İmza vermek demokratik tavırdır
Parti ayırt etmeksizin!
İster Meral Akşener, ister Temel Karamollaoğlu, ister Doğu Perinçek olsun!
Ya da “demokrasisi gelişememiş başka bir ülkenin” partileri ve adayları.
Seçmenlerin tercihlerini ve adayların seçilebilme şanslarını belli imza sayısı ile vesayet altına almak antidemokratik bir tavırdır. Bu adayların kurulmuş bir siyasi parti tarafından aday gösterilmeleri yeterli sayılmalı, demokrasi “yokuşa sürülmekten” kurtarılmalıdır. Şimdi (parti fark etmeksizin) iktidarların yeni adaylar ve partiler önüne döşedikleri taşlara göz atalım.
Önce bir siyasi parti kuracaksınız.
Ardından belli sayıda il ve ilçede örgütlenme zorunluluğu getireceksiniz.
Hepsinin kongrelerini yapmış olmalarını şart koşacaksınız.
Bu, milyonlarca dolar harcamak demek!
Saydığım tüm bu şartlar zaten yokuşa sürülmüş demokrasi anlayışının göstergesi! Bu tavırla açıkça “Paranız yoksa girmeyin bu işe” cümlesi kurulmuş oluyor.
Üstelik yeni kurulan bu partinin iktidar veya yerel yönetim gücü de yok.
Medya gücü de…
Her şey bağış ve gönüllülük esasıyla yürüyor. Fedakarlıklarla!
Mücadelenin henüz başında büyük bir adaletsizlik söz konusu. İster David ile Goliath deyin isterseniz Prens ve Ejderha!
Zorluğu çıkaran sistemin amacı iktidardaki hakim partinin yerini kaybetmemesi!
Sistem iktidarın yerini kaybetmemesi üzerine kurulu. Yenilikler olmasın, statüko devam etsin!
Bu sağlıksız düzeni değiştirmek ancak iktidara gelmekle mümkün. Muhalefette kalmak bu adaletsiz düzenin sona ermesini sağlamıyor.
İktidar olmak şart!
Yazının başlığına dönecek olursak…
Başlık; “İmza vermek demokratik tavırdır”
Bu noktada iş seçmene düşüyor!
Sandığa gittiğinizde verdiğiniz oyu kimse bilmiyor. (Ki bu da aldatmacadan ibarettir. Sandıkta oy kullanan seçmenlerin kimlik bilgileri bellidir. Kendilerini biraz yakından tanır, sosyal yaşamlarına nüfuz ederseniz eğilimlerini kolayca anlarsınız. Ciddi bir çalışmayla kimin hangi partiye oy verdiğini öğrenmek uzun sürmez.) Seçim kuruluna imzaya gittiğinizde kimlik kartınızla gidiyorsunuz. (Ki burada da bir zorlama var, sadece bağlı olduğunuz İlçe Seçim Kurulu’na imza verebiliyorsunuz. Sanki ortada verilerin toplanacağı bir havuz yokmuş, teknoloji gelişmemiş, internet var olmamış gibi!) Sistem sizin hangi partiye eğiliminiz olduğunu kolayca öğreniyor. Bir anlamda “açık oy” kullanmış oluyorsunuz. Millet Meclisi'nde bir karar için el kaldırmak gibi…
Bu ana kadar işin teknik sürecinden söz ettik. Şimdi “yürek” kısmından bahsedeceğiz.
Olumsuz giden şeylerin değişmesi için “yürekli” insanlara, “cesurlara” ihtiyaç vardır!
Coğrafyası, ülkesi ne olursa olsun!
“Benzin şu kadar oldu, döviz bu, iyi yönetilmiyoruz” deyip kanepede oturmakla işler düzeltilmiyor!
Dost sohbetlerinde, köşe yazılarında (kendim için söylüyorum) bir şeyler anlatıp, rahatsızlığını ifade edip suya sabuna dokunmamak tutarlı bir tavır değil!
İnsanların ülkeleri için bir şeyler yapmalı “eylem” gerektiriyor.
En zor şartlar altında, baskı ortamında bile!
Gazi Mustafa Kemal Atatürk işgal ve bölünme şartları altındaki ülkede kurtuluş savaşı başlatmak yerine silahları elinden alınmış Osmanlı ordusunun bir subayı olarak maaşını alıp evinde oturmaya devam etseydi bugün içinde yaşadığımız yeri hayal bile etmek istemiyorum.
Elbette bugünün şartları o dönemle aynı değil.
Ancak ters giden bir şeylerin değişmesi için böyle bir anlayış ve profile ihtiyaç var!
Uzun zamandır inşa edilen korku duvarlarının yıkıldığını gözlemliyorum. İnsanlar OHAL şartları altında bile “YETER ARTIK” çığlığı atıyorlar.
Baskılar, sınırlayıcı yasalar, tehdit söylemleri, atılan çamurlar artık işe yaramıyor…
Bu ülke büyük bir değişim istiyor ve değişim sadece cesurların, kahramanların koyduğu tavırla gerçekleşebilir!
Korku ve endişelerinizi bir kenara bırakın, hangi lidere imza vermek istiyorsanız gidin ve imzanızı atın!
Tarih bu zaman dilimini de kaydediyor!
Torunlarınıza anlatacağınız önemli bir dönüm noktasındayız.
Bu noktaya ve tarihe sizin de bir “İMZA”nız olsun!
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.