nın kuklasıdır. Birisi etnik köken üzerinden Türk milletini bölmeye çalışan bir terör örgütüdür, diğeri yüce dinimizi istismar ederek Türk milletini yok etmeye çalışan haçlı ordusudur. Bunlar Malazgirt Savaşı’nın, İstanbul’un fethinin, Çanakkale ve İstiklâl Savaşı’nın rövanşını almak için gizli ve kirli planlar yapan İngilizlerin… uşaklarıdır. Ortak özellikleri Türk düşmanıdırlar. Bu iki alçak terör örgütü Türk milletinin kanını dökmekle kalmadı yüzlerce milyar doların heba olmasına sebep oldular. Özellikle birlik bilincinin yok ederek kardeşi kardeşe düşürerek bir iç savaş için ellerinden geleni arkalarına koymadılar. Türk milletinin yüksek karakteri neticesi bu tuzaklar boşa çıkarıldı. İhanet devam ediyor, devam edecek. Buraya kadar yazdıklarımın amacı, geçmişin yaralarını kaşımak değil. Bugün içinde yaşadığımız ekonomik krizin sebeplerini sıralamaya kalkarsak şunları yazabiliriz. İki alçak örgütün etkisi azımsanmayacak kadar büyüktür. Elbette krizi bu iki alçak terör örgütlerine bağlamıyorum. Yandaş kayırma ihaleleri, Şam’da namaz kılma sevdası, Sayın Erdoğan Şam Emevi Cami’nde namaz kılmak için niyet etti ama Suriyeli Araplar Türkiye’deki camileri işgal etti. Hevesimiz kursağımızda kaldı. Kamuda ki saltanat yaşantısı gibi olumsuzluklar, Türk milletini içinde yaşadığımız ağır bir bunalıma sürükledi. İşsizlik can yakıyor, asgari ücretle ev geçindirmeye çalışanlar ecel terleri döküyor, emeklinin boynu bükük, çiftçi perişan.
Kısaca memleketin hali bu. Sayın Erdoğan hâlâ "kriz yok" diyor. Kriz yoksa neden iki yüz elli bin dolar değerinde ev alacaklara vatandaşlık veriyorsunuz?
Aklıma Nasrettin Hoca’nın fıkrası geldi: Hoca’ya bir gün birisi "Hocam kıyamet ne zaman kopacak?" diye sormuş. Hoca; "İki kıyamet var biri büyük birisi küçük kıyamet var" demiş. "Hanım öldüğünde küçük kıyamet kopacak ben öldüğümde büyük kıyamet kopacak" demiş. Anlaşılan Sayın Erdoğan’a kriz uğramamış. Teşhis doğru değilse tedavi nasıl doğru yapılır?
Tabi Sayın Erdoğan önce vaadettiklerinin etkisinde kalarak direnmeye devam ediyor. Ne diyordu? "Başkanlık sistemini getirin terörü bitireceğim, enflasyonu aşağı çekeceğim, işsizliği ortadan kaldıracağım…" Hiçbiri gerçekleşmedi, herkesin malumu ekonomi halkta deprem etkisi yaptı. Geleceğin daha yakıcı olacağı uzmanlar tarafından ifade ediliyor. Bu durumda Sayın Erdoğan "yanıldım" demek için "kriz yok" diyor.
Fazla karamsarlığa kapılmadan neler yapılabilir? Her şeyden önce devletimizi yönetenler halka güven vererek birlik ve beraberliği sağlamalı. Dolar yükselince aynı gemideyiz, biraz zaman geçtiğinde bizim gemidekiler diğerleri olmamalı. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan, olmak üzere kamu adına görev yapan herkes tasarruf tedbirlerini uygulamalı. Halktan yastık altındaki altın ve dövizler istenirken yüzlerce milyon dolarlık uçak alma arayışı pek inandırıcı olmaz. Daha sonra uçak hibe edildi açıklaması gelen tepkileri önleme açıklamasıdır. Türk milleti Cumhurbaşkanının ihtiyaçlarını karşılayacak güçtedir.
Yanı başımızdaki Suriye yangını barışçı yollardan söndürülmeli. Suriyeli sığınmacılar Suriye’ye gönderilmeli Türk milletinin demografik yapısını bozacak her türlü hareketten kaçınılmalı. Aksi halde Hatay, Gaziantep ve Urfa elden çıkabilir. Oradaki Arap nüfusun artmasına göz yummak ileride ikinci bir bölücü örgütün nüvesini atmaktır. Bu da gaflet değilse ihanettir. Suriye’de PKK oluşumuna asla müsaade edilmemeli. Kimse Ensar, muhacir masallarıyla geleceğimizi karartmaya kalkmasın. Bir inat uğruna üretime dönük olmayan uçuk projelerden vazgeçilmeli. Katma değeri yüksek yatırımlar teşvik edilerek geleceğe olan ümidimiz artırılmalı. Türk milletinin vatanı için yapmayacağı fedakârlık yoktur. Yeter ki yönetenler Türk milleti için çaba sarf etsin. Aşamayacağımız engel altından kalkamayacağımız yük yoktur.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.