1. YAZARLAR

  2. Prof. Atila BİTİGEN

  3. Kadim şehirlerin modern yağmalanması
Prof. Atila BİTİGEN

Prof. Atila BİTİGEN

platform
Yazarın Tüm Yazıları >

Kadim şehirlerin modern yağmalanması

A+A-

Küçük, dar, kargacık burgacık labirenti andıran sokaklarımızın, kaldırım muhabbeti yapılan mahallelerimizin, yaşlılarla gençleri bir araya getiren camilerimizin kıymetini bilelim. Kentsel dönüşüm şehir nazım planı değişimi sadece mekânın değil çevre muhit yaşam alanının değişimidir. Oturmuş bir doku örselendiğinde yabancılaşma ve yalnızlık koyulaşırsın şiddet de tırmanarak dağılıyor. Kente müdahale sosyal dokuyu da bozmaktadır. Plan despottur şehircilikte ama plansızlık da terör sebebi olabilir.

Küçüklüğümüzü hatırlayalım biraz. Top oynadığımız sokaklara geri dönelim bir an için de olsa. Neler hatırlıyoruz o sokaklar hakkında? Kimler gelirdi, kimler geçerdi o sokaklardan? Düşünelim biraz. Bizim mahalleden ayı oynatıcıları, değişik ilahiler söyleyen dilenciler, sabahın kör saatlerinde yollara düşmüş simitçiler, eskiciler, bakkallara sıcak ekmek yetiştirmeye çalışan, sokakları delen gürültülü arabalarıyla fırıncılar geçerdi.

Şehirlerimiz gökdelen ormanları halinde Batı’nın gecekondularına dönüşüyor. Tarih, kültür, doğa tahrip edilebiliyor. Tarihi mirası, kimliği, dokusu ile bir organizmaya benzetilen şehirler köyden kente göçle başlayan nüfus artışı ile plansız yapılaşma nedeni ile kent kimliğini yitirmeye başladı. Kadim şehirlerimiz aç gözlü muhterislerce yağmalandı, sosyal doku bozuldu, tarihi miras yağmalandı.

Kentsel dönüşüm adı altında rantı yandaş müteahhitlere peşkeş çekiyoruz, taşeronu koruyan ama kentsel dönüşüm diye gecekonduları yıkılan insanlar verilecek kira yardımını alamadı evinden de oldu, zenginlik hayali kurarken mağdur da oldu. Çingenelerin oturduğu yerler üç kuruşa yandaşlarca kapıldı, o fakir insanlara az ücretle aldıkları yerlere lüks konutlar yaparak mazlumu, fakiri, muhtacı kandırıp ucuza kapatıp yandaşlarını zengin ettiler. Konuşurken yalın ayaklıların temsilcisi gerçekte ise en çok onları mağdur ettiler. Türkiye'de kayırılmış sektör olarak faaliyet gösteren inşaat sektörü, hem konut üretenler hem de arsa sahipleri için büyük bir rant kapısı haline geldi. Kentsel dönüşüm politikası ile kentlerin rant kapısı haline gelmesini de kolaylaştırdı. Kent yağmalandı, kimliği silindi, göçmen, sığınmacı, yabancılaşma ile güvensiz hale geldi.

Sahillerimiz de bu çarpık imar rant paylaşımından nasibini aldı. İstanbul sahilleri doldurularak imara açıldı rezidans otel kompleksleri ile dolduruldu görüntü kirliliği had safhaya çıktı. Akdeniz boyunca kıyılarımız da yüksek ve acayip binalarla tıkış tıkış doldurulmuş, nefes alacak doğal yer kalmamış. Vahşi turizm kazancı için ağır tahribatın bedelini hesap etmek zor.

Başıboş, plansız kentleşme, büyük kentlerde nüfus patlaması nedeni ile trafik yoğunluğu, tıkış tıkış, sıkışık şehir hayatı. Bütüncül planlama yerine parsel bazında plan değişiklikleri ile yoğun ve yüksek yapılaşma, kişiye özel plan değişiklikleri ile belediye ile rüşveti doğuran kirli ilişkiler. Arsanın imar haklarıyla artan değerinin tümünün arsa sahibine ya da girişimciye kalması nedeniyle arsa yağması tüm yeşil alanların imara açılması, tarım alanlarının imara açılarak meraların yok edilmesi. Sonuç olarak, arsa spekülasyonu yoluyla, çevre, tarih, kültür, mimarlık değerlerinin ve yeşilin yok edilmesi.

İstanbul şehir mimari ve yapısı insanın kültüre etki ediyor. Tabii karşılıklı etkileşim mevcut şehirlerin de ruhu var ve içindeki insanlara sirayet ediyor. Fetih öncesi İstanbul taş binalardan oluşuyor, yıkılmaya dayanıklı, sağlam istilaya karşı kalın surların içinde yapılmış. Fetih sonu büyük İstanbul depremi sonrası ise depreme daha dayanıklı ama yangına açık ahşap, az katlı konaklar yapılmış. Konak hayatı ile üç kuşağın birlikte yaşadığı büyük geniş aile yaşantısı daha sosyal olarak aktif düzenli birlikte yaşam için kurallar gelişiyor. Cumhuriyet ile köyden kente göç mesken ihtiyacı mecburen büyük katlı apartmanlar inşa ediliyor. Konaklar yıkılıp kat karşılığı Müteahhide verilecek konaklar yok olurken apartman çoğalacak. Apartmanlar şimdi kentsel dönüşümle yıkılıp daha büyük daha lüks rezidans yapılıyor.

Bina yaşam biçimimizi ve aile yapımızı değiştiriyor çekirdek aile az çocuklu dede ve nine yerine evcil hayvan beslenen yalıtılmış çoğul yalnızlıkların yaşandığı sessiz izole yaşam alanları haline geldi. Çok katlı binaları, iş hanları, yüzlerce fabrika, binlerce atölye, dükkan, mağaza, market, alt geçitleri, üst geçitleri, yeraltı çarşıları, dev siteleri, dev iş merkezleri, ile çağdaş, modern, kocaman bir metropol oldu. Ancak büyümenin kaçınılmaz sonucu eski sıcaklığını da yitirdi. Güler yüzü, sevecen yüzü, rind yüzü kayboldu. Hep koşturan, mekanik, melankolik, birbirine yabancı, tıknefes bir insana döndü şehirlerimiz. Çağdaşlık böyle oluyor galiba; kalabalıklar, koşuşturmalar ve sevdasız, cezbesiz, coşkusuz, mekanik bir hayat. Her şey yapay ve kuru. Ve geçerli tek şey 'para'... Turgut Cansever "Türk İslam mimarisi ve şehirleri İslamcı belediyeler eli ile tarumar edildi, tecavüze uğradı, yıkıldı" der.

O yüzden bence yerel yönetimler ve şehir planlamacıları, Osmanlı'nın yaptığını yaparak en az müdahale, en az planlama, en fazla katılım ve tabiat-insan dengesini, mahremiyeti gözeten bir mimari, üslup ve şehircilik anlayışı ile yeni şehirler kurmalıdır (Lütfü Şahsuvaroğlu).

Şehirler, cami mihverli medeniyetler olmaktan çıkarılıp AVM mihverli medeniyetler haline getiriliyor ve insanımız sesini çıkarmıyor. Şehir tarumar ediliyor, seyirci…

Değerleri hiçe sayılıyor, seyirci…

Tarihi yok ediliyor, seyirci…

Aile ve millet kavramı içten içe çürütülüyor, seyirci…

Mahalle, komşu, kul hakkı, sokak, bakkal amca, şehrin kimliği, hemşerilik, milliyetimiz bütün bütün taarruz altında, seyirci…

Mes'uliyet burcunu yeniden ikmal etmeliyiz. Ruhunu yakalayan ve ruhunu kaybetmeyen şehirler ‘teslim etmek’ uğruna yola çıkan düşünceleri desteklemeliyiz.

Doğal ve tarihi mirasın güzelliklerini gören, yeni yaptıklarını bu güzellikleri bozmadan yapan belediyecilerimiz olmasını diliyorum.

Yerel yönetimler ve şehir planlamacıları, Osmanlı'nın yaptığını yaparak en az müdahale, iyi planlama, en fazla katılım ve tabiat-insan dengesini, mahremiyeti gözeten bir mimari üslup ve şehircilik anlayışı ile yönetmeleri gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum