1. HABERLER

  2. POLİTİKA

  3. İYİ Parti'den beklenilen Süleyman Soylu çıkışı

İYİ Parti'den beklenilen Süleyman Soylu çıkışı

İYİ Partili Yavuz Ağıralioğlu'ndan Bakan Soylu'ya: "güvenle gezilemez bir ülkenin İçişleri Bakanlığı görevini yapmaktayız demektir. Aslında bu biz vazifemizi yapamadık demektir, bunun peşinden istifa gelir."

A+A-

İYİ Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, hükümetin pandemi konusunda aldığı kararları, ekonomi ve dış politika uygulamalarını eleştirdi. İYİ Partili Ağıralioğlu, açıklamaları sonrasında basın mensuplarının sorularına yanıt verdi. Ağıralioğlu’na İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı  “Benden koruma isteme o zaman kendi aracınla git, gerekirse bisikletle git” şeklindeki sözleri de soruldu.

Ağıralioğlu soruya, “Çeyrek asırdır iktidarda olup, son tahlilde Anayasa Mahkemesi Başkanına, ‘Bisikletle gezebiliyor musunuz hadi gez’ demek, ülkemizi güvensiz hale getirdik, berbat ettik, yönetemedik, güvenle gezilemez bir ülkenin İçişleri Bakanlığı görevini yapmaktayız demektir. Aslında bu biz vazifemizi yapamadık demektir, bunun peşinden istifa gelir” şeklinde yanıt verdi.

“Türk devleti böyle bir üslupla yönetilemez. Sokak çetelerinin kullandığı bir dil, böyle ifadelerle yönetilen devletin Türk Devleri olması bizi mahcup etmiştir” diyerek Soylu sorusu cevabına devam eden Ağıralioğlu’nun yanıtının tamamı şöyle:

“Kamu düzenini sağlamakla görevli bir bakanın, yargının tepesindeki en üst düzey Anayasa Mahkemesi Başkanına bu dille konuşmasını makul görmek mümkün değildir. Kamu düzenini sağlamak demek ülkenizi bisikletle gezilecek ülke haline getirmek demektir. Çeyrek asırdır iktidarda olup, son tahlilde Anayasa Mahkemesi Başkanına, ‘Bisikletle gezebiliyor musunuz hadi gez’ demek, ülkemizi güvensiz hale getirdik, berbat ettik, yönetemedik, güvenle gezilemez bir ülkenin İçişleri Bakanlığı görevini yapmaktayız demektir. Aslında bu biz vazifemizi yapamadık demektir, bunun peşinden istifa gelir.

Türk devleti böyle bir üslupla yönetilemez. Sokak çetelerinin kullandığı bir dil, böyle ifadelerle yönetilen devletin Türk Devleri olması bizi mahcup etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı hatırı sayılır korumalarla geziyor, bizim ülkemizin en iftihar edilecek tarafı iktidara geldiklerinde taahhütleri buydu, memleketin her bir tarafına insanların huzurla gidebildikleri bir ülke vadetmişlerdi 20 yıl sonra bulduğumuza bakın. Geldiğimiz durumda devletin Bakanı, Anayasa Mahkemesi Başkanına ‘hadi bisikletle gez bendi gezerim’ diyor. Bisiklet savaşları başladı. Bisikletle gezilebilir bir ülke vadediyoruz İYİ Parti olarak. Makam arabalarından kurtulmuş bir ülke vadediyoruz. Camilerde koruma ordusuyla namaz kılan protokolden kurtulmuş bir ülke vadediyoruz. Devletin bakanlarının bile Cumhurbaşkanıyla görüşme konusunda geniş bir koruma protokolünden kurtulmuş bir ülke vadediyoruz. Sayın Soylu duysun, milletimizde duysun İYİ Parti’nin en mühim taahhütlerinden bir tanesi makam arabalarının elden çıktığı, koruma ordusundan hem trafiğin, hem gözümüzün kurtulduğu bir ülke vadediyoruz. Süleyman Soylu Bey’in bu en son ifadesi bundan daha kötüsü olmaz diyebileceğimiz bir ifadedir.”

“21 GÜN TAM KARANTİNA UYGULANABİLMİŞ OLSAYDI BUNLAR OLMAZDI”
Ağıralioğlu, Pandeminin başında 21 gün tam karantina uygulanabilmiş olsaydı, onun sonuçlarına göre ters karantina uygulayarak virüsle mücadelede çok etkin, çok daha güvenli netice alınacak bir imkana sahip olunabilirdi vurgusunu yaparak şunları söyledi:   

“Madem böyle sürü bağışıklığına fiili durum olarak geçecektik, bunu bir yönetim stratejisi haline dönüştürecektik o zaman bu kadar sağlık çalışanını virüsün üzerine salmaya ne gerek vardı. Madem sürü bağışıklığına dönülecekti devletin imkanları bu kadar neden heder edildi. Madem kaderciliğe teslim olacaktık bu kadar fedakarlık niye yapıldı. Bizim milletimiz halaya, horona, düğüne kurban verdi. Düğünlerde halaya kurban edildik. Bu artık sağlık sisteminin bir yükü değil insanlığın yükü haline gelmiştir. Sağlık çalışanlarımız kendi evlatlarından, analarından babalarından uzakta yaşıyorlar biz daha konforlu yaşayalım diye. Sağlık çalışanlarının emeklerini, doktorlarımızı yetiştirmek için onca imkanı seferber ederek elimize geçmiş sağlık kadrosunu bu kadar pervasızca kurban etmek ne devlete yakışır, ne milletin geçmişine yakışır. Türk devleti virüsle mücadele ederken tabii ki ekonomik zorluklarını da yürütebilmeliydi.

Bu disiplinsizliğin savrulmanın, bu kadirbilmezliğin karşısında sağlık çalışanları artık iyileştirme motivasyonunu kaybetti, devletin bu anlamdaki savurganlığının bedelini sadece kendilerinin ödüyor olmasından müzdarip oldular, istifaların eşiğine geldiler. Yoğun bakımlarda yoğunluk oranları dolmuş artık çadırların kurulmasına mecburiyet oluşturuyor.

Pandemi ile ilgili istatistiklerin yanlış olduğuna dair bir hissiyat, devlete olan güvensizlik var. Sağlık Bakanlığı ilgili bütün kurumları biraraya getirerek, bu virüsün, bulaşı sürecinin bütün detaylarının, kime nasıl bulaşmışsa, kim hangi gerekçe ile vefat etmişse, vücuttaki tahribatın detaylarının virüsle mücadelede bize yeni bir yol haritası oluşturacak şekilde verilmesi lazım. İstatistiği hayatta olmayan bir toplum mümkün değil bu mücadeleyi kazanamaz. Şimdi daha etkin bir mücadele ile karşı karşıyayız. Hastanelerin dolduğu bir süreçte sonbahara giriyoruz. Sonbaharın artan hasta sayılarıyla birlikte riskin daha büyük olduğunu söylüyorlar, biz daha etkin bir hazırlığa başlamazsak, yeniden tam karantinayı düşünemezsek, sahayı bu tam karantinada yönetme organizasyonu kurulamazsa birkaç ay sonra karşı karşıya olduğumuz yük bugünkünden çok daha fazla olacaktır. Devleti bu hassasiyete uygun bir ciddiyeti taşımaya davet ediyoruz.”

PANDEMİ DOLAYISIYLA ARKASINA SIĞINDIKLARI HİÇBİR MAZERET
EKONOMİNİN KÖTÜ YÖNETİLDİĞİ GERÇEĞİNİ GİZLEYEMEZ.
Ekonominin pandemiden önce bozulduğunu belirten Ağıralioğlu, 2019 verilerinde hatırı sayılır bir küçülme yaşandığını pandeminin ise bunun tuzu biberi olduğunu söyleyerek şöyle devam etti:

“Hükümet 2002’den 2020’ye kadar her günü bir öncekinden daha kötü olan hükümetin konjonktürel olarak kredilerle büyüttüğü ekonomiyi çok başarılıymış gibi takdim etmesini doğru bulmuyoruz. Konjonktürel büyüme rakamlarından daha büyük kronik problemlerimiz olduğunu düşünüyoruz. Bütün istatistikler, memleketin bütün verileri 2002 verilerine dönmüş durumda. Memleketi teslim aldıkları süreçlerden daha kötü süreçlere taşımışlarsa memleketi bunu dış güçler gibi takdimle kurtarmalarını doğru bulmuyoruz. Geniş tanımlı işsizlik yüzde 6’lara vardı. İşsizler ordusuyla karşı karşıyayız. 8 milyon 800 kişi hükümetten iş bekliyor. Memlekette işsizlik var, esnafımızın dertleri var, dar gelirli gruplarımız var ama hükümet ‘batmalarına seyirci kalamayız’ diye havaalanı inşaatında vermiş oldukları müteahhitlerin devlete ödeme taahhüdünde olduğu kiraları ötelemeyi konuşuyor. Batmalarına müsaade edemeyiz cümlelerinin içerisinde dar gelirliyi unutup zenginleri kurtarma ifadeleriyle devlet yönetmeye kalkıyorlar. Biz Hükümetin milletini de bu 5 müteahhit gibi saymalarını istiyoruz. Geçen dönem kredi vererek şimdi ilk taksidini ödemeyle karşı karşıya kalmış ödemelerini neden ertelemiyorsunuz. Çocuklarımız, onların KYK borçlarını niçin ötelemiyorsunuz da müteahhitlerin taahhüt ettikleri paraları niçin öteliyorsunuz. Pandemi dolayısıyla arkasına sığındıkları hiçbir mazeret ekonominin kötü yönetildiği gerçeğini gizleyemez.”

Ağıralioğlu, tüketilen onca rezerv ve ihtiyaç akçelerinden sonra şimdi de BES’te birikmiş olan 154 milyar liraya göz dikildiğini söyledi. Bunların doymak bilmez para kazanma arzusunun kuralsız kazanmanın kurumsallaştı, verimsiz kamu yatırımlarının bütçeye yük haline geldiği bir dönemde en son bireysel emekliliğe göz dikmiş olmasının hükümetin yürünecek yollarının bittiğinin alameti olduğunu belirten Ağıralioğlu, “Bunca kuralsız işin arasında tavsiyemiz şudur, ödediğiniz kamu zararları, faize ödediğiniz 496 milyar dolar para, SGK açıkları maharetli bir yönetimle harcamaz duruma gelseydiniz bugün pandemiyle karşı karşıya kaldığı durumda hiçbir vatandaşı mağdur etmemiş olurdunuz. Biz memleketin kötü yönetildiğine inanıyoruz, kaynaklarının israf edildiğine inanıyoruz” dedi.  

Ağıralioğlu, Hükümetin; Doğu Türkistan’da yaşadıkları zulmü Türkün başkentinde dillendirmek için Ankara’ya yürüyen 18 kişiyi Ankara’ya sığdıramadığını, aileleri orada olup buna dikkat çekmek isteyen insanların feryadına kulak tıkadığının altını çizerek, “5 Milyon Suriyeliyi ağırlayan Meclis, Doğu Türkistan’da ızdırap çeken insanların ağızlarını kapatır hale gelmiştir. 5 milyon Suriyeliyi ağırlamak bir mecburiyetse, lütfen bizim memleketimizdeki Doğu Türkistanlıları da Suriyeli saysınlar. Eziyet çekmiş insanlar buraya sığınıp başlarına gelenleri dünyaya duyurma imkanı bulamayacaksa biz nasıl kimsesizlerin kimi oluyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı dünya 5’ten büyüktür' derken bahsetmiş olduğu çerçeve içerisinde Çin’i de kınamaya, Çin’i de Türklere yapmış oldukları soykırımdan, Türklere yaptıkları eziyetten kurtulmaları için irade ve tavır koymaya davet ediyoruz. Doğu Türkistan konusunda hassasiyet göstermesi gereken ülkelerinde başında Türkiye gelmektedir” ifadelerini kullandı.

5 MİLYON CESUR OYUMUZU, 83 MİLYONUN UMUDU HALİNE GETİRME KURULTAYI OLACAK
Hafta sonu yapılacak olan kurultaya da değinen Ağıralioğlu, “Bu hafta sonu kurultayımız var, bizim açımızdan şöyle önemli; memleketin kötü yönetildiğini, kaynaklarının israf edildiğini düşünüyoruz, memleketin ufkunun karardığını düşünüyoruz, demokrasinin yoğun bakıma girdiğini düşünüyoruz, ifade özgürlüğünün kalitesinin bozulduğunu düşünüyoruz, kamu yönetiminde liyakatin değil sadakatin koyulduğunu düşünüyoruz, ülkenin gelir gider adaletsizliğinde fakirlik kapanının büyüdüğünü düşünüyoruz. En fakir kesimin ezildiği düşünüyoruz. Memleketi yeniden kendi tabii mecrasına oturtmak için kurduğumuz partimizin kurultayı var. Memleketin yükünü kaldırmaya, memleketi bir ve beraber etmeye irade koymuş bir kadronun coşkulu bir günüdür.

Partimizin kurultayı 5 milyon cesur oyumuzu, 83 milyonun umudu haline getirme kurultayı olacak. Siyasetin kızan, bağıran, çağıran çehresi yerine birleştiren, buluşturan, kaynaştıran, memleketi aile gibi sarıp sarmalayan yeni bir siyasal dile emanet edeceğiz. Siyasi rekabette kurban vermeyeceğimiz bir ahlakla siyaset yapıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin menfaatleri söz konusu olduğunda Albayrağa sadık her Türk vatandaşın yapması gerekenleri yapan bir siyasal sorumluluğu taşıyacağız. Hükümetin cevabını vermek zorunda olduğu şey şudur, bu kadar haklı tezlerimizle, bu kadar yalnızlığımız hangi diplomasi hatasının sonucudur. Ege’de hükümetin tezleri devletimizin tezleridir biz Ege’de Akdeniz’de bir adım geri atmamalıyız ama bu kadar tezlerimizin doğruluğuna rağmen bu kadar yalnız olmamızın cevabını hükümet vermelidir. En haklı olduğumuz, en güçlü olduğumuz bir konuda Türk devletinin bu kadar yalnız olması diplomasi hatasıdır” dedi.

Ağıralioğlu, açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını cevaplandırdı; 

- Seçim barajı çalışmaları ve online seçim sistemi öngörülüyor Ekim ayında Meclis’e gönderilecek bu konudaki görüşleriniz nedir? 

- Detaylarını bilmiyoruz ama genel olarak Hükümetin bu tür düzenlemelerde demokratikleştirmeden ziyade kendi avantajını koruma hassasiyeti var. 18 sene sonra siyasi partiler kanununa dokunmaya karar vermişse bu demokratikleşmeden daha çok iktidarda kalma avantajını yönetme teşebbüsüdür. Hükümetin bu konularda klasiği şöyle, maçın içinde kural değiştirmek iktidarda kalma avantajını kendi gücüyle planlamak gibi bir stratejiye kendi gücüyle demokrasi mücadelesi vermeyi seviyoruz diyorlar. Hükümetin bu tür meseleleri konuşurken iktidarda kalma avantajını yönettiğini düşünüyoruz. İktidarda kalmak matematik işi değildir, iktidarda kalmak gönül işidir, ahlak işidir, savunduğunuz ve millete mal ettiğiniz ilkeleri, sözleri tutma işidir.

- Bahçeli, açıklanan rakamları yalanlayanlar ne biliyorlarsa açıklamalılar dedi. Rakamlar güvenilir dedi rakamlar güvenilir mi bu açıklamayı siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Biz inşallah hükümete bir gün bu istatistikler açıklandığı zaman inşallah hükümetin hissesine kendi milletinden gerçekleri saklamak gibi bir utanç kalmaz. Biz belediyelerin defin kağıtlarından, hastanelerdeki yığılmalardan, çıkan cenazelerden ambülanslarla Anadolu’ya gönderilenlerden takip ediyoruz. Bu rakamlarla sürekli bize sürekli açıklanan rakamlar birbirini tutmuyor. Şimdi bütün memleket kıpkırmızı ama ne hikmetse rakamlar aynı vefat rakamları da hasta rakamları da aynı. İnşallah hükümetin üzerine rakamları gizlemek gibi bir mahcubiyet düşmez. Dünyanın her yerinde bu rakamlar artabilir, bizim ihtiyacımız olan şey doğru bilgiler, istatistik bu mücadeleyi nasıl yapacağımızla ilgili bir program yapabilme imkanı sunar.

- Yeni yayınlanan NAVTEX’le ilgili uzmanların bazı görüşleri var siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

- Yunanistan fiili durum oluşturuyorsa Türkiye Cumhuriyeti Devleti de fiili durum oluşturacak. Adaları silahsızlandırma taahhüdüyle kendilerine devredilmiş adaları silahlandırarak hukuku çiğniyorlarsa Türkiye’nin da bu fiili duruma mukavele etme hakkı vardır. Hükümetin maharetle yönetmesi gereken bu diplomasi alanını kötü yönettiğini düşünüyoruz.

İYİ PARTİ OLARAK BİSİKLETLE GEZİLEBİLİR BİR ÜLKE VADEDİYORUZ
- Soylu’nun bir açıklaması oldu AYM’nin aldığı bir karar sonrası, “Benden koruma isteme o zaman kendi aracınla git, gerekirse bisikletle git” dedi bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?  

- Kamu düzenini sağlamakla görevli bir bakanın, yargının tepesindeki en üst düzey Anayasa Mahkemesi Başkanına bu dille konuşmasını makul görmek mümkün değildir. Kamu düzenini sağlamak demek ülkenizi bisikletle gezilecek ülke haline getirmek demektir. Çeyrek asırdır iktidarda olup, son tahlilde Anayasa Mahkemesi Başkanına, ‘Bisikletle gezebiliyor musunuz hadi gez’ demek, ülkemizi güvensiz hale getirdik, berbat ettik, yönetemedik, güvenle gezilemez bir ülkenin İçişleri Bakanlığı görevini yapmaktayız demektir. Aslında bu biz vazifemizi yapamadık demektir, bunun peşinden istifa gelir.

Türk devleti böyle bir üslupla yönetilemez. Sokak çetelerinin kullandığı bir dil, böyle ifadelerle yönetilen devletin Türk Devleri olması bizi mahcup etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı hatırı sayılır korumalarla geziyor, bizim ülkemizin en iftihar edilecek tarafı iktidara geldiklerinde taahhütleri buydu, memleketin her bir tarafına insanların huzurla gidebildikleri bir ülke vadetmişlerdi 20 yıl sonra bulduğumuza bakın. Geldiğimiz durumda devletin Bakanı Anayasa Mahkemesi Başkanı'na "hadi bisikletle gez ben de gezerim" diyor. Bisiklet savaşları başladı. Bisikletle gezilebilir bir ülke vadediyoruz İYİ Parti olarak. Makam arabalarından kurtulmuş bir ülke vadediyoruz. Camilerde koruma ordusuyla namaz kılan protokolden kurtulmuş bir ülke vadediyoruz. Devletin bakanlarının bile Cumhurbaşkanıyla görüşme konusunda geniş bir koruma protokolünden kurtulmuş bir ülke vadediyoruz. Sayın Soylu duysun, milletimiz de duysun: İYİ Parti’nin en mühim taahhütlerinden bir tanesi makam arabalarının elden çıktığı, koruma ordusundan hem trafiğin, hem gözümüzün kurtulduğu bir ülke vadediyoruz. Süleyman Soylu Bey’in bu en son ifadesi "bundan daha kötüsü olmaz" diyebileceğimiz bir ifadedir. 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.