JEO POLİTİK: COĞRAFYA KADERDİR
Türkiye üç kıta’nın birleşme noktası üzerinde bulunmaktadır. Üç kıta’nın menteşesi durumundadır. Üç kıta’ya vurulan kilit ve aynı kilidi açan anahtar değerindedir. Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkasya’nın bileşkesi üzerindedir. Dünya adasının iki iç denizine (Akdeniz, Karadeniz) kıyıları bulunmaktadır ve bu iki denizi bağlayan Boğazlara sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti çok değerli bir arsa üzerinde kurulmuştur.
Coğrafyanın iklimin insan davranışı yapısı üzerinde etkisi kadar refahı zenginliği üzerinde etkisi olduğu mükaddime eserinde İbn-i Haldun yazmıştır. Monteskiyö (1689-1775)’nün “Kanunların Ruhu” adlı eserinde de ibn-i haldunla aynı tezleri savunmuştur. Monteskiyö, herhangi bir coğrafi alanın iklimine önem vermiş ve bu yerlerde oturan insanların karakterlerini oturdukları yerin iklimi ile mütalaa etmiştir. Öyle ki, “Bir Moskova’lıyı his sahibi yapabilmek için derisini kazımak gerekir” diyecek kadar iklim ve insan etkileşiminin üzerinde durmuştur. Montesquieu' ya göre iklim o denli güçlü bir etkendir ki, beşer aklı bu üstün illete daima bağlı kalmaktadır. Ona göre iklim önce insanın biyo-psikolojik yapısına ve dolayısı ile karakterine etki yapar. Bu nedenle soğuk iklim kuşağında yaşayanlar canlı, hareketli, soğukkanlı, mağrur ve intikam duygusundan uzaktırlar; güvenlik ve hürriyetlerine düşkündürler, cinsel yaşamlarında ise ılımlı ve dengelidirler. Kuzey'e doğru çıkıldıkça avlanmağa seyahate, savaşa meyilli toplumlar yaşar. Sıcak iklim kuşağında yaşayanlar ise tam aksine hareketsiz, tembel, teşebbüs yeteneğinden yoksun, zevk ve şehvete son derece düşkün insanlardır. Bunlar korkak, fakat son derece kurnazdırlar; sonsuz bir hayal gücüne sahiptirler, bu yüzden de suça son derece eğilimlidirler. Sıcak Güney'e inildikçe ahlâktan uzaklaşılır. Ilıman iklimlerde yaşayan insanlar üzerinde iklimin belirleyici etkisi zayıflar diye yazmış. Ortadoğu coğrafyasında istikrarsızlık ve kavgaların eksik olmamasının en önemli sebebi coğrafyanın yanı sıra doğum oranı yüksek, işsizlik yüksek, eğitim düzeyi düşük olması da şiddeti artırmaktadır. Ortadoğu hareketsiz, tembel, teşebbüs yeteneğinden yoksun, zevk ve şehvete düşkün olması istilaya direnme gücünü zayıflatıp işgallere hep açık hale getirmiştir. Araplarda, çöle bağlı 'bedavet' şartları yüzünden bir tarafta aşiret yapısı devam ederken, yazılı dil gibi ortak bir bağa sahip olmaları sayesinde Arap uluslaşması başladı, hâlâ devam ediyor. Güçlü devletlerin olmaması ise kabile aşiret yapısının soy sop taassubunun aşıp ortak değerlere bir araya gelip millet ulus yapısına sahip olmamaları da diğer zafiyet sebebidir. Asya’nın topoğrafik yapısı, büyük ve yeknesak imparatorlukların, Avrupa’nınki ise küçük topraklı devletlerin teşekkülüne imkân verdiği yorumunu yapıyor, keza ticaret ve bunun tabii neticesinin barışı sağladığına değiniyor. Ülkemiz geçiş güzergâhı olması enerji kaynaklarına yakın ve geçiş için önemli olması değerini artırıyor o nispette riske tehlikeye karşı karşıya getiriyor. Özellikle büyük ülkelerin enerji ve ekonomiyi kontrol etmek istemeleri nedeni ile onların hedefine, güç yarışında tercihe zorlanıyoruz. Bu avantajı lehimize kullanmak ve milli menfaatlerimizi korumak için tarih coğrafya bilgisine sahip kadrolara ihtiyaç vardır. Sirkte cambazın elindeki küreleri biri birine dokundurmadan çevirmesi gibi kırmadan dökmeden eldeki küreleri birebirine tokuşturmadan ince mahir ve dikkatli olmamız gerekmektedir.
İngiliz Jeopolitik Ekolü’nün temsilcisi Sir Halford Mackinder (1861-1947) bir coğrafyacıdır. Mackinder, dünya coğrafyasına politik ve özellikle dünya hâkimiyeti açısından değerlendirme çalışmasına girmiş ve bu çalışmaları ile “Kara Hâkimiyet Teorisi”ni geliştirmiştir. Mackinder, yeryüzünde bir tek büyük kara parçasının olduğunu kabul eder. “Dünya Adası-World Island” adını verdiği Avrupa-Asya-Afrika kıtalarıdır. Rusya’nın bulunduğu orta bölge “Heartland-Kalpgah”tır. Mackinder, üç aşamada hudutlarını geliştirdiği Heartland ile meşhur formülünü ifade eder.“Doğu Avrupa’yı elinde tutan Heartland’e egemen olur, Heartland’i elinde tutan Dünya Adasına egemen olur, dünyanın bu adasını elinde tutan dünyaya egemen olur.” Böyle bir kara parçasına sahip tek devlet Rusya’dır ve dünya hegemonyasını elde etmesine mani olunmak isteniyorsa onun açık denizlere çıkmasına müsaade edilmemelidir. Nicolas Spykman tarafından ortaya atılan teori “Kenar Kuşak Teorisi”dir. Bu teori, aynı coğrafi unsurları kullanarak; kim kenar kuşağa hükmederse Avrasya’ya hakim olur, kim Avrasya’ya hakimse dünyanın kaderini kontrol eder demektedir.
İkinci Dünya Savaşından sonra geliştirilen Amerikan Jeopolitiği açısından Ortadoğu, batıda Atlantik Okyanusu’ndan doğuda Orta Asya’ya kadar uzanmakta, Pakistan ve Afganistan’ı kapsayarak, kuzeyde Kafkaslara dayanmakta, güneyde Kızıldeniz ve Basra Körfezini içine alarak Hint Okyanusu’na kadar uzanmaktadır. Daha sonra Bernard Lewis’e göre Ortadoğu sınırlar kuzeye doğru yer değiştirerek Rusya’ya uzanmıştır. General Eisenhower bölgeyle ilgili şunları söylüyor. “Yalnız coğrafya bakımından bile bütün dünyada, stratejik yönden Ortadoğu’dan daha önemli bir bölge yoktur. Bütün gücümüz ve araçlarımızla örgütlenme yeteneğimizden, sevk ve idaremizden faydalanarak, Ortadoğu’yu kazanmak zorundayız”. Ortadoğu ABD için neden önemli olduğu belli onu bilmek önemli. ABD eski başkanlarından Carter’ın ulusal güvenlik danışmanlığını yapmış Brzezinski’ye göre Avrasya geniş anlamda Asya ve Avrupa’nın tamamıdır. Brzezinski Avrasya’ya stratejik olarak bakmakta ve buraya hükmedecek gücün dünyanın en verimli üç bölgesinden ikisine hâkim olacağını ifade etmektedir. Brzezinski dünya nüfusunun yaklaşık %75’inin burada yaşadığını, dünya fiziksel zenginliklerinin çoğunun (yer altı yer üstü) burada bulunduğunu ve dünya GSMH’sinin % 60’ı ile enerji kaynaklarının % 75’inin yine burada bulunduğunu ifade etmektedir.
Jeopolitik, siyasi coğrafyanın beşeri değerlerle aktif hale gelmesidir. Politikanın iki dayanağı olan güç ve hedefi coğrafi açıdan inceler. Stratejinin üç unsuru olan ‘Mekân-Kuvvet-Zaman’ jeopolitiğin unsurlarının da başlıklarını oluşturur diyen düşünür Fr. Tuğamiral Pierre Celerier’dir. Değişen unsurlar olarak: Nüfus, tabii ve diğer kaynaklar, enerji ve yeni enerji kaynakları, politik ve sosyal yapılar; Değişmeyen unsurlar olarak: Mekan ve bölümleri, arazinin şümulü, fiziki yapı, asayişin şekli, deniz durumları, merkezi durum gibi jeopolitik unsurlar, alt birimleri belirlemiştir. Strateji bu unsurla dikkate alınarak mekan kuvvet zaman en uygun olduğunda mükemmel sonuç verir. Öngörü basiret ve ferasetin yerini hamaset alırsa etrafınızda ateşten baruttan kandan oluşan Ortadoğu bataklığında boğulursunuz. Reel politik ve jeo-stratejik durumunuza imkân ve yeteneklerinize uyumlu hedefler ve politikalar yerine boyunuzdan büyük hayal ve hülyalar peşinden koşarsanız dimyata pirince gideyim derken evdeki bulgurdan da olursunuz.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.