Kandıra-Kandıralı
Türkiye'de bu kadar az nüfusa sahip hiçbir ilçe yoktur ki, içinden çıkardığı tarihi ve değerli şahsiyetleriyle tanınıp bilinsin. Üstelik bu ilçe öyle anayol güzergâhında veya merkezi bir mevkide de değil. Bağlı bulunduğu şehre giden tek yolu, tabir caizse adeta yılan eğrisi olmasına rağmen ilçenin yaşayan insanları ne yollarının bakımsızlığından, bozukluğundan ne de şehre uzaklığından asla şikâyetçi değil, aksine ilçeleriyle gurur duyan sakin, çalışkan ve kanaatkâr insanlar.
Hangi ilçeden mi bahsediyorum; 43 yıldır içinde yaşadığım, ekmeğini yiyip, suyunu içtiğim güzel şehir Kocaeli’nin Kandıra ilçesinden. Kandıra’dan tanıdığım yakın arkadaşlarım, iş arkadaşlarım ve komşularım oldu. Hepsinin de benim yanımda ayrı değerleri vardır ki, hiç birisiyle ne bir küslüğüm, ne de dargınlığım olmamıştır.
Bu küçük ilçe Kandıra’dan; Orhan Gazi’nin silah arkadaşı Akçakoca Bey, Başbakan Prof. Dr. Nihat Erim, yaptığı nükteleriyle ünlü Dışişleri Bakanımız ki, Kıbrıs tarihine ismini 'Ayşe tatile çıksın' mesajı ile yazdıran Turan Güneş, oğlu Prof. Dr. Hurşit Güneş, dünyaca ünlü klarnetçi Mustafa Kandıralı, şarkıcı kızı Sultan Kandıralı, yine müzisyen bestekâr Amir Ateş, Başbakan Tansu Çiller’in Sağlık Bakanı M. Kazım Dinç, Kocaeli Belediye Başkanlarından Erol Köse, Petkim Petrokimya'da sendika başkanlığı yapmış Muzaffer Gürkan, İzmit’de Kocaeli Aydınlar Ocağı'nın en uzun süreli başkanlığını, Kandıralılar Dernek Başkanlığını yapmış çevresi tarafından tanınan ve sevilen simalardan mali müşavir Ahsen Okyar...
Yukarıya ismini yazdığım şahsiyetlerin haricinde de mutlaka daha başka tanınmış meşhurlar vardır ama benim aklıma gelenler şimdilik bunlar.
Kandıra ününü sadece içerisinden çıkan insanlarından değil, Osmanlı döneminin sebze ve tahıl ambarı oluşuyla, Karadeniz’e açılan sahiliyle, keten dokuma kumaşıyla da ününe ün katmıştır.
Hele bir de fıkra türü hikâyeleri vardır ki, zekâ ürünü olmalarına rağmen halk arasında ne yazık ki, alaya alma konumuna düşürülüp haksızlığa uğramışlardır.
"Bölük dur Kandıralı sen de dur!"
Askerlik çağı gelmiş Kandıralı'nın biri askere gidecektir. Annesi gitmeden evvel komutanlarının sözünü dinlemesini, talimlerden kaçmamasını Türk evladına yaraşır bir asker olarak askerliğini yapıp dönmesini tembih eder.
Bizim Kandıralı delikanlı annesinden aldığı hayır, dua ve öğütlerle kışlasına teslim olur.
Kışlada eğitim haricinde de sürekli çalışır, bir şeylerle meşgul olur. Onun bu hali bölük komutanının dikkatini çeler. Çağırır yanına:
“Evladım birisi sana ceza mı verdi, neden hep çalışıyorsun?” diye sorar.
Aldığı cevap: “Hayır komutanım, annem gelirken: 'Sakın askerde kaytarma, komutanlarının sözünü dinle, çok çalış yoksa sütümü helal etmem dedi' ben de bu yüzden çalışıyorum” der.
Bunun üzerine Bölük Komutanı: “Bundan sonra ben ne söylersem onu yapacaksın, fazla çalışma yok” der.
Tabur komutanı bir gün bölüğü denetlemeye gelir ve bölük komutanına bölüğü yürütmesini ister. Bir müddet bölüğün yürüyüşünü izledikten sonra yürüyüşlerini beğenmez ve bölüğe dur: “Dur” komutunu verir. Bölük durur ama bizim kandıralı durmaz, yürümeye devam eder.
Vaziyeti anlayan bölük komutanı askerin arkasından bağırır: “Kandıralı sen de dur!” der.
Bunun üzerine Kandıralı durur ve komutanlarının karşısına gelip hazırol vaziyetinde bekler. Tabur komutanı: “Evladım bölük dur diyorum neden durmuyorsun” diye çıkışır. Asker: “Komutanım bölük komutanım ben ne söylersem onu yapacaksın dedi, ben de dur komutu ondan gelmediği için yürüdüm” der.
Anlayacağınız “bölük dur Kandıralı sen de dur” sözünün esprisi buradan kaynaklanıyor.
Kalın sağlıcakla…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.