“İtibar arenaya çıkmaktır!”
Dikkat, mesaj veriyorsunuz! Günlük hayatta her an sözlerimiz ve eylemlerimizle bir mesaj veririz çevremize. Her söz ve davranış karşımızda bir duygu oluşturur.
Her ne kadar ne hissettiğimiz, ne anladığımıza bağlı olarak değişse de, asıl önemli olan söz ve eylemlerimizle bizim ne hissettirdiğimizin farkında olmamızdır.
İster topluluk önündeki konuşmalarda, isterse birebir ilişkilerde ağzımızda çıkan her kelime, yazdığımız her cümle ve davranışlarımız, kim olduğumuz hakkında karşımızdakine bir mesaj vermektedir
Bir zorlukla karşılaştığımızda, bir problemi çözerken izlediğimiz yol nasıl bir eğitim aldığımız ve olaylara nasıl baktığımız hakkında mesaj verir.
Sözümüze bakanlar bir de kimliğimize bakar. Sözümüzle kimliğimiz birbiriyle örtüşüyorsa inandırıcı oluruz.
Bazı insanlar hiçbir fedakârlık etmeden, herhangi bir riske girmeden kendilerini dev aynasında görür, sürekli önde olmak isterler. Olduğu yeri doğru konumlandıramayanlar bu tür davranış içerisinde olanlara baktığımda Hazret-i Mevlânâ'nın Mesnevî'de geçen, kendini, Kaptân-ı Deryâ zanneden sineği hatırlarım.
Bir sinek, eşek sidiğinin üzerinde gezinen bir saman çöpünün üstüne kondu ve bir gemi kaptanı gibi başını yukarı doğru kaldırdı ve şöyle meydan okudu "Ben bu denizin ve gemiciliğin mektebinde okumuş, bu işe ömrümü vermişim. İşte deniz, işte gemi, işte adam, işte kaptan, işte görüşü keskin bir kahraman."
Unutulmamalıdır ki yerinde sayanların ayak patırtısı yürüyenlerden fazla çıkar!
"İtibar, arenaya çıkmaktır!" Kanla, kirle, çamurla, gözyaşıyla boğuşmak, sonra ayağa kalkıp dimdik durabilmektir. Türbindekilere itibar olmaz!
Yolda yürüyenlerle kaldırımda yürüyenlerin aldığı risk aynı mı? Herhangi bir şeye katılma, herhangi bir yerde durma, eylemin içinde olma, kaldırımda "Bu olmamalıydı, şu yapılmamalıydı, şöyle olsa güzel olurdu..." sözleri ne kadar inandırıcı olur? Cesaretin varsa in yola birlikte yürü!
Bugün yaptığımız her şey, dün yaptıklarımızın üzerine yükselir. Bugün yapacaklarımız da yarın olacakları belirler.
Bazen yaptıklarımızla, bazen de yapmadıklarımızla vicdanlarda yer alacağız. Şu anda yapmamız gerekenleri yapmadığımızda torunlarımıza karşı sorumluluklarımızdan nasıl kurtulacağız? Onlara ne cevap vereceğiz? Vicdanlarımız bizi rahatsız etmeyecek mi?
Konumu ne olursa olsun, nerede bulunursa bulunsun eleştirileri kulak vermeyen eleştirileri yok sayan, görmezden gelen, kulak tıkayan, feryatlarını duymayan biriyle kimse uzun süre yol yürümez.
Her eleştiriyi bir tehdit olarak gördüğünde kendinizi doğru bir yere konumlandıramazsınız
Cemil Meriç, "Çatışmasız toplum Beraber otlayan, beraber geviş getiren adsız bir sürü." der.
Nihai hedefe ulaşmak için, maksadı aşmadığı sürece çok seslilik fayda getirir.
Aynı hedefe ayrı noktalardan nişan alıp, ok atmanın bir sakıncası yoktur. Yeter ki hedef şaşmasın!
Aramız biraz limoni de olabilir, yeter ki birliğimiz baki olsun. Birliğimiz zarar görmesin.
Önemli olan neye odaklanmamız gerektiğinin farkına varmaktır. Bizim için Kızılelma ne?
Biz kendimizi neye göre konumlandırıyoruz?
Biz Kızılelma’ya mı, kendi konumumuza mı odaklanıyoruz?
Önceliğimiz, Parlamenter sistemi yeniden tesis etmek için var gücümüzle çalışmak mı, kendi konumumuzu güçlendirmek mi?
Her şeye rağmen, yeter ki sen kendinden emin ol. Nereye gittiğini bil. Doğru adımlar at! Durma, yoluna devam et! "Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!"
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.