Hırsına yenik düşmek
Elindekiler ile yetinmesini bilen kimse sıkıntı çekmez. Aksi halde kanaatsiz kişiler çok varlıklı olduklarında bile hep daha fazlasını istedikleri için mutsuz olurlar. Aşırı hırs ve aç gözlülük insanı mutsuz eder, kişiyi yasa dışı, yanlış yollara itebilir. Hırslı olmak azim ve çalışkanlıkla beraber başarıyı getirir. Fakat her şeyin fazlası gibi hırsın fazlası da insana zarar verir. Tutkularımız tutuklar zaaflarımız ise bizi esir edebilir. Duygularda da aşırılık insana zarar verir. Doğada hayvanları avlamak için onların sevdiği besinler yem olarak kullanılır. İnsanları da zaafları ve hırsları başına bela açar.
Zülfü Livaneli’nin ‘Huzursuzluk’ romanında bir bilge soruyordu:
“Harese nedir bilir misin oğlum?
Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir.
Harese şudur evladım.
Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani.
Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır.
Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar.
Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar.
Tuzlu kan dikenle karışınca bu tat devenin daha çok hoşuna gider.
Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve.
Bunun adı haresedir.
Demin de söyledim, hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir.
Asya’da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır: Bir Hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı büyüklüktedir. Yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner, ama kaçamaz. Aslında bu maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. Yapması gereken tek şey, elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Onu sadece, kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir.
Avcılar kutup ayılarını avlamak için ilginç bir teknik kullanırlarmış. Bir baltanın ağzı iyice, ama iyice keskinleştirilirmiş. Sonra bu balta bir yere sabitlenirmiş. Üzerine sapını ve demirini tamamen kaplayacak şekilde fok balığı kanı sıvanırmış. Ve olay yerinden uzaklaşılırmış. Kan kokusunu alan kutup ayısı, baltayı kolayca bulur ve yalamaya başlarmış. Yalarken farkında olmadan dilini baltanın keskin ağzına da sürtermiş. Hafif hafif kesilen dilden sızan kanlarla, balta yalaması daha da keyifli hale gelirmiş. Zavallı ayı, yaladıkça kanayan, kanadıkça yalayan diliyle bir sure sonra iyice kendinden geçermiş. Hem zevklenirmiş, hem bitkinleşirmiş. Avcı ise sürekli ayıyı gözlermiş. Kan kaybından iyice halsiz düşüp bayılmasını beklermiş. Bayılınca da ayının yanına gidermiş ve elindeki silahı alnına yaklaştırıp, tek el ateşle ayıyı öldürürmüş. Böylece deriye zarar vermeden avlama işlemini tamamlarmış.
Malum, balıklar su içinde, diğer kendinden daha büyük balıklar haricinde, yaşamından eminlerdir. Ancak ne zaman ki, suyun üstünden uzatılan oltadaki yeme tamah ederler, onları diğer balıklardan önce kapma telaşına kapılırlar, işte o zaman, hapı da, zokayı da yutmuş olurlar. Nice balıklar vardır ki, su içinde her şeyden eminken boğazının hırsı yüzünden oltaya tutulmuştur. Karga denizden balık yakalamak için balığın sevdiği yemi veya ekmek parçasını deniz kıyısına atıyor bekliyor. Balık ekmek almak için ekmeğe hücum edince karga balığı yakalayıp afiyetle mideye indiriyor.
Zaafları hırsları ihtirasları tarafından yönetilen insan kontrolsüz insandır. Nasıl ki kontrolden çıkmış arabanın en sonunda varacağı yer ya bir başka arabayla çarpışmak ya da şarampole yuvarlanmak ise, zaaflarının kontrolüne girmiş bir insanın varacağı yer de aynıdır.
Her ferdi, hatta her topluluğu hoşlandığı yem ile avlarlar. Önemli Olan böyle oltalara gelmeyecek kadar toplumu eğitmektir de Hüseyin rahmi Gürpınar.
Aklı başında insanlara düşen görev, toplumu, öncelikle de çevrelerini akılları hırslarına yenik düşen politikacılar konusunda uyarmaktır. Günümüzde de barışı korumanın yolu büyük ölçüde bu uyarıdan geçmektedir. İktidar hırsı, vicdan ve aklı devreden çıkarırsa o ülke büyük acılar çeker. Tarihin bize öğrettiği tam da budur: bitmek bilmeyen iktidar hırsı er ya da geç yenilgiye mahkûmdur.
Hırs yola çıkınca, akıl firar eylermiş.
Hırs atına binenler, çoğu kez ne vakit düştüklerini anlayamazlar.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.