İslam'da çevre ahlâkı
Bizi kuşatan her şeye çevre diyoruz. Çevre ile olan ilişkilerimizi ahlak açısından bakarak, yapılan düzenlemelere de çevre ahlakı denir ki bir ahlak dalıdır.
Çevre ahlakında ölçü, çevremizde bulunan canlı, cansız bütün varlıklarla insan arasında ve diğer varlıklar arasındaki tabii dengenin korunmasıdır.
Allah, Rum suresi 41'inci ayette: "İnsanların elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat çıkar; Allah da belki dönerler diye yaptıklarının bir kısmını böylece kendilerine tattırır." buyurmaktadır. Çevre sorunları olarak nitelenen olumsuzlukların sebebi çevre değil, insan'dır.
İnsanın tabii çevreye müdahalesi ne kadar az ise, çevre problemleri de o kadar azdır. İnsanlar çevre konusunda şuurlu ve ahlaklıdır.
Ahlak, çevrelerindeki varlıklarla ilgili değerleri erdemli, sağlıklı, huzurlu bir şekilde korumak; zarar verici kötülüklerden insanları uzaklaştırmak, insanlara şefkat ve merhamet içinde faydalanma bilgisi vermek ve bu doğrultudaki uygulamaların adıdır.
Ekosistem de denilen bu tabii çevre nasıl korunmalıdır? Günümüzde en çok gündem olan hayvan hakları yanında bitki hakları ve doğanın hakları yok mudur? Çevrede tabii dengenin korunamaması sonucu insanlığı bekleyen tehlikeler nelerdir? Bu konuda Kur’an ayetleri ne demektedir?
Teknolojik gelişmeler insanların bencilleşmesine, değer tanımamasına, içinde bulunduğu doğayı sadece kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmasına, geleceği düşünmeyip, günü kurtarma peşinde olmasına sebep olmuştur.
Başlangıçta, çevrenin hor kullanılmasının zararlarını göremeyen insanlık, ozon tabakasının delinmesi ve 1988’de farkına varılan küresel ısınma tehlikesinden sonra uluslararası bir boyutta ele alınmaya başlanmıştır.
Toprak ve su kirlenmesi, çölleşme, hava ve su kirliliği sonu oluşan hastalıklar, ozon tabakasının delinmesi, küresel ısınma, kimyasal gübre kullanımlarının artması, petrol ürünlerinin, giyecek ve yiyecek sanayiinde kullanılması, atıklarının yok edilememesi, nükleer ve kimyasal atıkların sebep olduğu başta kanser hastalıkları olmak üzere ölümcül hastalıkların artması, yeryüzü kaynaklarının bir azınlık tarafından hoyratça tüketilip yok edilirken milyonlarca insanın açlıktan ölme durumuna gelmesi, gelecek nesiller için; insanlığı düşündürme ve tedbir almaya zorlamıştır.
Batılı bazı maddeci çevreciler, ilahi dinler bütün nimetleri Allah’ın, insanlık için yarattığını belirtmekte; onun için bitki ve hayvanlardan da istediği şekilde istifade etmenin önünü açtığı gibi bir düşünce yayarak, çevre sorunlarının sebebinin, ilahi dinler olduğu iftirasını atmaktadırlar.
Halbuki durum böyle değildir. Ayetler tersini veya doğrusunu söylemektedirler.
Rahman suresi 10. ayet: Allah yeri canlı yaratıklar için meydana getirmiştir.
Abese suresi 25-32. ayetler: Doğrusu suyu bol bol indirmekteyiz. Sonra yeryüzünü iyice yarmakta ve orada taneli ekinler, üzümler, sebzeler, zeytin hurma ağaçları, bahçelerde koca koca ağaçlı meyveler ve çayırlar bitirmekteyiz. Bunlar sizin ve hayvanlarınız için geçimliktir.
Bu ayetlere dikkatlice bakıldığında, yeryüzünün sadece insanlar için değil, bütün canlılar için yaratıldığı apaçıktır. Diğer canlılarında yaşama hakkını koruyacak olan da akıl sahibi insandır.
Çevre sorunlarında suçlu olanlar, diğer suçlarda olduğu gibi cezayı çekenler değildir. Belki de en az ceza çekenler suçu işleyenlerdir. Esas cezayı, hiç suçu olmayan; o çevrede yaşayanlar çeker.
Gelişmiş bir ülke, fakir bir ülkede nükleer deneme yapar, cezayı o fakir ülke çeker. Doğayı korumayan yetişkinlerdir, suçu çocuklar çeker. Suçlu bu günkü nesillerdir, cezayı gelecek nesiller çeker. Suçlu insandır, cezayı hayvanlar, bitkiler, doğal çevre, ekosistem çeker. Kısaca, çevre konusunda suçlu olmamak, çevre problemlerinden etkilenmemek, zarar görmemek anlamına gelmez.
Çevre konusunda suçlu-suçsuz herkes, bütün insanlık, bütün Müslümanlar sorumludur. Müslümanlar İslam Ahlakı ve çevre ahlakı ilkelerini acilen hayata geçirerek ayetlerin ışığında örneklik görevlerini yapmalıdırlar.
İnsan yararlandığı doğayı korumak zorundadır. Ki kendi faydalandığı gibi gelecek nesillerde faydalanabilsin.
İnsan bu konuda akıl sahibi olduğu için diğer canlılara göre, mesuliyet sahibidir. Yaratılanların faziletini ve hikmetini bilendir. Kâinatta faydasız hiçbir şey yaratılmamıştır. Yaratılanı bütün özellikleri ile tanıyan da insandır.
Allah Zilzal suresi 7, 8'inci ayetlerde: Kim zerre kadar iyilik yapmışsa karşılığını görür. Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa görür.
Yine, "Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları oyun olsun diye yaratmadık. Biz onları ancak ve ancak gerektiği gibi yarattık, ama insanların çoğu bilmezler." (Duhan / 38,39) Allah yarattıklarını oyun olsun diye yaratmadık diyorsa, insan çok kere düşünmek zorundadır.
Her varlık kendi içinde değerlidir. İnsan bu değerin farkında olandır.
Kur’an’da çok sayıda cennet tariflerinin tamamında "Altında ırmaklar akan ağaçlar" tanımı vardır. Allah, Kur’an’ı dünya nizamının tesisi için gönderdiğine göre bu cennet tarifi dünya içindir. Yani Allah insanlığa, yeşile ve suya sahip çıkın ki dünyada cennet hayatı yaşayasınız demektedir.
Herkesin bildiği gibi dünyada yeşil bitkilerden başka üretim yapan canlı yok. Bitkilerde üretim yapabilmesi için havada bulunan CO2 yanında, suya da ihtiyacı duyar. Su ve yeşil bitkiler yoksa hayatta yoktur. İnsanlık yaşamak için bu iki varlığı korumak zorundadır. Bunun yolu da tabii çevreyi korumakla olur. Yeraltı ve yer üstü kaynaklarının çıkarılıp kullanılmasında getiri ve götürüde kârlılık ve en az zarar hesabı iyi yapılmalıdır. Yoksa insanlık kendi kıyametini kendisi hazırlar.
Son sözü yine Kur’an’a bırakıyorum. "Şüphesiz biz her şeyi belli bir ölçüye, düzene ve plâna göre yarattık." (Kamer suresi 49'uncu ayet)
İnsana düşen, bu ölçüyü, düzeni, plânı bozmamak olmalıdır.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.