Türkiye siyasi hayatı öylesine içinden çıkılmaz bir durum gösteriyordu ki,  çoğu yurtseverin  uykuları kaçıyordu.  Daha önce çok söylendi. Gerçek de buydu.  Türk halkı Kuvayi Milliye dönemini yaşama durumuna düşmüştü.

Ne yapılabilirdi? Kim ne yapabilirdi? Çok kuvetli bir lider adayı ortaya çıksa da “Ben varım” dese arkasından kim gider. Hele Türkiye siyaset hayatı hiç de başka ülkeler siyasetine asla benzemiyor.  

Biz de dün “Seni divan ı harpte yargılatmazsam namussuzum” diye bağıran siyasetçi kimseye sormadan o liderin buyruğu altına giriyor, daha pek çok örnekler verilebilir ki, herkesin bildiğini tekrar etmek olur.

Ancak, genelden yerele indiğimizde ne olduğuna bir örnek verebilirim. İzmir Gazeteciler Cemiyetinin başkanlarından biri hiçbir şey bilmediği halde bilgili geçinen biriydi.  Ve kimseye danışma gereğini görmedi.

Danışmayınca ne oldu? Bir kitap yazdırdı. Bana yazdırdı. Hak ettiğim paranın bana dörtte birini verdi. Ancak bin beş yüz kitabı bedava dağıttı. Bedava dağıttığı kitap şu anda bilgisayar aracılığıyla kaç liraya satılıyor biliyor musunuz, tam tamına kırk iki lira….

Ancak pırıl pırıl bir iyi parti geliyor. İyi Parti ortaya çıktıktan sonra inanın benim uyku düzenim değişti. Meral Akşener kürsüye çıkınca “Kurtuluyoruz” diyen bir his içimi kaplıyor. Ve İyi Partinin Türkiyeyi iyi edeceğine inanıyorum.

Biz millet olarak tek kişinin yönetimi altında rahat edilebilen bir yapıya sahibiz. Ama ehliyet çok önemli. Devir çok önemli. Memleketin içinde bulunduğu durum çok önemli. Allah hakkımızda ne diyecek, bekleyip göreceğiz.