1. YAZARLAR

  2. Zeynel KOZANOĞLU

  3. İnsanları Yanıltma Ustalığı…
Zeynel KOZANOĞLU

Zeynel KOZANOĞLU

Ortak Ses
Yazarın Tüm Yazıları >

İnsanları Yanıltma Ustalığı…

A+A-

Bu yazıya başlık bulmakta zorlandım. Şunu demek istiyorum. Ortada bir gerçek var. Siz insanların dikkatini bu gerçeğin dışına çekmek istiyorsunuz. İşte bunu başarabilmek başlı başına hünerdir. Ben böyle demek istiyorum ve böylesine inanıyorum.

Kolay anlaşılsın diye çarpıcı bir örnek vereyim. Sözgelimi güzeller güzeli kızımızı uğursuzun biri alıp dağa kaldırmıştır. Anası, babası sülalesi çocukcağızın canından, namusundan kuşku duymaktadır. Anacığı “Benim yeşil gözlü meleğim” diyerek çırpınmaktadır.

Bir kişi tam da bu sırada ortaya bir laf atarsa… Sözgelimi ne derse? “Kızın gözü yeşil değildi ki…” derse insanlar kızcağızın şimdi şu anda ne hallerde bulunduğunu düşünmeyi bırakır, kızın gözlerini tartışmaya başlarlar. O arada bir başkası da “Halası gibi şaşıydı da…” derse haydaaa bu kez de halasını gözü tartışılmaya başlanır. Bir zaman sonra bakmışsınız köylü köycek karakaçan eşeğin kuyruğunu kimin kesmiş olabileceğini tartışıyordur.

Kızın durumu çoktan unutulmuştur.

Bu satırlarımı okuyanlardan benim saçmaladığımı düşünenler çıkabilir. Ancak, aklınızı da devreye sokarak ülkemizde son yıllarda olup bitenleri gözden geçirin lütfen… Haklı değil miyim?  Bir örnek üzerinden devam edeyim.

Atatürk’ün kurduğu parti olmakla övünen siyasi partimizin genel başkanı ile ilgili olarak bir süre önce çok önemli olay patlamadı mı? Birileri piyasaya bir CD sürdü. Bu Genel başkanın bir gün bile o koltukta oturmaya layık olmadığını gösteren bir görüntü içeriyordu bu CD.

Ve o genel başkan koltuğunu bıraktı. Bütün Millet dedi ki, “Bu bir ahlâksızlıktır.”

Sonra ne oldu? O kişi milletvekiliydi de. Dönem bitti. Yeni dönemde adaylar belirleniyor. Baktık, gördük ki bu kişi yeniden milletvekili olmak üzere adaylığını koydu.  Sustuk. Ne partiden bir kişi karşı çıktı. Ne önseçimde insanımız onu liste dışına itti. Ve namus timsali o kişi milletvekili seçildi. O sırada Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanı seçimi vardı.

Partiler en değerli bildikleri milletvekillerini aday gösterdiler. Milletin bağrına basacağını umdukları üyelerini… Atatürk’ün partisi kimi aday gösterdi. CD skandalı nedeniyle koltuğundan tenger menger yuvarlanan o kişiyi aday gösterdi.

“Ey Millet! Benim en dürüst üyem budur” dedi.

Buraya nasıl gelindi? Biz bu kişinin işlediği “fiil” in ne kadar kötü olduğunu tartışmayı bıraktık. O Cd yi kaydedenlerin kanunlara aykırı davrandıklarını tartışmaya başladık. Bir namus ve ahlâk konusu üzerinde durmayı kenara ittik. Bu çirkinliği belgeleyenlerin tavrını üzerinde durmaya odaklandık. Sonunda da o kişiyi eski itibarından daha büyük bir itibarla Türkiye Cumhuriyetinin en yüksek ikinci koltuğuna oturdu oturacak hale getirdik.

Bu arada göl maya tutmadı. Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığına asla istenmeyen partinin üyesi seçildi. İşte bu noktadan sonra kargaşa başladı.

Yaşanan tartışmaları biliniyor varsaydığım için ayrıntılara girmiyorum. Ancak başta ben olmak üzere pek çok kalem erbabı “komşu siyasi parti” nin genel başkanına “Siz niye bu yaramaz adama oy vermediniz?” diye ölçüsüz biçimde yüklendik.

Bu yazıyı günah çıkarmak amacıyla yazıyor değilim. Ama o komşu siyasi partinin genel başkanı başından itibaren tavrını açık etmedi. “Daha önce ortaklaşa  Cumhurbaşkanlığına aday gösterdiğimiz değerli bilgine oy vermeyen bu partinin değersiz adayına niye oy verelim ki?” demedi. Onun yerine hiç de akla yatkın olmayan bir söylemle öne çıktı.

HDP yi hedef almış gibi davrandı, bu nedenle de kendim için konuşabilirim, benim bile yanılmama yol açtı. Olaya başından göz atınca kendileri haklı görünüyor ama, “Madem ki, dördüncü tura iki istenmeyen kalmıştı. Ehven-i Şer’e oy vermek elbette daha yerinde olacaktı” görüşü akla en uygun çıkış yolu olarak göründü. Zira Cumhuriyet elden gidşyordu.

Ben bu yazıyı Avukat Cemil CAN’ın Internette dolaşan yazısını okuduktan sonra kaleme alıyorum. Ve şimdi inanıyorum ki, TBMM başkanlığını AKP ye kaptıran MHP lideri Bahçeli değildir. Bu kusuru işleyen CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

Bir yazımda “Adını asla anmayacağım” dediğim o kişiye taa başından “Kardeşim düş artık bu partinin yakasından” diyemediği için. Kaçak Saray’dan taktik alan bu hizipçiyi, kimseye danışmadan TBMM başkanlığına partinin adayı olarak göstermek basiretsizliğini gösterdiği için. Daha önceki bir yazımda o kişinin adını anmayacağımı bildirmiştim ya, bu yazımda da açık açık bildiriyorum. CHP den umudumu kestim. Gönlümde barınan parti artık CHP değil.

….

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.