İYİ Parti’de kurultay günü
İYİ Parti 2. Olağanüstü Kurultayı yapılıyor. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in de katılacağı kurultaya MHP ve HDP davet edilmedi. Kurultayda Genel İdare Kurulu ve MDK için seçim yapılacak.
Saat 10.00’da başlayan kongrede meral Akşener ile ilgili kısa film gösterildi ve “Sen sona yaklaşırken ben daha yeni başlıyorum” mesajı verildi. Kurultay'da tek başkan adayı olan Meral Akşener yeniden başkan seçilecek. 80 üyeli genel idare kurulu ve 11 merkez disiplin kurulu üyesi de belirlenecek. Kurultayda Akşener'e blok liste için tam yetki verildi. Seçimde bin 124 delegenin imza kullanması bekleniyor.
Ardından Meral Akşener alkışlarla salona giriş yaptı. Akşener’i partililer sloganlarla karşıladı. ‘Abla nerede biz oradayız' sloganı dikkat çekti.
İYİ Parti Genel Sekreteri Aytun Çıray konuşmasında şunları söyledi;
“Olağanüstü kurultayın ilkini kurulması muhtemel tuzakları bozmak için yaptık. İkinci olağanüstü kurultay çok çetin bir dönemde gerçekleşiyor. Bizim yapacağımız Türkiye'de kapı kapı dolaşarak yaşananlara ilişkin gerçekleri anlatacağız. Seçimlerde dilediğimiz sonuçları alamamış olabiliriz. Ama hayal kırıklıklarını büyütmemeliyiz. Rakiplerimiz İYİ Parti'nin kısa ömürlü, konjonktürel bir parti olmasını istiyor. Onların heveslerini kursaklarında bırakmak boynumuzun borcudur. İYİ Parti'yi Türk milleti için geleceğe taşıyacağız”
Kurultay divan başkanı Adana Milletvekili İsmail Koncuk bir konuşma yaptı.
AKŞENER: TÜRKİYE BU ÇILGINLIĞA SON VERMELİ
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener kurultayda şu konuşmayı yaptı;
“Sayın Divan Başkan ve üyeleri, kıymetli delege arkadaşlarım, saygıdeğer büyüklerim, milletvekili arkadaşlarım, çok değerli başkanlarım, değerli yabancı misyon , siyasi partilerin ve Türk basınının mümtaz temsilcileri, gönlü iyi, niyeti iyi değerli dostlarım hepiniz hoş geldiniz. Peygamber efendimizin yolunun yolcuları..Hazreti Ömer’in adaletini rehber edenler.. Alparslan gibi kapılar açanlar..Fatih gibi gönül fethedenler.. Mustafa Kemal gibi çağı okuyabilenler..
Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslüman olabilenler, hoşgeldiniz.. Hoş geldiniz ve emin olun ki Türkiye’ye, Türk siyasetine iyi geldiniz. İYİ geldik evet… Onca badire atlattık, bin bir yalana, iftiraya, hileye, desiseye göğüs gererek geldik.Devletin devasa imkanlarıyla karşımıza dikilenlerin duvarlarını yıkarak geldik..Kurulan tuzaklara düşmemek için, her adımımızı hesaplayarak geldik.. Bugün, Meclis’te grubu, her ilde her ilçede teşkilatı, binlerce üyesi, gönüllüsü, hasılı, Türk siyasetinde söyleyecek sözü ve gücü olan bir partiyiz.
Bugün sözümüz var..Ama dün, susma orucu tutan Meryem gibiydik…İYİ Parti’den önce;
Konuşursak sesimiz kısılırdı. Talep edersek, iftira atılırdı. Dur dersek tehdit ederler, git dersek kovarlar,söz söyleyecek olsak, üzerimize çullanırlardı… O uzun suskunlukta bir bebek büyüttük. İşte o bebeğin artık konuşma vakti gelmiştir.. Bu memleketin namuslu, dürüst çocukları olduğumuza şahitlik etme vakti gelmiştir. İYİ Parti, sesi kısılan, sözü kesilen, iftiraya uğrayanların partisidir.. İYİ Parti, memleketi avucuna alan ehliyetsizliğe, terbiyesizliğe, yozlaşmaya karşı kalbiyle buğzedip Allah’a sığınanların partisidir.
Bugün buradayız.Milletin Meclisi’ndeki sayımız belli.. Ama yarın, evet yarın mutlaka, iktidarda olacağız. Fakat o gün bir şeyi asla yapmayacağız; Nereden ve nasıl geldiğimizi unutmayacağız !
Bir zamanlar, iyi niyetimize, vatan sevgimize, yüksek ahlakımız ve hasletlerimize rağmen, nasıl zulme uğradığımızı unutmayacağız! O gün de, bir zaman nasıl zayıf düşürüldüğümüzü, yokluklar içinde bir araya gelip, kardeşliğe, yoldaşlığa sığınarak, nasıl ayakta kaldığımızı unutmayacağız ! Allah’ın izni, milletimizin teveccühüyle, o gün geldiğinde; Memleketin evlatlarının, şehirleri zapteden militanlarca, üniversitelerde nasıl güpegündüz öldürüldüğünü unutmayacağız ! Çözüm süreci denen o lanetli günlerde mağdur olan, yaşam ve eğitim hakkı gasp edilen gençlerimizi unutmayacağız!
Vaktiyle iktidarla kol kola pozlar veren, cemaat görünümlü terör örgütünün elemanları soru çalarken, adamını bulur atanırken; boğazından kesip okuttuğu çocuklarının geleceği çalınan annelerin, babaların uykusuz gecelerini unutmayacağız! Talebini dile getirdi diye görevinden atılan, ekmeğiyle oynanan kardeşlerimizi unutmayacağız! Sırf bize oy veriyor, destek veriyor diye standı basılan, şiddete maruz kalan gönüllülerimizi,,, unutmayacağız! Biz, şu 16 yılın ezdiği, sindirdiği, kul köle etmek için uğraştığı milyonların sesiyiz.Omzumuzdaki vebal büyüktür. Hakkı yenenin, kanı dökülenin, canı alınanın temsilcisiyiz. Attığımız her adımda, yaptığımız her faaliyette, gözü yaşlı bir anayı, hayalleri çalınmış bir genci, ekmeğiyle oynanmış bir babayı hatırlayacağız..
Aklımızda hep, helalin resmi olan alın terinin, efkarla uzaklara dalan bir çift mahzun gözün sureti olacak.. Bileceğiz ki, onları unutmamak, boynumuzun borcudur.Nereden geldiğimizi unutmamak, boynumuzun borcudur… Hep bileceğiz ama,nereden geldiğimizi gelin bir kez de burada hatırlayalım, hatırlatalım..Henüz 10 ay önce, Türkiye’de “yeni parti” tartışmaları yaşanırken bir şeyi idrak etmiştik;
Türkiye’de bir siyasi partiler enflasyonu varken,,, tartışılması gereken “yeni bir parti” değildi. Türkiye’nin,yeni bir siyasi partiye değil, İYİ bir partiye ihtiyacı vardı… Çok şükür ki, onu da biz kurduk!
Peki ne oldu? Bakın ne diyor Cenap Şahabettin; “Muvaffakiyet en müessir leke sabunudur” İyi Parti ve gönüldaşlarımız, 10 aydır, asılsız isnatlarla, haksız tenkitlerle mücadele ediyor.. Bugün geldiğimiz nokta ve başardıklarımız,, ne kadar iyi, ne kadar güçlü bir iş yaptığımızın kanıtıdır. Bu bakımdan bir kez daha söylemek lazım; İyi ki bir araya geldik, iyi ki biriz, birlikteyiz, iyiyiz.
Değerli arkadaşlarım;
İYİ Parti, bir kişiye, bir zümreye, bir kuruluşa, bir başka partiye karşıt olarak değil;Adalete, eşitliğe, hakkaniyete, huzura, refaha taraf olarak kuruldu. Bu parti, birilerine ikbal sağlamak amacıyla değil, falanca gruba iltimas aramak amacıyla da değil, memleketin ikbali, milletin istikbali için kuruldu. Bu parti ismi ile müsemma, iyilik için, doğruluk için, adalet için kuruldu.”Ağaca yaslanma kurur, insana yaslanma ölür” özünün bilincindeyiz. Buradan hatırlatmak istiyorum; Bu parti, bir iyiler hareketidir..Ve, kimseyle baki değildir! Beşer fani, fikirler bakidir.Bu yüzden, herkesin adaletinden emin olduğu güne kadar, bu birliktelik sürecektir.
Dünden bugüne, el ovuşturup pusuya yatanlar bilsinler ki;Kötü ile mücadele devam ettikçe, iyilik hareketi de, var olacaktır..Siz İYİ insanlara kardeşlerime hatırımdır;”Baki bir iş yapmak istiyorsanız, faniye bel bağlamayın!” Adalete, iyiliğe, doğruluğa sıkı sıkıya sarılın. O vakit mutluluğa, ülkümüze, hedeflerimize varacağız. Biz Türkiye’ye, adalete, iyiliğe, doğruluğa, gönül verdik.Ne diyordu Abdürrahim Karakoç?
Bu ülkü candadır, sokakta yatmaz.Güneştir, bir doğdu, bir daha batmaz. Menfaat uğruna kimseyi satmaz.Bir güzel ülküdür, gönül verdiğim. Şiddeti, kavgası, kanı olmayan.İçinde öfkesi, kini olmayan.
Sonsuza uzanan, sonu olmayan.Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.Sevgili İYİ Partililer, biliyorsunuz, yola çıkarken bir iddia koyduk ortaya. ‘Başaracağız’ dedik. ‘Başaracağız, başaracağız, başaracağız’ dedik. Bunu derken, bir yerlerden zafer garantisi almış değildik. Bir yerlere sırtımızı dayamış değildik.
Kimseye, zafer garantisi falan da vermedik.Mesele inanmaksa, mesele iddialı olmaksa, işte yine söylüyorum: Başaracağız, başaracağız, başaracağız!
Evet bir iddia koyduk ortaya, seçimlere öyle girdik.Meclise girmiş olan bütün partiler oy kaybettikleri halde, kendilerini başarılı ilan ettiler… Biz ise,50 yıllık partiler kadar oy almamıza rağmen, iddiamızla sınanmayı esas aldık, sorumluluğu üstlenerek çekildik. Meşhur sözdür, bilirsiniz: “Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler.” ‘Kendi partimde ihtilaf konusu olmaktansa, noktayı koyarım’ dedim. ‘Fitneye sebep olmaktansa, örter kapımı otururum’ dedim. ‘Çekildim, İzzet ü ikbal ile bab-ı siyasetten’ dedim. Türkiye’ye yakıştırdığımız demokrasi anlayışımız da,şahsi prensiplerim de bunu gerektiriyordu.Allah şahittir ki, meselenin altı da budur, üstü de budur. Önü de budur, ardı da budur.O andan sonra ise içinde yer almadığım ve asla müdahil olmadığım bir süreç yaşandı. İYİ PARTİ camiası, kararımın hilafına ortaya bir irade koydu, ısrarcı oldu.
Veda niyetine ‘ben sizi çok sevdim be’ demiştim. Bu sözümü alıp, elimi ayağımı bağlayan bir hamleye çevirdiniz:’Biz de seni çok sevdik be’ dediniz. Kararınıza teslim oldum. Görev, töre gereğidir.. Töre konuştu, Han sustu.İradenize boyun eğdim. ‘GEL’ dediniz, geldim. Bilinsin isterim ki; Aklımızı karartacak hırslarımız yok bizim. Kariyer planlamasıyla, siyaset yapmıyoruz. ‘Kazanmak için gerekirse papaz cüpbesi giyerim’ diyenlerden de değiliz. Dik dururuz, düz yürürüz, hak söyleriz. Zira biliriz ki, bir doğrunun imanı, bin eğriyi düzeltir! Ne kazanınca vicdanımızı kaybederiz, ne de kaybedince vakarımızı.Kuralsızlığını bilerek girdiğimiz bir yarışın sonunda, mızmızlanmayız. Dedikoducunun dedikodusundan, yılmayız. Her ne olacaksak, adam gibi oluruz. Olmayacaksak da olmayız.
Kişi karşısındakini kendisi gibi bilirmiş.Hayatı yalan-dolanla, sahtekarlıkla, dalavereyle geçmiş olanların,bunu anlamasını beklemiyoruz. Yanardönerlerin, her kilide girip, her kapıyı açan, siyaset maymuncuklarının,bunu anlamasını beklemiyoruz.Menfaatperestler, yağmur nereye yağarsa, tarlayı oraya çekenler, İYİ Parti’nin feragatini, diğerkâmlığını elbette anlayamaz. ‘Öyle derin sev ki,seni öldürmeye gelen bile, sende dirilsin’ diyor şair. İYİ PARTİ, işte o derin sevginin, örgütlü halidir. Bütün bu yaşadıklarımız, aynı zamanda bir demokrasi dersidir. Bir katılımcılık örneğidir. Değerli yol arkadaşlarım, kul bazen bir şeye niyet ederek, adım atar,ama Cenab-ı Hak o adımı bir başka şeye sebep kılar. ‘Kaza her feyzini, her lütfunu, bir vakt için saklar.’ Hakkımızda ne hayırlıysa, Rabbim onu nasip etsin. Rabbim, beni size karşı mahcup etmesin. Allah, eksikliğinizi göstermesin. Şimdi sizlere soruyorum; Eteğinde taş kalmış olan var mı? ‘Şunu da söyleseydim’ diye, içinde ukde kalmış olan var mı? Tekrar soruyorum;Var mı? Öyleyse, Nerede kalmıştık? Şimdi yeniden Bismillah diyor muyuz? Öyleyse;DAHA YENİ BAŞLIYOR MUYUZ? Haydi, Bismillah!
Sevgili yol arkadaşlarım;
‘Sizlere kolay bir başarı vadetmiyorum. Sabaha iktidar umanlar, bizimle yola çıkmasın. Yolumuz uzun ve çetin.Bu yolda karşınıza menfaat teklifleri, tehditler ve daha bir yığın engel çıkacak.Bu çetin fakat kutlu yolu, yufka yüreklilerle, korkaklarla, hesapçılarla yürüyemeyiz. Cesur olanlar, kuvvetli olanlar, gerçekten inananlar katılsın kafilemize.Biliniz ki, varlığımız çok anlamlıdır.. Ve bunu daha da anlamlı kılacak olan, gerçeği görüyor olmamızdır..
Şöyle bir bakın;5000 yıllık Türk Devlet geleneğinin, arsız doymaz bir parti aparatına dönüştürülmesi, varlığımızı anlamlı kılmak için, yeterli değil mi? 1300 yıl önce, Orhun’da milletine hesap verebilen bir kağanımız vardı. Bozkırdan Anadolu’ya geldik.Doğuyu batıyı sentezleyen bir yüksek medeniyet inşa ettik.Yalnız doğuda değil, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu cumhuriyet, bütün dünyada birçok alanda öncü oldu.Kadın haklarından eğitime, güçler ayrılığından düzenli seçimlere.Şimdi bu koskoca medeniyeti, devlet birikimini, ilkel kabilelerin yönetim anlayışına, onun şefinin heveslerine mi kurban edeceğiz?
Yarın, ruz-u mahşerde karşılaştığımızda,toprağımızı kanıyla sulayanlar, mukaddesatımızı, hürriyetimizi müdafaa için, canlarını verenler, biz bu yurtta özgür, şerefli, mutlu yaşayalım diye, hayatını vakfedenler, yüzümüze tükürmezler mi? Bir milletin kaderi, bir adamın heveslerine, iki dudağından çıkacak keyfi kararlara ve onun dalkavuklarına terk edilemez. Bu bereketli topraklarda çok şey yetişir evet;ama, en iyi de insan yetişir insan! Yetişmiş milyonlarımız, o milyonların, onları yetiştiren memlekete katacakları varken; bir adamın ve yakınlarının keyfi olsun diye, bahtımız, onlara emanet edilemez. Bu memleket hepimizindir..Bu memleket, kimsenin babasının, yahut kayınbabasının malı, tepe tepe kullanacağı arpalığı değildir.
Değerli arkadaşlarım, emir komuta ile sevk ve idare edilen bir yapının, Türk siyasetini dönüştürmesinin mümkün olmadığının, bilincindeyiz. Türkiye’de uygulanmasına ve yerleşmesine karşı çıktığımız ‘tek adam’ modelini partimizde de uygulamıyoruz, uygulamayacağız. Partimizde, insan çok, Allah’a çok şükür.Yılgınlığa, yorgunluğa mahal yok. İYİ PARTİ, Ak Parti ve CHP’nin bir kumpas ağzı gibi konumlandığı, yanlarına da her işe yarayan, İsviçre çakısı rolündeki, MHP’nin iliştirildiği siyasi tabloyu değiştirmiştir.Türkiye, memleketi beslemek yerine, türlü oyunlarla birbirlerini besleyen, siyaset erbabı yüzünden, bu günlere geldi.. İYİ Parti; Siyaseti ve milleti iki kamp arasında sıkıştırmış bir toplum mühendisliğine nokta koymak için, yola çıktı..Karşıtmış gibi yapan, ama birbirinden beslenen iki yolun dışında, doğru-temiz ve haklı bir üçüncü yol olarak, sahne aldı.. Türk siyaseti, İYİ Parti’yle derinlik, yükseklik kazandı.. Kazananı baştan belli olan, kamplar çatışması şeklindeki seçim düzeni, artık işlemeyecektir.
‘Birini döverek, birini severek büyüttükleri’ iki tarafa da,milleti dert etmek yerine, varlık ve koltuklarını korumak için,kimlik tokuşturma konforunu yaşatan, bu kamplaşmaya son vereceğiz.Gönüller arasına, yeni çeperler örmeyeceğiz. İYİ Parti’nin sağdan soldan preslenerek, yeni bir çepere dönüştürülmesine, izin vermeyeceğiz. Mevzi kazanmak için, bir sağımıza, bir solumuza, omuz atacak ya da omuz verecek değiliz. İYİ Parti’nin Türkiye sevdası, bulunduğu yeri, bir çekim merkezine dönüştürecek kadar, derindir. ’81 milyonun birliği’ şuuruyla, siyasette yeni bir dil kuracağız, yeni bir yol açacağız.
16 yıldır, ‘kırk katır mı kırk satır mı’ tercihine zorlanan milletimiz, İYİ PARTİ ile nefes almıştır.
Bu konumuyla, İYİ PARTİ, siyasi hayatın yaşam odasıdır. İYİ Parti gelince, kendini vazgeçilmez, yıkılmaz, yenilmez zanneden iktidar, stepneye muhtaç hale gelmiştir. İYİ Parti gelince, iktidarla dalaşmaktan başka politikası olmayanlar, sadece bu kısır kavgadan beslenenler,kendini vazgeçilmez, iktidara karşı tek ve kale zannedenler, silkelenmek zorunda kalmıştır.. İYİ PARTİ ile, siyaset yeniden başlamıştır.
Her türlü engelleme çabasına, imha gayretine rağmen, İYİ PARTİ, ayağını sağlam basıp, dimdik duracağı bir alan kazanmıştır.Sorumluluğumuzu, yükümlülüğümüzü arttıran %10 oy, İYİ Parti’nin sıçrama tahtasıdır.Biz, kınayanların kınamasına aldırmadan, siyaset yapacağız.Neye inanıyorsak, onu söyleyeceğiz. Doğru bildiğimiz ne varsa, sonuna kadar savunacağız. Yanlış saydığımız ne varsa, eğilip bükülmeden, karşısında duracağız.İçten dıştan hiza almayacak, yalnızca büyük Türk Milletiyle hizalanacağız.
İYİ Parti, bir aktarma istasyonu değildir..İYİ Parti, emanet kabulcüsü hiç değildir.Bir hışımla evden kaçıp, sonra da köşe başından kapıyı gözleyen, pişmanlar değiliz.Birileri kendi hayal dünyalarında, bizi imtihan ediyormuş. O birilerinin kimler olduğunu, gayet iyi biliyorsunuz; Kimin imtihan edildiğini,ve saray muhafızlığına, hem de kadrolu yazıldığını, biliyoruz. Bugün, kasıla kasıla oturdukları ‘saray yancılığı koltuğunda’, dün, APO’nun, FEKO’nun oturduğunu da biliyoruz! Bunlar öyle insanlar ki; Uzattığın eli dahi, bir gün sonra fitneye dönüştürmeye kalkacak kadar, izansızlar..’İlkeye sadakatin olmadığı yerde, kişiye itaat olmaz’ düsturuyla, duruşumuzu kimselere, meze ettirmeyiz! İYİ Parti’nin varlık gerekçesi, birilerinin yaptıkları ya da yapmadıkları değildir.. İYİ Parti’nin varlık gerekçesi, Türk’e ve Türkiye’ye dair hissettikleridir. Durduğumuz yeri göstermek için, birilerinin pozisyonuna atıf yapmaya gerek duymuyoruz. Milletin git dediği yere gideriz, ol dediği yerde oluruz, dur dediği yerde de dururuz. İYİ PARTİ,
kalbi ve hasbi siyaset yapar.Propaganda uğruna hakikati ters yüz etmez. Yalana, tenezzül etmez. Zulme, gerdan kırmaz. Korkuya, boyun eğmez. İftirayla gerilemez. İYİ PARTİ, Türk Milletinin vicdanıdır, sonuç gözetmeden de hep öyle kalacaktır. Biz, bugüne kadar duyulmamış bir söz söylemek peşinde değiliz.Kimsenin aklına gelmeyenler, bizim aklımıza geliyor değil. Şapkadan, tavşan çıkarmayacağız. Sihirli değneğimiz de yok.Ama, kalpten söylenen her sözün, tesir edeceğini biliyoruz. Dert edinerek yapılan her eleştirinin, karşılık bulacağını biliyoruz.İnanarak atılan her adımın, sonuç alacağını biliyoruz.
Selim kalpler ülkeye baktığında ne görüyorsa, onu söylüyoruz.Selim akıllar ülke için ne öneriyorsa, onu yapalım diyoruz. İYİ PARTİ, bunun için var, iyi ki var. Gelecek hayallerini Türkiye üzerine kuran, her hal ve şartta birlikte yaşama iradesini beyan eden kim varsa, müstakbel bir İYİ Partilidir.Milletimize bakışımız budur. Cumhuriyetçilik de, demokratlık da, muhafazakarlık da, milliyetçilik de bizimdir.
Bu başlıklara dair söz söylerken, kimsenin ağzına bakacak değiliz. Bir kıyamet sahnesinden çıkıp, kurduğumuz cumhuriyetimizin, siyasete azık edilmesine, izin vermeyeceğiz! Darağaçlarına çekilmiş demokratlığın, tek adamlık trenine, vagon yapılmasına izin vermeyeceğiz! Türkün, bayrağı olmuş mukaddesatımızın, din bezirganlarının katığı olmasına, izin vermeyeceğiz!
Devletimizin kurucu iradesi olan, tabutluklarda dahi boyun eğmemiş milliyetçiliğin, saraylarda paspas edilmesine, izin vermeyeceğiz ! İnsanından, adaleti, hürriyeti, demokrasiyi esirgeyenlerin, ne milliyetçilik, ne de millet sevgisiyle alakası olabilir.Adalet ve liyakata sadakatımız, nitelikli demokrasi arayışımız, Milliyetçiliğimizin esasını teşkil eder.Bu konularda bize sicil notu verebilecek, tek bir kişi bile yoktur.Bu, özgüvenle yürüyeceğiz.
Siyasetin aktörlerine, tek tek bakın ve şunu not alın; Bizim geçmişimizde, pkk’yla çözüm ortaklığı yok, fetö’yle işbirliği yok, darbe şakşakçılığı yok,hele saray yancılığı, hiç yok.İYİ Parti’nin bagajı, angajmanı, gizli ajandası yok. İYİ Parti,tertemiz bir harekettir. Bu kimlikle milletin emrinde olacağız.Onun bunun çizdiği yollarla, projelere, eş başkanlıkla değil, iktidara, milletimizin kalbinden yürüyeceğiz.Türk Milletini mutlu, Türk Devletini güçlü kılacağız.Açı doyuracak, açığı örteceğiz.Bengi taşlara kazınmış bu idealin peşinden koşmaktan, asla vazgeçmeyeceğiz.
Ne dedim, en başta;Geldiğimiz yeri unutmayacağız..Harun gibi gelip, Karun gibi olanların pişkinliklerini de, unutmayacağız..İYİ PARTİ genel merkezi, bir fildişi kuleye dönüşmeyecek.
İYİ PARTİ, kendi üstüne kapanan, kendi kendini doğrulayan bir kapalı sistem olmayacak.İYİ PARTİ, asla milletle irtibatını koparmayacak. Milletin her ferdinin katkısına imkân tanıyan, açık kodlu bir yapı olacağız.Ve bir kez daha, kesin bir inançla söylüyorum: Başaracağız!
Değerli arkadaşlarım;
Türk Milleti’nin vereceği göreve hazır olun. Çünkü, mevcut siyasi ve ekonomik tablonun sürdürülebilmesi, mümkün değil. Bakın, daha bir ay dolmadan, Türkiye’ye dayattıkları tek adam rejiminin, acı meyveleri düşmeye başladı.Ekonomi tepetaklak oldu. Hukuk yerle bir. Dış politika fiyasko. Devlet darmadağın. Anayasa’nın askıya alındığı, bir süreçten geçiyoruz. Anlaşılıyor ki, Tayyip Bey’in gönlündeki sistem, komünist idarelerin politbüro sistemidir. OHAL, olağan hal oldu. Valiler, Ak Parti il başkanı olarak görevlendirildi.Galiba, ‘Milletin Adamı’nın içine, bir FÜHRER kaçtı. Millete sürekli dört parmağını sallayan Tayyip Bey, artık beşinci parmağını da açmıştır: Dili,tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet derken, ruhu TEK ADAM, TEK ADAM diyor.
Değerli arkadaşlar,Biz, ‘cihadın en üstünü, zalim idareciye karşı hakkı söylemektir’ buyuran, hazreti peygamberin yolundayız..Muhalefet ölçümüz, ne pahasına olursa olsun, hakkı söylemektir.
Ve buradan sesleniyorum;Sayın Erdoğan,, sonda söyleyeceğimi şimdi hemen başta söyleyeyim: Adaletsizsin!, Basiretsizsin!, Kifayetsizsin!.
Hem aldanıyorsun, hem aldatıyorsun. Kullanışlı müttefikinle ülkeyi içine sürüklediğin, hale bir bak. ‘Tek adamlığı verirseniz, Türkiye uçacak’ dedin. Millet verdi. Döviz, faiz, enflasyon uçtu.
Borç, işsizlik, cari açık uçtu. ’24 Haziran’da seçilirsem, her şeyi düzelteceğim’ dedin. Seçildin, daha beter hale getirdin. Beş bin yıllık devletin hazinesini, maliyesini, fetö okulundan yetişmiş Damad Berat'a, teslim ettin. Sizin lale devriniz başladı ama, milletin ekmeği küçüldü, öğünü eksildi. O kadar hukuksuz, güvensiz bir ortam oluşturdun ki, ekonominin canlanması imkânsız. Kendi kendine kurduğun ekonomi teorileri, memleketi batırmak üzere.’Ben ekonomistim’ diyorsun. Sen ekonomist değilsin, Muhterem. Sen, ‘ekonomik boy bir Muhterissin!’
Aziz milletim;
Üzülerek söylüyorum ki, Türkiye ekonomisi, iktidarın uyguladığı yanlış politikalarla, çıkmaz sokağa girdi..Ve, sokağın sonu yaklaşıyor. Bugün, “bize oyun oynuyorlar” diye suçladıkları batılı ülkelerden, yıllar boyunca alınan borçlar, üretime, ihracata değil, ithalat ağırlıklı tüketime, inşaata harcandı. Ne acıdır ki, “100 günlük eylem planı” diyerek, şaşaa ile anlattıkları paketin içinden de, beton çıktı..İktidara ve liderine hatırlatmak istiyorum; Aynı kafayla, 5753 günde bozduğunu, 100 günde tamir edemezsin! Üretmezsen, sadece tüketirsen ve sonunda da tükenirsin.
Kasım ayında Sn. Erdoğan Hükümetlerinin 16. Yılı dolacak. Geride bıraktığımız 16 yıl içinde ne Erdoğan, ne de partisi bir özeleştiri yapmadı.Bu zamana kadar iyi şeyler yapılmışsa, onlar yaptı.
İşler kötüye gittiyse, sorumlusu Siyonizm, Amerika, Avrupa veya dış güçler. Hiç bir şey bulamazlarsa, iktidar onlar, ama sorumlu, muhalefet partileri. Siyonizm, Amerika, Avrupa ya da dış güçler diyorlar ama, ne zaman yurt dışına çıksalar, onlara da, hep “Söylediklerimize bakmayın, yaptıklarımıza bakın” diyorlar.İçeride başka, dışarıda başka konuşuyorlar.
Ülkemizin en önemli sanayi kuruluşlarını, kelepir fiyatlarla yabancılara satmadılar mı? “Paranın dini, milliyeti olmaz “demediler mi? Satılan fabrikaların bir kısmı kapatıldı. Arsa yaptılar.Özelleştirilen fabrikaların bir kısmı da, yüksek fiyatlarla el değiştirdi. Satın alanlar da sattıklarında, büyük karlar elde ettiler.Oysa, bu fabrikalar Milletindi.. Kar edilecekse, millet kar etmeliydi..Öyle yapmadılar, ya yabancıyı, ya da yandaşı daha da zengin ettiler..Üretim yapmak yerine, ithalat özendirildi.Türk milletine, Türk sanayicisine, Türk üreticisine değil, hep el aleme çalıştılar.. Yerli üreticilerse, yüksek enerji giderleri, yanlış teşvikler nedeniyle, üretime son vermek zorunda kaldı.Ülkemizdeki raflar, ithal mallar tarafından işgal edildi.
Tarımda kendi kendine yeten bir ülkeden, nohut, fasulye, buğday, mısır, mercimek, et hatta, saman bile ithal eden ülke haline geldik. Bakın; Türkiye, beş yüz milyar dolara yaklaşan dış borcu nedeniyle, artık, kredi riski en yüksek ülkelerden biri haline geldi. Ülkemiz dış kredi bulmakta zorlanıyor. Bulunan krediler ise, çok yüksek faizli. Üstelik şantaj için, taviz için kullanılıyor. Sanayici artık, dış kredi kullanarak, yatırım yapamaz durumda. Diğer yandan devlet, bir israf kapısı haline geldi. Lüks ve şatafat devletin her kademesine hakim. Neymiş, itibardan tasarruf olmazmış. İtibar, milletin kesesinden yaptırıp içine tünediğin saray değildir. İtibar, bulduğun kredidir, ciddiye alınmandır.. İtibar, önüne gelen yabancı bürokratın, parmağını sallayıp iç işlerine karışamamasıdır. İsraf, almış başını gidiyor. Devlet, lüks araçları, binaları yüksek fiyatlardan kiralıyor. Gelir garantisi verilerek, yaptırılan köprü, otoyol, havalimanı, şehir hastaneleri içinse, büyük paralar garanti bedeli olarak ödeniyor. Yeni sistemde, sözde bakanlık sayısı azaltılıyor gibi gösterilirken, birçok yeni makam ihdas ediliyor.Her bakanlığa, üç dört bakan yardımcısı atanıyor. Devlet kadroları şişiriliyor.Devletin gelirleri azalırken, masrafları hızla artıyor.
Dolar altı buçuk, avro yedibuçuk TL oldu. Birçok zammın ertelenmesine rağmen, enflasyon şimdilik %16.
Değerli Arkadaşlarım;
Gidilen yol, yol değil. Ekonomik göstergeler hızla daha da kötüleşiyor. Açıklanan 100 günlük programda, enflasyona çare yok. Mutfakta yangın var, ama mutfağa çare yok. Sözler, seçimin ertesi günü unutuldu.. Mesela, 100 günlük programda, memura sözü verilen, 3600 ek gösterge zammı yok. Ekonomiye yön vermesi gereken bürokrasi, güven vermek şöyle dursun, yatırımcıyı kaçırıyor. Dövizi kontrol etmek için Cumhurbaşkanı, vatandaşın 3-5 kuruşluk birikimlerine göz dikmiş, çağrı yapıyor. Sayın Erdoğan’a bir kez daha soruyorum:Madem siz bu on altı yılda hep doğru işler yaptınız, ülkemiz niye bu halde?Niye çare olarak vatandaşın üç kuruşluk birikimlerine kaldınız? Hiç düşündünüz mü bilmem ama, ülkenin Cumhurbaşkanı olarak siz, vatandaştan döviz bozdurmasını istediğinizde hatta buna bir milli beka meselesi dediğiniz halde, niçin vatandaşlar döviz büfeleri önünde kuyruk olmadı? Olmadı, çünkü, Cumhurbaşkanı bu yolu daha önce denedi, ona inananlar %50 zarar ettiler. Şimdi de, onun sözüne itibar etmiyorlar. Ne acı değil mi? İşte itibar böyle bir şey. İtibar için, tek başına ünvan yetmiyor.. Güvenilir olmak gerekiyor..Güvenilir olmak için de ,işin ehli olmak gerekiyor.. Seçimden önce ne diyordu Tayyip Erdoğan? Cumhurbaşkanlığı sistemine geçince; Türkiye prangalarından kurtulacak, Türkiye ekonomisi uçacak, Başkanlık sistemi ile yatırımlar artacak, Dolar 3 liraya düşecek, Yurt dışından yatırımcılar gelecek. İktidarın propaganda makineleri manşetlerini, köşelerini bu sloganlarla doldurmuşlardı. Şimdi, yeni sisteminin sonuçlarını hep birlikte, acı acı yaşamaya başladık..Damad Berat'a teslim edilen ekonominin ateşi, bacayı sarmaya başladı..Türkiye bu çılgınlığa son vermeli diyoruz. Devlet kurumları daha fazla yıpranmadan, bu yanlış yoldan dönülmeli diyoruz. Türkiye’nin bir orta Afrika diktatörlüğüne dönüşmesine, mâni olalım.
Sn. Cumhurbaşkanına buradan sesleniyorum:
Gelin bu hatadan, geri dönün. Bu aklı size verenleri, etrafınızdan uzaklaştırın. Millet bahçelerinde yuvarlanmayı vadederken, Türkiye’yi uçurumdan aşağı yuvarlıyorsunuz. Seçim sürecinde de öncesinde de, bu sistemin yanlış olduğunu ısrarla belirttim. Bugün, sonuçlarını görüyoruz.. Borç vereceğiz diye hava atıyordunuz, ama bu gidişle korkarım Türkiye’yi, IMF’lik edeceksiniz.
Türkiye’yi, 2001’in bile gerisine götüreceksiniz. Sn. Erdoğan, cilan dökülecek, forsun sökülecek. Seni ilk önce, beytülmalden beslediğin yalakaların terk edecek.Ben bunları söylüyorum ama, bunlarda numara çok.Yarın çıkıp şöyle demeyeceğini kimse garanti edemez; “Biz iktidara gelmeden önce benim vatandaşım 100 dolarını bozdurduğunda 150 lira alıyordu. Şimdi, 100 dolarını bozdurduğunda 650 lira alıyor.” Vallahi der mi, der.. Yıllardır faiz lobisi, döviz lobisi, dış güçler diyerek geçiştirdi.Ama iş geldi mutfaklara dayandı, harçlıklara dayandı artık. Şunu aklından hiç çıkarma Sayın Erdoğan; Tencereler kaynamazsa, kadınlar seni de, lobilerini de, dış güçlerini de yerle bir eder.Millet, yatıp-yuvarlansın diye planladığın Millet bahçelerinde, sen debelenirsin, haberin olsun..
Öyle bir düzen kurdun ki, bak ne diyor şair;
“Allah’ın on pulunu bekleye dursun, on kul,
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa,
Yaşasın kefenimin kefili, karaborsa!”
İşte senin kurduğun düzen bu, Sayın Erdoğan. On pulun, dokuzu yabancıya yandaşa, biri vatandaşa..
Torununun canı öyle istiyor diye, eğitim sistemini değiştiriyorsun. Alfabeden rastgele harf çekiyor, her seferinde yeni bir sınav ismi uyduruyorsun.Bu millet bunu hak etmiyor. Tekrar ediyorum, onca adam yetiştiren bir ülke, ekonomiden anlamayan, sürekli aldanan, aldatılan, aldandıkça öfkeyle köpürüp, faturayı millete çıkaran bir tek adamı, haketmiyor!
Aziz Milletim;
George Orwell, ünlü romanı “1984”te ne diyordu? “Geçmiş yok olup gitmişti, geleceği düşlemek imkansızdı.” Bir de bizim iktidarın yaptıklarıyla okuyalım o romanı..İktidar sayesinde, 95 yıllık birikim gitti, yeni nesil artık geleceği düşleyemiyor!
Bakın, yakın zamanda sonuçları açıklanan YKS’de, öğrencilerimiz, matematikte 10 sorudan birini, Türk Dili ve Edebiyatı alanında ise 5 sorudan birini doğru cevaplamış. Çocuklarımızın değil, Bu 16 yıllık AKP iktidarlarının karnesidir. “Yeni nesiller atalarının dilini anlamıyorlar” diyerek, hamasi nutuklar atan bir iktidarın, eğitim politikasında, öğrenciler günden güne kendi dillerini okuyamaz, anlayamaz oldular.
İktidar, eğitimde fırsat eşitliğini yok ederken, bir taraftan da “kendi için” bir nesil yetiştirme gayretiyle, orduyu ve dini yaptığı gibi, eğitimi de siyasallaştırdı.Bu sonuçların tek izahı, iktidar eli ile oluşan kayırmacı tutumdur.İktidar liyakati silerek, yeni nesle, öğrenerek değil, biat ederek bir yere gelebilecekleri inancını yaydı. Yıllardır gördüğümüz de, bunun kanıtıdır. Üst düzey atamalar, her nedense, akrabalık ilişkileriyle yürüyor.. Oysa Peygamber Efendimiz, “iş ehline verilmezse, kıyamet yaklaşmış demektir” diyerek, liyakatsizliğin doğuracağı sonuçları işaret ediyordu.
Gençler için kıyamet, hali hazırda yaşanmaktadır.Durmadan değişen sınav sistemi, atanamama korkusu,işsizlik, geleceğe dair duydukları kaygı, gençlerimizin kıyametidir.40 sorunun ortalama 4 tanesini, ancak cevaplayabilen bir nesil yetiştirdin, ey Erdoğan!Bu senin eserin. Dijital kaynakları engelleyip, bu nesli A habere mahkûm ettin.Sayın Erdoğan, “doğmadan önce gittiğin” 50 kişilik sınıflar hala duruyor. Ama senin için ‘müşteri’ garantili hastaneler, araba garantili, Deli Dumrul köprüleri, daha önemli.
Eğitimle ilgili tek ilken, “nazar değmesin” diye diplomanı milletten saklamak.Başka da bir şeyi umursadığın yok. Ne kadar değer varsa, istismar ettin. Ne kadar ihtilaf varsa, körükledin. Ve ne kadar bahane varsa, artık tükettin. Devleti fetöye rehin verip sokağa düşürdün, bu aziz millet, devleti sokaktan topladı. PKK ile çözüm ortağı olup, ülkeyi hendeğe sürükledin, Mehmetçik, kanıyla engelledi. Her şey oldun, her kılığa girdin, ama bir gün, Türk olamadın. Türk milliyetçiliğini sana paspas etmeye kalkan bir ortak bulup, ekran koruyucu yaptın, işi geçiştirdin. Dün şehitlerimize ‘kelle’ diyordun, bugün elini mübarek naaşlarına koyup, ‘idam gelirse imzalarım’ diyorsun.Gökten zembille inmeyecek.. Tek adam sensin.. Getirecek olan sensin.. Allah’tan kork, bari acılarımızı istismar etme, be kardeşim. ‘Yapmayacağınız şeyleri, niçin söylüyorsunuz’ diye, buyrulduğunu hatırla. Eşini, yavrusunu kaybetmiş Serkan Astsubayın vakarından kendine bir pay biç, bir hisse çıkar, bir ders al.
‘Vatan sağ olsun’ diyen kahraman, vatan sana minnettardır.Allah eşini Hz. Fatma’ya komşu eylesin. Yavrunu sana şefaatçi kılsın. Allah’ın laneti PKK’nın üzerine olsun. Aklına esiyor, AB’ye gireceğiz deyip gündüz havai fişek patlatıyorsun. Aklına esiyor, seçim ağzı, bir çakma Nene Hatun gönderip, Türk Devleti’ni çekiciye yükletiyorsun. Şam’da Cuma kılacağım diye çıkıyorsun, gece karanlığında, ceddimizin kabrini yıkıp dönüyorsun. Caber, ya Caber. Ecdadımızın mezarı, sınırlarımızın ötesinde kalsa da, bayrak dalgalandırdığımız, meşhur Mezar-ı Türk. Ne diyordu Muallim Naci?
“Zikre şayandır, Fırat’ın her yeri, Ben ki bir Türk’üm, unutmam Caber’i.” Unuturuz sandınız. Yuttururuz sandınız. Ne apar topar, ecdat kabrini kaçırdığınızı unuttuk, ne de vaktiyle “Türkiye’ye bir kedi bile vermem” deme cesaretini, sizden alan Peşmerge ağalarına verdiğiniz desteği… Stratejik derinlik diye tutturdunuz. Dış politikada, çukura gömüldünüz.Komşularla sıfır sorun dediniz. Herkesle dalaştınız.”Layık”ların değil, “sadık”ların riyasetinde yürüyen, dış politikada vahim bir haldeyiz. Dün, dış politikayı kademe kademe, FETÖ’ye terkedip, bataklığa sapladılar..Bugün de, basiretsizlik ve beceriksizliğin hakimiyetiyle, milli güvenlik riskleriyle karşı karşıyayız..Sayelerinde,,, masa başında yürüyen diplomasi, seviyesiz bir biçimde sosyal medyada, tasnif ve tahlil ediliyor.
Orta Doğu’da, mezhepsel saiklerle iş gören, şahsi ikbalini milli ikbalin önüne alan, Ege’de, Akdeniz’de, Avrupa’da “kapalı kapı”lar ardında mutabakatlar yapan iktidar, topyekûn ülkemizi sıkıntıya sokuyor, uluslararası itibarımıza zarar veriyor. Keza, Amerika ile geçtiğimiz hafta yaşadığımız papaz sorunu da, bu şahsi ikbal hesabının bir sonucu. Amerika ile, her ne görüştülerse, neyi taahhüt ettilerse, bu küstahlığa, Amerikalı yetkili-yetkisiz simlerin hadsizliğine, kendileri sebep oldular. Ancak yine de bilinmelidir ki;Amerika Birleşik Devletleri’nin, pastör Brunson’ı gerekçe göstererek,
İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanına karşı “hedefli yaptırım” kararı alması, tarafımızdan mazur görülemez.Ülkemizi, “müstemleke” gibi gösterecek, seçilmiş küstahça sözcükler ile yapılan açıklamalar, kadim devlet geleneğimizde, diplomasi anlayışımızda, müsamaha gösterilecek bir mahiyette değildir. 20 ay boyunca tutuklu bulunan pastör Brunson konusunda, bugüne kadar ciddi bir girişimde bulunmayan,sosyal medya diplomasisi ile meseleye uhulet ve suhuletle yaklaşan Amerika’nın son tutumu, yakın zamandaki jeopolitik gelişmelerin bir yansıması, yargımızın bağımsız olmadığını bilmelerinin bir sonucudur.
Ancak, 16 yıldır, iktidarınızın içini boşaltmaya çalıştığı devlet geleneğimiz,hiçbir şart ve koşulda bu gibi bir yaklaşıma, tehdide boyun eğmemelidir.Brunson’ın tutukluluğu konusunda, bir twitter iletisi ile tutum değiştiren yargı sistemimiz, aşikardır ki, iktidarın politikalarına göre muamele ediyor. Hasbi bir şekilde hem Amerika’ya, hem de dünyaya “yargı bağımsızlığı” hatırlatması yapabilmek için, yargıyı bağımsız bırakmak, adaleti temsil ettiğini unutan, hâkim ve savcıları tasfiye etmek şarttır.
“Bal, bal demekle, ağız tatlanmaz” der atalarımız. “Türkiye, bir hukuk devletidir” diyerek, hukuk teşekkül etmez! Ayrıca bilinmelidir ki, iktidarın, Amerika’nın bu restine cevabı, “hukuka müdahale” olup olmadığını da gösterecektir.Ancak yine tedirginiz. Apar topar uçağa bindirilen heyetin, Amerika’da, Dışişleri ve Hazine koridorlarını arşınlarken ne yaptığını, ne istendiğini, ne verildiğini bilmiyoruz..
Bir başka devletin, ekonomik yaptırım gibi araçlarla, içişlerimize karışmasını engellemenin yolu, bu araçları etkisiz kılacak, bir yönetim sistemi inşa etmektir.Bu sistemse, sizin tek adamlığınız gibi ucube bir sistem değildir. Ancak, hatırlatmak isterim ki; Ne Amerika’nın, ne de başka bir devletin, hükümet üzerinden, ülkemizi kendince ve küstahça cezalandırmaya kalkmasına asla, prim vermeyiz, hükümetimizin yanında ve yakınında oluruz. Hükümete çağrımız açıktır; Adaleti tesis edin, Demokrasiyi inşa edin, Girişimde ve eğitimde fısat eşitliği ile bir kesimin değil, herkesin büyümesine, gelişmesine müsaade edin ki, ülkemizin itibarı, itibarıyla birlikte, gücü artsın..Başkaları bize küstahlık etmeden önce, on kere, yüz kere düşünsün..Değerli dava arkadaşlarım,Bizim durduğumuz yer belli. Evet, buralara iktidarın hataları ile geldik. Dışarıda caydırıcılığını, içeride güvenirliğini kaybeden bir ülke olduk.Bu iktidardan, uygulamalarından, ortaya çıkardığı ülkeden ve yönetimden memnun değiliz..
Ama, bizim oğlanı da, başkasına dövdürmeyiz! Peşinen söyleyeyim, her ne sebeple olursa olsun, Türk Devleti’nin bakanlarına yaptırım kararı alınması, asla kabul edilemez. Yargının nasıl işlediğinin, mahkemelerimizin adaletinin hesabını Amerika’ya verecek değiliz. Bunlar Türk Milleti’nin meselesidir. Sırf Amerika bahane ediyor diye de, adaletsizliğe razı olmayız ama sanki temyiz makamıymış gibi, herhangi bir ülkenin Türkiye’ye parmak sallamasına da, müsaade etmeyiz.
Sayın Erdoğan’a sesleniyorum; Sakın ha, bunu da yüzüne gözüne bulaştırmayasın. Bir kabadayılık yaptın, bari bu defa arkasında dur. İsrail ile Mavi Marmara gemisi işine benzemesin. Şunu bil, Türk devleti, oğlunun gemiciği değil.İster batırırım, ister yüzdürürüm diyemezsin.Türkiye Cumhuriyeti aile şirketiniz değil.Batırmana müsaade etmeyiz.
Türkiye’nin itibarı, neyi gerektiriyorsa, tereddütsüz yap. Sonra da, ilk fırsatta otur bir düşün; Devlet nedir, tarih nedir, Türk kimdir, diplomasi nasıl yürütülür? Bir bilene sor, öğren. Çevrende bilen yoksa, gel anlatalım. Gel bizden öğren ki, hiç değilse uluslararası meselelerde bir devlet adamı gibi davranabilesin. Bu halinle, yarın yerine geçecek olan, müstakbel nesillerin itibarını da zedeliyorsun.
Bakan yaptığın kişilere de söyle, seni örnek almasınlar.Devlet katı, sokak kabadayıları gibi, birbirine omuz atma, racon kesme yeri değildir. Adil ol. İnsanlara olan kinin, seni adaletsizliğe sürüklemesin.
Cami yeri meselesinde valisini uyarıp; ‘Bilesin ki, ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim’ diyen, Hz.Ömer’i aklından çıkarma. Unutma ki, bu topraklar Fatih’i bile yargılayabilen, Kadı Hızır Bey’leri gördü.
İyilik hareketinin değerli mensupları, Anlatacak çok şey var, dertleşeceğimiz, dertlendiğimiz çok şey var..Gönül ister ki, sizlerle yalnız iyi üzerine, doğru üzerine, güzel üzerine konuşalım. Ne mümkün..
Bütün bu sorunları aşabilmenin yolları var.. Kısa vadeli çözümlerle krizi derinleştirmek yerine, daha kalıcı, köklü çözümlere mecburuz.Bizler İyi Parti’ye gönül vermiş cesur insanlar,
16 Nisan referandumunda parlamenter demokrasiyi ortadan kaldıran teklife, hayır dedik. Ancak bir şerh koyduk;
Eski sistemin devamını değil, insan hak ve hürriyetlerinin teminat altına alındığı, demokrasinin, temsilde adaletin sağlandığı, fırsat eşitliğinin tesis edildiği, yargının bağımsız olduğu ve kuvvetler ayrımının daha net biçimde yapıldığı bir parlamenter sistem istiyoruz.. İktidarın düştüğü hatanın bir benzerine düşerek, ülkemizi rutinlerle sandığa gitmekten alıkoymak için, kısa vadede bu sistemin en azından aksaklıklarının giderilmesini öneriyoruz. Milletimizin iradesine şeksiz-şartsız saygımız var. Lakin milletimizin iradesi ile tesis edilen bu yeni sistemin eksikliklerini de bir an evvel ortadan kaldırmamız gerekiyor.
Yeni sistemin, daha fazla hürriyet diyecek ve adaleti tesis edecek şekilde güncellenmesi gerekiyor. Bu anlayışla bildiriyoruz ki; -İnsan onuruna saygılı olunmalıdır.Türkiye Cumhuriyetiyle vatandaşlık bağı bulunan herkes, bu ülkenin eşit haklara sahip vatandaşıdır. -24 Haziran seçimleri öncesi haykırdığımız gibi, ağa da, paşa da, Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanımızdır. -Eşitlik ilkesi, dil, din, etnik kimlik, cinsiyet açılarından güvence altına alınmalıdır.Dışlayıcı ifadelerden uzak durulmalı, özgür, mutlu yurttaşlardan oluşacak ulus bilinci güçlendirilmelidir.
-Kişi özgürlükleri güvence altına alınmalı, temel hakların dokunulmazlığı korunmalıdır. Haklara yönelik sınırlamaların da, mutlaka bir sınırı olduğu, açık biçimde tanımlanmalıdır. -Seçme ve seçilme hakları önündeki anti-demokratik engeller kaldırılmalı, Yürütmenin güç ve sınırı, modern çağın gereği olan, kuvvetler ayrılığı korunarak belirlenmelidir. -Bir asırlık geleneğimize uygun olan parlamenter sistem, yeni denge mekanizmalarıyla, güçlendirilerek, yaşama geçirilmelidir. -Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkileri, Türkiye Cumhuriyeti’ni ve ulusun birliğini, temsil sıfatından doğan işlerle sınırlandırılmalıdır. -İnanç ve inancı ifade etme özgürlükleri, en kapsamlı ve özgürlükçü biçimde sağlanmalıdır. -Adil yargı hakkı, hiç kuşkusuz Türkiye’nin en hayati sorunlarından biridir. Sadece yargı aşaması değil, öncesi, sonrası da, tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler ve insan hakları hukuku göz önüne alınarak düzenlenmelidir. Bireylerin adil yargılanma hakkı, yargılayacak olan makamın tarafsızlık ve bağımsızlığından ayrı düşünülemez. -Lâiklik ilkesi gereğince devlet, farklı din ve mezheplerle, felsefi inançlarla, eşit mesafede olmalıdır. -Diyanet İşleri Başkanlığı, bir hutbe-fetva kurumu olarak değil; din, inanç ve vicdan özgürlüklerini gözeten,- bir kurum olarak yeniden yapılandırılmalıdır. Ezcümle, bugün huzur ve refahımızın önündeki engellerin sebebi olan yasa ve uygulamalardaki değişiklikler, toplumsal mutabakatla yapılmalıdır. Sorunlarımız, ifade hürriyeti, inanç hürriyeti, girişim hürriyeti temelinde, adaletle çözüme kavuşturulmalıdır.İnanıyoruz ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası, bu adımlar ve sonuçlarıyla korunabilecektir. Buradan milletimize sesleniyorum, Aziz Türk Milleti, Ülkemizi zor günler bekliyor. Sayın Erdoğan’ın Türkiye’ye maliyeti her geçen gün daha da artıyor. Az önce ifade ettiğim gibi ekonomide, dış politikada, yargıda, eğitimde hızla dibe vuruyoruz. Ekonomiyi soktukları darboğazdan kurtarmak için, büyük bedeller ödeyebiliriz. Dış politikada, sürekli milli menfaatlerimize aykırı kararlar alınıyor. Bunları telafi etmek için, yarın çok daha büyük tavizler vermek zorunda kalabiliriz. İYİ PARTİ olarak, bütün bu konuların takipçisi olacağız. Milletin hakkını, hukukunu var gücümüzle koruyacağız.
Biz, Türkiye’yi yönetmeye talibiz. Bizim davamız da, sevdamız da Türkiye’dir, Türk Milletidir. Bizim Türkiye sevdamız hesaba kitaba gelmez, sandığa pusulaya sığmaz. Bizim anlayışımızda, ‘Türkiye sevgisi imandandır.’ Biz, bunun için varız.İYİ PARTİ, bunun için var. Bin yıldır, bu topraklarda filizlenip duran ne kadar hayal varsa, gerçek olsun diye varız. Ne kadar acı varsa, son bulsun diye varız . Aziz milletimizin, tarih sarkacı, yeniden yükselişe geçsin diye varız .
Bu yüzden, yandaş medyanın boy hedefiyiz. Bu yüzden, Sarayın uykuları kaçıyor. Bu yüzden, küçük ortağın sinirleri bozuk. Ama, zulümden başka yapabilecekleri bir şey yok. Aydınlıktan, hakikatten korkanların yöntemleri, tarih boyunca hep aynı olmuştur.. Yok sayarlar, satın almaya kalkarlar, iftira ederler, boykot uygularlar ve sonunda topyekûn imha etmeye kalkarlar.
Ne yaparsanız yapın, hakkı haykırmaktan vazgeçmeyeceğiz. Sanıyorsunuz ki, biz sussak mesele kalmayacak. Halbuki, biz sussak, tarih susmayacak. Tarih sussa, hakikat susmayacak. Sanıyorsunuz ki, bizden kurtulsanız mesele kalmayacak. Halbuki, bizden kurtulsanız vicdan azabından kurtulamayacaksınız. Vicdan azabından kurtulsanız, tarihin azabından kurtulamayacaksınız. Tarihin azabından kurtulsanız, Allah’ın gazabından kurtulamayacaksınız.’ Değerli dava arkadaşlarım; Millet bizi bekliyor. Tarih bizi çağırıyor. Bunun için çalışıyor, didiniyor, koşturuyoruz. Toparlanın, gitmiyoruz. Hazır olun, geliyoruz. Önümüzde mahalli seçimler var. Yarından tezi yok, hazırlıklara başlayacağız. İYİ PARTİ, mecliste de, meclis dışında da, en çalışkan parti olacak. Allah’ın izniyle, milletimizi iyi yönetim modeliyle buluşturacağız. İnanacağız, yaşatacağız, iftihar edeceğiz. İYİ’nin parolası budur! Bugünkü imanımızla ortaya koyduğumuz değer, partimizdir. İYİ Parti’yi yaşattıkça, Türkiye’nin umudu var olmaya devam edecek. Ve İYİ Parti, amaçlarına ulaştığında, Türkiye’nin yaralarına merhem olduğunda, iftihar edeceğiz.
Şu fani hayatta, yurduna, milletine, üzerinde emeği olanlara, kendi insanına faydalı bir iş yapmış, insanın bahtiyarlığından daha büyük bahtiyarlık var mıdır? Biz, mal, mülk, gemicik, makam değil, bu bahtiyarlığı tatma gayesiyle siyaset yapıyoruz. Yürüyüşümüz alelade bir yürüyüş değildir.Bir asır önce, kardeş ülke Azerbaycan’ın, yolbaşçısı Mehmet Emin Resulzade ne diyordu; “Bir kere yükselen bayrak, bir daha inmez!” Bir asır sonra bu söz bizim şiarımızdır. Bayrağı düşürmeyeceğiz, onu lekelemeyeceğiz. “Her birimizin, birer bayrak olduğunu” unutmayacağız.. Türkiye’yi bu karanlıktan kurtarıp, güneşin doğuşuna şahitlik ettiğimizde, Kırım’dan Bosna’ya, Urumçi’den Tebriz’e, Kerkük’ten Deliorman’a, köklü ama sahipsiz bir coğrafyada, çocukların gözleri ışıldayacak. Güneşin huzmelerine binmiş, Vefalı Türkler gelecek, elimizin uzandığı her iklimde,Kafkaslardan esen yelde, ayrı düşmüş kardeşlerin nefesleri söyleşecek.Şimdi sizlerin ve tarihin derinliklerinden bugüne, bizlerin hürriyeti, istiklali, selameti ve huzuru için can vermiş, kan dökmüş, çile çekmiş, emek harcamış ecdadımızdan, devraldığımız manevi bayrağın huzurunda, İYİ Parti’nin yüklendiği misyonu, tekrar ediyorum:
Bir kere yükselen bayrak, bir daha inmez! Bu yolda niyaz ediyorum ki;
Allahım, şu karanlık yolları, Bizi sana ulaştıran yollar et! İhtirasla kilitlenmiş kolları, Birbirini kucaklayan kollar et! Muhabbetin gönlümüzde hız olsun, Güttüğümüz Hakk’a veren iz olsun,
Önümüzde uçurumlar düz olsun, Yolumuzda dikenleri güller et! Dalaletle bırakıp da insanı, Yapma arzın en korkulu hayvanı, Unutturma doğruluğu vicdanı, Bizi sana layık olan, kullarından et!
Büyük Türk Milleti, İYİ insanlar;Allah devletimize, milletimize zeval vermesin. Allah yar ve yardımcımız olsun. Sağ olun, var olun. Allah’a emanet olun.
CHP SÜRPRİZİ
Kurultay için AKP, CHP, BBP ve Saadet Partisi'ne davetiye gönderilirken, MHP ve HDP ise çağrılmadı. İYİ Parti Kurultayına CHP Genel Sekreteri Akif Hamzaçebi katıldı.
NOTLAR
Kurultayı’nı izlemeye gelenler, yoğun güvenlik önlemleri altında salona alındı. Kurultayın yapılacağı ATO Congresium’daki salona Türk bayrağı ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün posterleri asıldı. Genel Başkan Meral Akşener’in sinevizyonda fotoğrafının yansıtıldığı salonun sahne kısmında “Daha yeni başlıyoruz” yazısı dikkat çekti. Delegeler için salonun orta kısmındaki alanda yer ayrıldı.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.