İstenmeyen Gelinin Selamı Yanlış Gelir…
İstenmeyen Gelinin Selamı Yanlış Gelir…
Bizde böyle bir özlü söz var. Ve ben bu sözü çok seviyorum. Epey zaman önce hemşehrisi bulunduğum şehirden kimi arkadaşların Internet sitesinde yazmaya başlamıştım. Kimilerine kendimi kabul ettirinceye kadar göbeğim çatladı. Sonunda kaçarak kurtuldum.
Yazıların altına yorum yazıyorlar. Ve o yorumlar zaman zaman öyle akıl almaz biçimde rahatsız edici ve hatta yaralayıcı oluyor ki, aklım duruyor. Yönetime bundan yakındığımı bildirmeye kalkışınca adım “eleştiriye katlanmıyor” a çıkıyor. Allahım ben ne yapacağm?
Yazılarımda o günlerin başbakanını anmam gerektiğinde kısaca RTE ile yetiniyordum. Vay efendim, sen misin boylu boyunca adlarını ve soyadını yazmayan. Buyurun şimdi o devlet büyüğü RTE kısaltmasını kendisi kullanıyor.
Adını taşıyan Üniversite var. Bu bilim yuvasını da RTE Üniversitesi diye ananlar var.
İşte onun için ben bu sözü çok seviyorum: İstenmeyen gelinin selamı yanlış gelir.
Elli yıl önce Ankara’dan sınav kazanarak İzmir’e Anadolu Ajansına muhabir olarak gelmiştim. Ankara’da Ahmed Arif’in yanında yetişmiş, yarışmalar kazanmış, röportajlar yazan, Radyolara oyunlar yazan yetişmiş bir gazeteciydim.
İzmir AA da beş on gün çalıştığımdan sonra aramızda yakınlık doğan bir arkadaşım ıkına sıkına bir uyarıda bulundu: “Zeynelciğim” dedi. “Hani bir yere telefon ederken parmağınla değil de telefonu elindeki kalemle çeviriyorsun ya, onu yapma…”
Allah Allah… Niyeymiş o? “Sen yokken arkadaşlar dövünüyorlar. “Yahu bu yeni gelen arkadaş telefonun elle çevrileceğini bile öğrenememiş. Biz bununla ne yapacağız, diyorlar” Evet, siz eğer telefonla bir yeri ararken parmaklarınız yerine kaleminizi kullanıyorsanız, iyi gazeteci sayılmayabilirsiniz. Peki koca İzmir’den aynı sınava giren gazetecilerin hiç biri kazanamamışken o sınavı bu garip köy muallimi eskisinin kazanmasındaki hikmet ne?
Ona kafa yoran yok.
Altı yıl Köy Enstitüsünde yatılı okumuşum. Diplomam var. Ankara Atatürk lisesini okul dışından bitirmişim, diplomam var. Ankara Hukuk Fakültesinde okuyorum. (Sonra bitiremedim) Bütün bunlar bir yana Ahmed Arif gibi birinin dizi dibinde iki yıl dirsek çürütmüşüm.
Ben İzmir AA da o günden sonra telefonu parmağımla çevirmeye başladım.
Bu yazıyı pek anlamsız bulacaklar çıkacaktır. Burada bir iki mesaj var: Bir kere kraldan fazla kralcı olmayınız. Bir kimsenin adının tamamını yazmak yerine adının baş harflerini yazmakla yetinmenin altında bir kirli emel olduğunu sanmak kadar saf kalmayın…
Edebiyat tarihimizin çok önemli bir öykü yazarı vardır: MŞE. Pek çok kişi bu ad altında kitaplarını okumuştur. Çok güzel öyküleri vardır. Ama adının bundan açığını pek çok kimse bilmez. Memduh Şevket Esendal idi rahmetlinin adı…
Allah rahmet eylesin…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.